Olağanüstü hal

Terör örgütleri Türkiye’yi kuşatma altına almış... Terör, son 1 yılda otobüs duraklarından havaalanlarına, turistik merkezlerden meydanlara kadar her yerde ülke insanını sokağa çıkmaya korkar hale getirmiş... Yabancı istihbarat teşkilatlarının desteğiyle hortlayan PKK, IŞİD, DHKP-C yetmezmiş gibi paralel yapı benim ordumla bana darbe girişiminde bulunmuş... Benim vergimle alınan uçağın, tankın, helikopterin namlusunu bana doğrultup tarihte eşi benzeri görmemiş bir katliama imza atmış... Cumhurbaşkanı’nın, Genelkurmay Başkanı’nın en yakınına belinde silahıyla militanlarını yerleştirmiş bu terör örgütünü devletten temizlemek için on binlerce kamu personeli görevden alınmış. Buna rağmen hâlâ “Tamamen temizledik” denemediği gibi Başbakan Yardımcısı “1000’den fazla darbe şüphelisi kamu personeli kayıp” diyor...

Ve sen “Niye Olağanüstü Hal ilan edildi?” diye soruyorsun, öyle mi? Sanki memlekette olağan bir hal var da keyiften OHAL ilan edildi!

Elbette, memlekette OHAL ilan edilmesi sevindirici bir gelişme değildir. Olağanüstü Hal bir demokrasi şöleni filan hiç değildir. Ama geldiğimiz noktada Türkiye, Kurtuluş Savaşı’ndan beri belki de en önemli ulusal güvenlik tehdidiyle karşı karşıyayken başka bir çare yoktur.

Milli birlik ve dayanışma ruhumuz sayesinde bir darbe girişimini bertaraf ettik. Bu hain kalkışma Türkiye’yi her anlamda 10 yıl geri götürecek bir tesir yarattı. Hiç şüphe yok ki, 15 Temmuz gecesi ortaya çıkan milli birlik ve dayanışma ruhunu yükseltip, her geçen gün darbeye karşı daha yüksek bir sesle “Hayır” diyebilir, demokrasimizi daha da güçlendirmeyi başarabilirsek Türkiye’yi 30 yıl ileri götürebiliriz. Ama öncelik, hukuk çerçevesinde bu hain sürüsünün devletteki tüm uzantılarının kökünü kazımaktır. Hiç kimse kusura bakmasın: Kendi halkının üzerinden tankla geçip, kendi Meclis’ini bombalayacak kadar gözü dönmüş bir cinayet şebekesinin kökünü kazımadan bu ülkeye rahat yok.