Giriş
Bir gazeteci bir başka gazeteciyle yazdığı son kitapla ilgili olarak röportaj yapıyor. Röportaj konusu kitap PKK’nın hoşuna gitmediği için örgüt kıyameti kopartıyor. Kitabın yazarı ve röportajı yapanın sosyal medya hesapları küfür, hakaret ve tehdit mesajlarıyla dolup taşıyor. Röportaj gazetenin internet sitesinden kaldırılıyor ve bir özür yayınlanıyor. Falan filan. Ben de bunu bu ülkede ne sağda, ne solda özgürlük yok diye eleştiriyorum. Gazete bu kez bana yalancı diye hakaret ediyor. Ayıp.
Gazetecilik zordur
Birgün Gazetesi’ni okurum. Ensar Vakfı ile ilgili iyi gazetecilik yaptılar. Zor koşullarda çalıştıklarını biliyorum. Bir konuda hatalarını yüzlerine vurduğum için 40 yıllık bir gazeteciyi yalancılıkla suçlamaları yakışık alıyor mu? Ne yalanı, Mine Kırıkkanat da Özlem Özdemir de arkadaşım. İnternette yazdıklarınızı herkes okudu. İkisini de atmışsınız PKK’nın kucağına, yemedikleri küfür kalmadı. Özlem Özdemir’e röportajlarını durduruyoruz demeniz de mi yalan? Solun özgürlük anlayışı da buraya kadar, dürüstlüğü de. O iki kadın da kadın haklarını sizden daha çok savunur. Kadınlara hakaret etmiyor, edilmesine karşı çıkıyorlar.
Farklıya hoşgörü yok
Mine Kırıkkanat okurunuza ters düşen bir yazar olabilir. Mine’nin yazdığı “Hiç Kimse” okurunuzu rahatsız edebilir. Arada bir de ters köşe çıkın, YeniŞafak’tan farkınız olsun. Ya da editörümüzün gözünden kaçmış diye özür dileyeceğinize, kimsenin gözünden kaçmasın, iyi bakın yayınladığınıza. Ayrıca hatırlatırım, Özlem Özdemir her hafta Türkiye’nin en değerli aydınlarını, kültür ve sanat insanlarını ağırladı o gazetede, onların hatırına sahip çıksaydınız bari. Ben okurumdan niye özür dileyeyim, siz benden özür dileyecek misiniz
Günün ‘vay be!’ dedirten haberleri
PKK’nın Diyarbakır’da bombayla patlattığı polis aracında meğer sağlık kontrolüne götürülen, gözaltına alınmış örgüt üyeleri varmış. Üçü de ölmüş. Kendi elemanlarını konuşmasınlar diye patlatan örgüte şaşırdınız mı? Hayır. Cizre’de, Nusaybin’de, orada burada elemanlarını ölümüne sürmedi mi hendek savaşına? IŞİD üyesi beş mahkum yarı açık cezaevine gönderilirken kaçmış! Bu nasıl bir infaz yasası ki, IŞİD üyesi mahkumlar bir yıl yattıktan sonra yarı açık cezaevine yollanabiliyor? Cezaevleri, trafikte kazayla birini öldürmüş ya da devlet büyüklerine hakaret ettiği iddia edilen insanlarla tıka basa dolu, yatacak yer kalmamış. IŞİD’liler yarı açık cezaevine çıkıyor. Üstelik bunların kaçacağı istihbaratı da gelmiş. Nitekim kaçıyorlar. Herhalde bir takım yerleri, olmazsa kendilerini patlatmak için.
Yargıtay’ın açıklaması ne demek?
MHP’li muhaliflerin binlerce imza toplayıp gitmeye hazırlandıkları kongre, mahkeme yoluyla engellenmeye çalışılıyor ve iş Yargıtay’a kaldı ya. Mahkemede, kapının önüne bir kağıt asmışlar: “Bu konudaki karar Mayıs ayı içinde verilecektir” diye. Bu ne demek şimdi? Kongre tarihi 15 Mayıs. Senin vereceğin karar o tarih için önemli. Kongre yapılacak mı yapılmayacak mı? Her hukukçudan bir ses çıkıyor. Maksat, kongrenin yapılmasını engelleyip Bahçeli’nin kalmasını ve MHP’nin AKP’ye destek çıkmasını mı sağlamak? Başka türlü düşünülebilir mi? Bir taraftan MHP’yi elinde tutup, öte taraftan HDP’lileri meclisten atıp, başkanlık yolunu da partili cumhurbaşkanlığı diye iki aşamalı hale getirirsen oldu bu iş kanka. Hemen değilse, sonbahara!
