Şirin Sever Kendimize faydamız yok ki turiste olsun!
HABERİ PAYLAŞ

Kendimize faydamız yok ki turiste olsun!

Fransız bir kadının taksicilerle ilgili isyanını okudum geçen gün Habertürk’te…

Derdini, çektiği bir video ile dile getiren Ann isimli turist; Sultanahmet’te bir mağazada çektiği videoda şöyle diyor: “Senede bir defa İstanbul’a gelirim ve her gelişimde taksicilerle sorun yaşıyorum.

Hiçbir zaman doğru fiyatı ödemiyorum. 15-20 TL’lik ücret hep 45-50 TL’ye çıkıyor. Taksiciye 100 TL’lik banknot verdiğinizde inkar ediyor, ‘Hayır 20 TL verdin’ diyor.

İstanbul halkı gerçekten çok nazik, şehir çok güzel ama taksicilerle sürekli problem yaşıyoruz.

Haberin Devamı

Lütfen bizim gibi turistler için bir şeyler yapın…” Ahh Ann bacım ahh…

Bir tek turistlere mi yapılıyor bu eziyetler?

Sen bunları yaşıyorsun da, biz yaşamıyor muyuz sanıyorsun?

Belki yolları biliyoruz da sizin kadar kazıklanmıyoruz ama neler yaşıyoruz sen biliyor musun?

Asla kısa mesafe gidemiyoruz, gitsek de bol bol küfür yiyoruz ya da kavga ediyoruz.

Yağmurda asla taksi bulamıyoruz.

Trafik saatinde de bulamyoruz! Ayrıca trafik var diye nerede isterlerse orada inmek zorunda kalıyoruz.

Sigara dumanı altında gitmek zorunda kalıyoruz.

Taksici hangi müziği isterse, onu dinliyoruz. Kendimiz için bir şey yapamıyoruz ki, sizin için de yapalım! Çünkü bunları şikayet edeceğimiz hiçbir merci yok.

Allah hepimize sabır versin Ann bacı.

Direksiyonda şarkı söyleme kafası…

“Instagram’da elleri direksiyonda ama gözleri telefon kamerasında, şarkı söyleyen kimliği açık binlerce kişi var. Yollar gazino mu?” diyordu geçen gün yazar Ali Çimen.

Hislerime ne güzel tercüman olmuş, ne de güzel söylemiş! Uzun zamandır benim de dikkatimi çekiyordu..

Instagram’a giriyorsun, bir bakıyorsun herkes müziği açmış, direksiyonda abartılı ağız hareketleriyle şarkı söylüyor.

Sebebi ne bilmiyorum…

Ama seyir halindeki araçta bu sanatçı kişiliklerini sergilerken kazalara da davetiye çıkarıyorlar. Emniyet Genel Müdürlüğü tehlikenin farkında mı acaba?

Telefonla konuşmak yetmedi, şimdi de bu çıktı!

Yalnızlık zararlı değil, onu yönetmeyi bilmemek zararlı

İngiltere’deki York Üniversitesi’nden bilim insanları, 180 bin kişi üzerinde yapılmış araştırmanın sonuçlarını incelemiş ve hiç beklemediğimiz sonuçlara ulaşmışlar... Nedir o sonuçlar?

Haberin Devamı

Yalnızlık en az sigara içmek kadar zararlıymış! Araştırmaya göre; sosyal ilişkileri zayıf olan kişilerin kalp hastalığına yakalanma riski, güçlü sosyal ilişkileri olan kişilerden yüzde 29 oranında daha yüksek.

Felç riski ise sosyal olarak izole olmuş kişilerde yüzde 32 daha fazla. Anlayacağınız yalnızlığın kutsandığı şu yüzyılda, dünya başımıza yıkılmış durumda!

Şaka bir yana, bu araştırma haberini okumadan hemen önce ‘How To Be Single’ filmini izlemiştim. Türkçe adıyla ‘Bekar Yaşam Kılavuzu’. Şu ara vizyonda ve bu araştırmaya cuk oturuyor!

Yalnızlığı ne kadar yanlış anladığımız ve ne kadar yanlış yaşadığımız üzerine kafa yoran bir film. ‘Grinin Elli Tonu’ filmiyle yıldızı parlayan Dakota Johnson başrolde.

Önce ailesi, üniversiteye başladığı yıllarda da uzun süreli ilişkisi yüzünden yalnız kalamadığı, yalnızlığın nasıl bir şey olduğunu bilmediği gerekçesiyle sevgilisinden ayrılan ‘Alice’i oynuyor.

Haberin Devamı

Yeni edindiği bekar arkadaşları sayesinde de, “Bekar olmanın incelikleri ve güzellikleri”ni yaşarken kayboluyor. Tek gecelik ilişkiler, sınırsız flört, alkol, duygusuz ilişkiler sonrasında mutsuz ve kişiliksiz bir kadın çıkıyor karşımıza.

İlle de hayatında birinin olması gerektiğini sanması, aradığı o ilişkiyi bulamamanın yorgunluğu derken, istediği hayatın bu olmadığına karar verir.

Değişmeye başladığı andan itibaren de hayattan daha çok zevk almaya, bekar yaşamanın, yalnızlığın güzelliklerini görmeye başlar.

Bekarlığa övgü filmi gibi dursa da, öyle değil. Yalnızlığı ne kadar yanlış anladığımızı anlatan bir film aslında.

Ve bekarlığın, yalnızlığın yönetilmesi gerektiğini!

Şunu söyleyebilirim, yalnızlık zararlı falan değil; yalnızlığı yönetememek zararlı arkadaşlar. Moralleri bozmayın yani.

Ortaya karışık…

Radyoda bir şarkıya denk geldim, “Yaranı sarma ben öpeyim, sen kemiksen ben köpeğim!” diyordu.

Oğuzhan Koç söylüyormuş. Romantik mi bulmuş bunu, acıklı mı olmaya çalışmış anlamadım. Bence korkunç!

Seyfi Dursunoğlu nam-ı diğer Huysuz Virjin, “Yaşlandım, eskisi gibi canlı olamıyorum. Hareketli bir sahnem var, o hereketleri yapamazsam korkusu var.

Bu yüzden ekrana çıkmıyorum” demiş. Çekinmeden, gocunmadan ne güzel söylemiş. Biri de itiraf etsin yaşlılığını ya! Bu kadar zor mu?

Ünlü aktrist Gwyneth Paltrow, “43 yaş, fantastik bir yaş. Kendinizi sabaha karşı 03.00’te bir partide bulabiliyorsunuz” demiş. Yok öyle bir şey!

Beni 43 yaşında, sabahın üçünde partiye götürecek bir insan evladı tanımıyorum!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Kabataş ve Üsküdar arasına yaya tüneli projesi yapacaklarını açıkladı ya, çok ürktüm!

Normal alt geçitte bile yürümeye korkuyoruz, denizin altındaki tünelde nasıl yürüyeceğiz? Sapığı var, hırsızı var, manyağı var.

Güvenlik de olacak mı orda Başkanım?

Makara

Türk kadınının yaza giriş duası: “Diyet ettim Allah rızası için 10 kilo vermeye!!”

Sıradaki haber yükleniyor...
holder