Yazgülü Aldoğan Pusu kuran kurana, kanayan ülkeme!
HABERİ PAYLAŞ

Pusu kuran kurana, kanayan ülkeme!

Pusunun hain, alçak, şerefsiz olmayanı olur mu? Adı üstünde pusu. Dağlıca’da asker taşıyan iki aracımıza PKK pusu kurmuş. Biri havaya uçuyor, biri uçurumdan yuvarlanıyor. Bir kirpi 8 asker alır, hesapla en az 16 şehit oradan. Yardıma gelenlerden de kayıp var, etraftakilerden de. Bu satırlar yazılırken ölü, yaralı, belki de kaçırılmış asker sayımız resmi olarak açıklansa da rivayet daha fazla.

Asker hakim olamadı

Çünkü operasyon henüz bitmemiş! İlk patlamanın üzerinden 24 saat geçmiş ama henüz olay yeri huzura kavuşturulamamış. Ama eldeki verilerle bile ortaya çıkan gerçekler var: PKK saldırıda “level” atladı. Düzeyi yükseltti. Hani artık olay, terör örgütü militanlarının TSK’ya saldırısı değil.

Haberin Devamı

O sivrisinek ısırması gibiydi. Sokar, acıtır, kaşındırır. Ama bu neredeyse eşit güçlerin savaşına dönüştü! Nasıl getirildiyse ağır silahlar kullanılıyor. Güçler eşit. İstihbarat ve harekat yönetimi zafiyeti var. Özeti; baştakiler Türkiye’yi yönetemiyorlar! Olan bitenden haberdar bile olamıyorlar.

PKK silah yığmış!

Çözüm süreci dedikleri süreçte PKK, şehirleri silah deposuna çevirmiş. Militanlarını güvenlik görevlisi haline dönüştürmüş. Dağdaki askerse ovadaki polis, hakim, maliyeci olmuş. Yol kesiyor, denetim yapıyor, vergi topluyor, salma salıyor.

Seyirci kalınmış. Bizim reis, cemaat işinde olduğu gibi, yine aldatıldım diye ağlıyor. Terörü çözemedin. Bölge kan gölüne döndü. İşsizliği çözemedin. Gelir dağılımı adaletsizliğini çözemedin. Yoksullar yine yoksul. E peki niye başkan olmak istiyorsun?

Boynu mu, sırtı mı kalın?

Ve yeniden yaptıracağın seçimde sonuç ne çıkarsa çıksın, nasıl başkan olacaksın? Gençler meclise girsin derken yalakalık yapsınlar diye demedik ki? Söyle o ensesi mi kalın, sırtı mı kalın, milletvekili yaptığın genç adama. Demokrasi başka bir şey. Gazete basıp cam kapı kırarak “Kazanamasan bile seni başkan yaptıracağız” diye bağırmak köy meydanında kabadayılık yapmaktır.

Hem zaten sen fiilen başkan değil misin? Ben de kime ne diyorum, bu da darbeci, o da darbeci sonuç olarak!

Haberin Devamı

Koyun can, kasap et derdinde!

Dağlıca’da “Her şey Vatan İçin” diye gırtlakları yırtılırcasına bağırtılarak asker yapılmış evlatlarımız kirpi mi, geyik mi, tabutlukların içinde birer yıldız olarak göğe kayıp giderken, kameraların karşısına geçmiş ahkâm kesen başkan, babalarına “karakteri bozuk” diye hakaret ediyordu! Çünkü artık şehit cenazelerinde; “bu öldü, iki tane daha var, onları da askere al, ölsünler” diye değil, “ben sana canlı teslim ettim, niye tabutta geri gönderdin, ne için öldü bu evlat?” diye feryat ediyor, babalar, analar! Kardeşi için, oğlu için, kocası için hesap soruyorlar, “terör örgütü silah taşırken göz yumdurdun, şimdi niye savaştırıyorsun?” diye. Ve isyan ediyorlar: “Benim oğlum askere gitti, öldü.

Senin oğlun bedelli oldu, yaşıyor” diye! Bir ülkede savaş varken bedelli yasası çıkarırsan...

Senin oğlun, senin milletvekilin, senin bakanın oğlu, yeğeni askere gitmezse, bırak bağırmayı, yarın öbür gün yakana yapışıp hesap sorarlar. Benim oğlum o karakollarda asker olsa, gidip ben alırım oradan. Bu ‘karaktersizlik’se evet; evlatlarımızı dağda ölsünler diye mi doğurduk? Dörtyüz istiyormuş bir de! Önce yüzün olacak istemeye!

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder