Yazgülü Aldoğan Tanıtımın perde arkası!
HABERİ PAYLAŞ

Tanıtımın perde arkası!

Haberin Devamı

Yiyecek içecek sektörünün Türkiye buluşması 27-29 Kasım tarihleri arasında İstanbul Kongre Merkezi’ndeki Sirha İstanbul Fuarı’nda gerçekleşiyor. Mutfak Dostları Derneği ve Metro Grubu kaybolan yerel lezzetlere dikkat çekmek amacıyla bir kahvaltı düzenlemişler: Bodrum galetasından Kars’ın isli peynirine, ne yok ki. Küçük üretici desteklensin, geleneksel lezzetler kaybolmasın derken gazeteci arkadaşım Müge Akgün şarap üreticilerinin standını gösteriyor.

Siyah perdelerle kapatılmış bir alanın önünde iki güvenlik görevlisi, içeri sadece alkollü içecek satma ruhsatı olan işletme sahiplerini, onları da kayıt alarak sokuyor! Gözümün önünde 3 kişi vazgeçip girmedi. Basına bile yasak ama dinlemedik girdik! En acıklı manzara içerde: Bu kadar yasağı görünce bir tek yerli üretici katılmış: SUVLA. Kavaklıdere, Doluca, Mey artık cesaret mi edemediler, ‘değmez, kavga etmeyelim’ mi dediler, yoklar. İki Fransız firma gelmiş, onlar da “Ne bu rezalet?” deyip ürünlerini toplayıp gitmiş. Benim anlamadığım: Gir bir markete, istediğin marka şarabı al, mümkün! Ama gıda ürünleri tanıtım fuarında satmadan tanıtım yapmaya engel çıkarıyorsan yakında yerli üretici kalmayacak. Bugün öğrendim, İTO’nun Boğaz’a nazır Cemile Sultan Tesisleri’nde alkollü içecek satışı yasaklanmış. Üretici yakında hiç satamayacağına göre tanıtmasına da gerek kalmayacak!

[[HAFTAYA]]

Memleket toz duman!

Başbakan, bir muhalefet parti liderine “Sen o ile gidemezsin, gidip bunları söyleyemezsin!” diyor. Öteki de “Gider söylerim” deyip alıyor konvoyunu, gidiyor söylüyor. Olaylar çıkıyor. Üç araç üst üste çıkmış, kaza olmuş! Orası başka bir memleket mi? Biri kalkıyor, “Eğer asker polis bizi gözaltına alırsa, biz de asker polisi gözaltına alırız, görürsünüz!” diyor. Orası başka bir memleket mi? Olaylara ve sonuçlara bakarsan, evet! Bu karmaşa ortamında Meclis’te yolsuzluk, hırsızlık konuşulurken 4 bakanın “haysiyeti” zedelenmesin diye haberlere yasak kararı alınmış. Memleketin bütün yoksulları yolsuzluk yaptığını bile bile yapan partiye oy veriyor! O üst üste çıkmış üç araba durumumuzu çok güzel özetliyor!

Türkiye’nin ayakkabıyla sınavı

Kaç gündür ayakkabıyla yatıp kalkıyoruz? Önce Recep Amca’nın yırtık lastikleriyle kahrolduk! Günlerce yoksulluk tartışması yaptık o ayakkabılar üzerinden. Birkaç gündür de zehirli ayakkabılar girdi gündemimize; Çin’den ithal edilen ucuz ayakkabılar, ki insanların ayaklarını perişan etmişti. Tıpkı Recep Amca’nın yırtık lastiklerinin sadece ayakkabı meselesi olmadığı gibi, ayakları yara yapan ayakkabılar da sadece ayakkabı meselesi değil.

Bu da tıpkı diğeri gibi yoksulluk, yolsuzluk ve kötü yönetimdir! “Her konuyu getirip siyasete bağlama” demeyin. İthal edilmiş malın sağlıklı olup olmadığının kontrolü, yani o ayakkabıların denetimi devletin görevidir. O ayakkabıların sağlıksız olduğu anlaşılmış ama nasıl olmuşsa yine de satılmış! Bunu önleyememek de devletin suçudur. Vatandaş mağazada satılan malın zehirli olup olmadığını nasıl test edecek! Tabii bir de o malları zehirli olduğunu bile bile getirip satan, halkın zehirlenmesi umrunda olmayan ithalatçı, satıcı firma var ki, şerefsizlik de böyle bir şey! Biz onların şerefsiz olduğunu biliyoruz ama tüketici nereden bilsin? Sadece ayakkabıları değil, bunları da afişe etmek lazım. Tüketicinin tek suçu bu kadar ucuz malı şüphelenmeden alıp giymektir ki, alım gücünün düşük olması da mı onun suçu? Bu ülkede yolsuzluk bu kadar olmasa vatandaşın geliri de daha fazla olurdu!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder