Mesele twitter mivetter meselesi değil

Türkiye, Başbakan’ın bizzat taraf olduğu twitter yasaklarının şokunu kısa sürede aştı. Ama Başbakan karşısına çıkan tablonun şaşkınlığı içinde. Gazetecilere, ‘twitter’i savunmak size mi kaldı?’ diye çıkıştı. Başbakan’ın tıpkı Gezi olayları gibi durumu çok boyutlu tahlil etmediği, anlamadığı çok açık. Nasıl 17 Aralık’tan sonra paralel devlet tartışmasında "aldatılmışız, kandırılmışız" dediyse yaşanan son olaylar da benzer bir tabloyu ortaya koyuyor. Yine "Demokrasiyi özümsememiş danışmanların, görevlilerin tahlilleri mi devrede?" diye düşünüyor insan. Haydi 17 Aralık öncesine kadar paralel devletliler size kandırdı. Peki 17 Aralık’tan sonra?

Gezi’yi de anlamadılar

Artık ortada sizi kandıracak kimse yok. Dolayısıyla yapacağınız mücadelede meşruiyet arıyorsanız bunu demokratik hakları kısarak yapamazsınız. Aslında doğrudan söylemek lazım; mesele twitter mivitter meselesi değil. Mesele ifade özgürlüğü meselesi, demokrasi meselesi. Tarih belli dönemlerde, belli amaçlar için demokratik hakların askıya alındığı örneklerle doludur. Bunun en somut örnekleri askeri dönemlerde yaşanmıştır. Ama artık o günler çok geride kaldı. Bugün kimse özgürlük ile demokrasi arasında seçim yapmaya zorlanamaz. Gezi olayları bunun en somut örneğiydi. O olayı da anlamadılar bugün twitter yasağına direnenleri de anlamıyorlar. Boşuna dememişler; otoriter yönetimler işe ifade özgürlüğünü sınırlayarak başlarlar.

Twitter insan hakkıdır

O yüzden hapisteki 50 gazeteci yalnız basın çalışanlarının meselesi değildir. O yüzden, sansür sadece gazetecilerin sesinin kısılması değildir. O yüzden işsiz gazeteci sadece maaşını alamayan kişi değildir. O yüzden otosansür sadece gazetecilerin korkutulması değildir. O yüzden twitter’i savunmak sadece twitter’ı savunmak değildir. Twitter’ı savunmak insan haklarını, demokrasiyi ve halkın ifade özgürlüğünü savunmak demektir. Hani o oy istediğiniz halkın.