Yazgülü Aldoğan Memleketimden özgür basın manzaraları
HABERİ PAYLAŞ

Memleketimden özgür basın manzaraları

Cumhuriyet Gazetesi yazar çizerleri katledilmiş bir dergiyle dayanışma için son hazırladıkları sayıdan bir bölümünü yayımladı. “Dünyanın en özgür basını”nda gazete kamyonları matbaadan çıkarken durdurulup mahkeme kararı olmadan gazete sayfalarına bakıldı.

Eğer hoşlarına gitmeyen bir şey bulsalardı polisler muhtemelen o gazetelerin dağıtımını da engelleyeceklerdi, tıpkı sıkıyönetim döneminde olduğu gibi! Derginin kapağını yayınlayan internet sitelerine ise yayın yasağı getirildi.

Başbakan Davutoğlu niye gitmişti Paris’e?

Haberin Devamı

[[HAFTAYA]]

Fikir özgürlüğüne yapılan saldırıyı, katliamı kınayan bir yürüyüşe katılmak ve “Biz de özgürlüğü savunuyoruz” demek için. O halde niye kendi ülkende özgür değil basın? “Efendim, Müslümanlar alınıyor, hakaret var.” O dergiyi, o gazeteyi almazsın, okumazsın, mektup yazıp kınarsın, çok kızar mahkemeye verirsin. Suç işlemişse ceza alır. Ama daha fazlasını yaptığın zaman sansürdür, baskıdır, özgürlük değildir ve bunu din adına yaptığın zaman haklı olduğunu sanmakla hata ediyorsun, çünkü tam da buna karşıyız!

Başımıza bela gelmesin diye kendi kendimizi sansür ede ede kuşa döndük, daha ne kadar susalım?

Neyse, nasıl olsa anlamamakta ısrarcıysan...

SENİ BİZ YAPAN NE VARSA

Belgeselin iddialı üç adamı, Nebil Özgentürk, Can Dündar ve Coşkun Aral bilgilerini, duygularını, güçlerini birleştirip ortak bir iş kotarmışlar; Biz’i, seni, beni anlatmak için bir kültür yolculuğuna çıkmışlar, Balkanlar’dan Mardin’e uzanıp gitmişler. Tarihin tozlu sayfalarında unutulup gidecek anıları sanatçıların kendinden dinlettikleri, duyguların yoğunluğuna müziğin eşlik ettiği, görüntülerin güzelliğine insanların sıcaklığının katıldığı, her biri 45 dakikalık, on bölümlük bir hazine ve 205 sayfalık bir kitap hazırlamışlar!

Ayşe Kulin, Suzan Kardeşler Bu zorlu yolculukta Hakan Ateş’in dümenindeki Denizbank tutmuş ellerinden. Yolun başına da hep birlikte gittik, Üsküp’ün ayazdan buz tutmuş soğuk bir gecesinde suyun o yakasında memleket hasreti çekmiş insanların hikayelerini izledik. Nebil insanı anlatır hep, Can olayı, Coşkun coğrafyayı. Üçü birleşince BİZ’in içinde hepsi olmuş. Üsküp’te Ayşe Kulin ve Suzan Kardeşler vardı; daha sonrakilerde Ara Güler, Yaşar Kemal, Zülfü Livaneli, Fazıl Say da olacak. BİZ; tarihe kayıt düşmenin yanı sıra kendimize olan inancımızı kaybetmeye başladığımız şu günlerde ilaç gibi geliyor. Ne acılar çekilmiş, ne özverilerde bulunulmuş, ne zengin bir iç dünyamız, müziğimiz, dansımız, KÜLTÜR’ümüz var; ‘Biz o kadar da yabana atılacak bir ulus değiliz icabında’ diye biraz ferahlıyorsunuz!

Haberin Devamı

İki damla yaş BİZ’i oluşturan o mozaiğin kıymetini bilsek, BEN ve SEN olmaktan geri durabilsek, ‘BEN’den değilsen SEN olma hakkın bile yok, hele BİZ hiç olamayız’ diyen günümüz zihniyetine ‘Hadi canım sen de, BİZ’im güzelliğimiz farklı yerlerden farklı kültürlerden gelip bir zenginlik oluşturmamız’ diyebilsek! Nebil Özgentürk, Coşkun Aral ve Can Dündar bunu diyebilmiş, bize de anlatıyorlar. Gözümüze toz mu kaçtı ne, iki damla yaş süzülüyor izlerken. Tez zamanda dilerim, siz de izleyeceksiniz bir kanalda. Hangisi bilmiyorum, ama hani siz belgesel seversiniz ya, izlersiniz zaten!

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder