Yazgülü Aldoğan Sana DİKTATÖR dediler kendileri ne oldular?
HABERİ PAYLAŞ

Sana DİKTATÖR dediler kendileri ne oldular?

Sana 10 Kasımlarda hep yazarım, bazen hasretle, bazen hüzünle. Bugün karşında mahcup, üzgün, yılgın. On gün önce Türk halkı kendisini 4 yıl daha yönetecek yeni iktidarı seçti. Zaten on üç yıldır yönetiyorlardı, bir dört yıl daha yönetilmeyi talep etti. İktidara gelen partinin Anayasa’ya göre tarafsız olması gereken lideri, Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, ertesi sabah Eyüp Sultan Camii’ne giderek şükür namazı kıldı.

Zaten cumhurbaşkanı seçildiğinden beri, farklı bir cumhurbaşkanı olacağını, ülkeyi yönetmeye devam edeceğini söyledi ve yaptı. Partinin başına, kendi sözünden çıkmayacak birini getirdi. Bakanları da kendi seçti, milletvekili adaylarını da. Haziran seçimlerinde partisi tek başına çoğunluğu elde edemeyince koalisyon kurulmasına izin vermedi. İkinci olan partinin genel başkanına görev vermeyi de reddetti.

Haberin Devamı

Ve tekrar seçime gidildi. Aradan geçen beş ayda bine yakın insan öldürüldü, suikastler, patlamalar yaşandı. Ölenler partiye oy taşıdı. Bunları niye anlatıyorum biliyor musun sevgili Atatürk? Cumhurbaşkanı, partisinin zaferini kutlamak için Eyüp Sultan’a gittiğinde, kendisine oy vermeyen diğer yüzde 50’nin tam bir mağlubiyet duygusu yaşadığı, hatta en yakınlarını kaybetmiş kadar üzülüp depresyona girdiği, gençlerin ülkeyi terketmek için gidecek yer aradığı günlerde “Kutlama yapamayan bizler ağlamak için nereye gidelim? Ülkede ağlama duvarı da yok ki” demiştim.

İşte bugün 10 Kasım, ve biliyorum ki o diğer yüzde elli, ağlamak ve derdini anlatmak için yine sana gelecek! Ülkeyi, senin bize görev verdiğin gibi “muasır medeniyet” seviyesine getirememiş, insanını bu düzeyi talep edecek bilinç ve eğitim düzeyine yükseltememiş bizler, suçu kendimizde arayacağımıza gelip sana ağlıyoruz, her 10 Kasım’da, her fırsatta!

Saraylar, köşkler...

En çok ağırıma giden ne biliyor musun? Sana DİKTATÖR dediler. Senin izlerini ortadan kaldırmak için nasıl da uğraşıyorlar. Senin, çorak Ankara’da bize tarımı öğretmek ve göstermek için özene bezene ağaçlar diktirdiğin, tarım yaptırdığın Orman Çiftliğin var ya, onun içine koca bir saray oturttular. Cumhurbaşkanı, bu bin odalı sarayda çalışıyor. Yanına koca bir cami yaptırdı. Yetmedi, bir de koca bir saray daha.

Haberin Devamı

Orada yaşıyor. Bu odaları, salonları doldurabilmek için her hafta muhtarları çağırıp nutuk atıyor. Böyle yapa yapa seçimi bile kazandı! Sana diktatör dediler ama sen yazları İstanbul’a geldiğinde denize girmek için Florya’da tek katlı bir bina yaptırmıştın, küçük kendi halinde bir yer. Cumhurbaşkanı İstanbul’da nereleri kullanıyor biliyor musun? Tarabya’da Huber Köşkü. İnanılmaz büyük bir bahçesi vardır, deniz kenarında tarihi bir köşk, tepelerde ise büyük büyük binaları...

Yetmedi, bitmedi. Boğaz’ın Anadolu yakasında Çengelköy’de yeniden inşa edilircesine restore edilen Vahdettin Köşkü. Yetmedi bitmedi, Yıldız Parkı’nın içindeki Yıldız Sarayı. Dolmabahçe Sarayı’nın bahçesindeki bir bölüm. Bu saraylarda devlet başkanlarını kabul ediyor, altın varaklı taht gibi koltuklarda.

Heykel yerine bardak

Rizeli bir belediye başkanı, şehir meydanındaki heykelini kaldırıp yerine çay bardağı koymaya niyetlendi. Senin pek çok yerdeki heykellerin, büstlerin, fotoğrafların kaldırıldı zaten. Okullardaki Atatürk köşeleri de. Sabahları okunan andın da. Gençliğe Hitaben de. Muhafız Alayı artık mavi giyiyor, cumhurbaşkanlığı askerleri de eski Türk devletlerinin olduğu iddia edilen kıyafetleri. Adının geçtiği her şeyden rahatsız oluyorlar.

Haberin Devamı

Gerçi, ölümünden sonra heykellerin de isminin her yere verilmesi de biraz abartılıydı ama senden sonrakiler ülkenin her yerinde kendi adlarını üniversitelere, hastanelere, caddelere koydurdular. Önemli olan, Kurtuluş Savaşı’nın muzaffer komutanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’e, milli ekonomiyi kurmuş, savaştan çıkmış ülkeyi yerli sanayi ile ayağa kaldırmak için savaşmış bir lidere biraz vefa ve saygı değil miydi? Oysa sana ayyaş bile dediler. Köylü çocuklarını eğitmek için geliştirdiğin Köy Enstitüleri modelini yok ettiler.

Eğitim Birliği ilkesini kaldırıp şimdi bir milyon hedefini bile aştıkları imam hatip okullarında dini eğitime ağırlık verdiler. Zaten sana da kızmalarının, deccal demelerinin, nefret etmelerinin en büyük nedeni o: Din! Senin suçun halifeliği kaldırıp laikliği getirmek. Sen kadınların aklını, başını açtın, gerçi kullanamıyorlar ama onlara eşit haklar verdin. Sen ki kız ve erkek çocukların birlikte eğitim yapmasını istedin. Sen hayatımızda sanata, müziğe, dansa yer açtın. Şimdi İstanbul’da opera salonu bile kalmadı. Bale yapmak namussuzluk sayılıyor.

Dans edenlere bile kötü gözle bakıyorlar. Alkollü içki tüketimini yasaklamak için vergileri artırdılar. İçki içene de günah işlemiş gözüyle baktıkları için içkili yerler azaldı. Bürokraside ne eşinin başı açık yüksek bürokrat kaldı, ne de diplomaside açıktan içki içebilen diplomat! Sana diktatör diyorlar; oysa sen hanedanlık olmasın diye zürriyetinden bile vazgeçmiş insansın. Ne gemi sahibi oğulların oldu, ne dernek sahibi kızların.

Bütün mal varlığını ülkene miras bıraktın. Malın mülkün hiç olmadı. Şimdikilerin ise dünyanın en zengin liderleri sıralamasında hatırı sayılır yerleri var. Sana diktatör diyorlar ama en büyük hedefleri önce BAŞKAN olmak, sonra nasipse HALİFE. Gençliğe Hitabeni de ne okuyan kaldı, ne anlayan... Bizi affet, elimizden başka bir şey gelmiyor. Sana hep ağlamaya geliyoruz, kabul et!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder