Giriş
Şimdi en büyük sıkıntı Taksim’de 1 Mayıs’ı yasaklamak. Tam da Taksim’i beton bir miting meydanına çevirmişken buraya neden izin yok? Muhtemeldir ki ‘Taksim’e izin yok’ inadı muhafazakar sağa bir kaç puan yazıyor! Yoksa izin verildiğinde kimsenin burnu kanamamış, izin verilmediğinde bu kadar olay çıkmış yer için niye inat edilsin? Olay çıksın diye. Ve çıkacak, çünkü nedense küçüle küçüle bir avuç kalmış sendikal hareket ne seçimde, ne şurada burada, bir tek 1 Mayıs’ta varlık gösterip ayağa kalkıyor. Ben buna da gıcık olmaya başladım!
[[HAFTAYA]]
Sinemanın büyüsü yayılıyor
Bir haftadır İstanbul’da farklı bir koşuşturma, farklı bir heyecan yaşayan binlerce kişi var. Bu heyecan 33 yılın klasiği Sinema Festivali! “Ah, ne olur” diyorum, “bu olur olmaz filmlere bile hayatının şaheserini kaçırmak istememe telaşıyla girmeye çalışan kalabalık, diğer zamanlarda da doldursa sinema salonlarını da, bizi büyük prodüksiyon vurdulu kırdılı filmlere mahkum etmese?” Salı günü ‘Çöldeki İzler’i seyrettim. Ticari değil ama iğne atsan yere düşmüyor! 1977 yılında Avustralya çöllerini dört devesi ve köpeğiyle tek başına yürüyerek geçen bir genç kızın öyküsü.
‘Kiralık Adam’ gibi
Sabah da Woody Allen’ın son filmi ‘Kiralık Jigolo’yu izlemiştim. Biri çölde geçiyor, biri New York’ta. Birinde kir pas içinde asosyal kız var, öbüründe aşk peşindeki seksi kadınlar! Birinde kahkaha, birinde macera. İkisini de ayrı keyif ve heyecanla seyrettim! Hele Atlas Sineması’ndaki ‘Çöldeki İzler’den, kalabalıktan yürünmeyen İstiklal Caddesi’ne çıktığımda kültür şoku bile yaşadım! Sinemanın büyüsü: İki saattir çöldeydim çünkü, yapayalnız. ‘Kiralık Jigolo’yu ise Oscarlı oyuncu ve yönetmen John Turturro yönetiyor, Woody Allen oynuyor. Açıkçası çok kıskandım, çünkü filmin konusu ilk romanım ‘Kiralık Adam’ın eline su dökemez. ‘Kiralık Adam’ı dizi yapmak istediler, film çekmek istediler, bir türlü olmadı. Demek Turturro’ya ulaşabilsem onu çekecekti! Sinemanın büyüsü insanın aklını başından alıyor.
*
Ortalığı hırsızlar sardı umurlarında değil
Zeytinburnu’nda döviz bürosu olan eski milletvekili Adnan Yıldız’ın aracına pusu kuruyor, içi para dolu çantayı almak için karısı ve kızının kafasına sıkıyorlar. Çatışma çıkıyor, 3 ölü var! Taksim’de 1 Mayıs yapılır mı yapılmaz mı tartışmasını bırakın da asayişle ilgilenin beyler! İstanbul Texas’a döndü, farkında mısınız?
‘Polise gitme’ tehdidi
Değilsiniz! İlgilenmiyorsunuz çünkü! En çok da Beyoğlu’nda hırsızlar göz açtırmıyor. Mahallemde hırsız, girdiği evdeki kadınları bağlamış, eşyaları alıp giderken de “Polise giderseniz gelir, daha beterini yaparım” diye tehdit etmiş. Onlar da korkudan polise gitmemiş iyi mi! Her türlü kilidi açıyor, kamerayı, alarmı umursamıyorlar. Polis korkusu da olmayınca!.. Yakın zamana kadar İstanbul bu büyüklükteki bir metropol için sakin sayılırdı, ne oldu peki? Polis kendi derdine düştü! Paralel operasyonlarıyla oradan oraya savruluyor, tutuklanıyor. Meydan hırsızlara kaldı. Üstelik “Hırsız var” diye bağırdın mı siyasi oluyor. Eskiden şikayet ettin mi arar sorarlardı, şimdi çıt çıkmıyor!
