Zekeriya Öz Dink cinayetiyle Ergenekon'u neden birleştirmedi?

Hrant Dink cinayetinde devlet görevlilerinin sorumluluğu konusundaki soruşturma sona geliyor. Dosya öyle doldu ki, her gün yeni bir bilgi ortalığa saçılıyor. İddianame çıktığında çok şey öğreneceğiz. Ama benim 2008’den beri cevabını aradığım bir sorum var; Ergenekon soruşturmasını yürüten Zekeriya Öz, Dink cinayetiyle Ergenekon soruşturmasını neden birleştirmedi? Asıl tuhaf olan ise 2007’den beri Hrant Dink cinayeti davasını yakından takip eden kesimler bu soruyu ne kendilerine ne de Zekeriya Öz’e sordular. Hatırlayacaksınız, Ergenekon soruşturmasında “işlenmiş suç” olarak yalnızca Danıştay saldırısı yer almıştı. İddianamede bahsedilmesine rağmen iddia olunan örgütün işlediği suçlar arasında Dink cinayetine yer verilmedi. Oysa Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz ve Levent Temiz gibi Ergenekon davası sanıklarına somut bir soru sorulacaksa o da Hrant Dink konusu olmalıydı.

‘Bağlantı yok’

dedi Ben 2009 yılı Ocak ayında yayınlanan “Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları” kitabımda bu soruya yer verdim. Hem de belgeleriyle. Hatta bu soruyu bizzat Zekeriya Öz’e sorma şansı da (!) yakaladım. “Ergenekon Silahlı Terör Örgütü üyesi olmak” iddiasıyla 5 Mart 2011 günü Zekeriya Öz’ün karşısına çıkmıştım. İfade verirken bir ara ona şunu sordum, “Dink cinayetiyle Ergenekon davasını neden birleştirmediniz?” Bana “Arada bağalantıyı gösteren delil yok” diye cevap verdi. Ben de ona “Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları” kitabımdaki belgeleri örnek verince, “Ben Dink ailesinin avukatlarına buradan çok belge verdim” deyip konuyu geçiştirdi. Ben de “Sizin göreviniz belge vermek değil, iki dosyayı birleştirmek” dedim. Ama o soru bugün daha güçlü bir şekilde önemini koruyor. Ben o gün bile Zekeriya Öz’ün iki dosyayı neden birleştirmediğini biliyordum. Çünkü birleştirse Ergenekon operasyonun yapan polisle ile içinde bulunduğu cemaatin rolü ortaya çıkacaktı. Muammer Akkaş bu soruşturmayı 3.5 yıl neden savsaklayıp, yalancı bir tanıkla cemaatçi polisleri kurtaracak ifadeyi dosyaya koyduysa, Zekeriya Öz’de aynı nedenle iki dosyayı birleştirmedi. Her ikisi de Dink cinayeti sürecinde bazı Ergenekon davasının sanıklarının rolü gibi, jandarma ve polisin de ihmali, hatta kastı olduğunu görüyordu. Eğer birleştirseler Dink cinayeti, Ergenekon operasyonunu yapan polislere uzanacaktı. İşte benim terörist diye yargılanmam ve hapse atılmam da bugün tartışılan bu gerçeği 2009’da ortaya çıkarıp yazmaktı.

Mahkemeden tespit

5.Sulh Ceza Hakimliği’nin Ali Fuat Yılmazer hakkında verdiği tutuklama kararında ne demek istediğim daha ayrıntılı şöyle anlatılıyor; “İstihbarat Dairesi Başkanlığı C Şube Müdürü olarak, konumu ve Yasin Hayal grubu tarafından geliştirilen Hrant Dink cinayeti tasarısı ile ilgili olarak İstihbarat Şube Müdürlüğü’nden gönderilerek kendisine sunulan F4 raporları içeriklerinden Hrant Dink cinayeti öncesi bu cinayeti işleyecek kişilerin bilinmesine rağmen açık ve yakın tehlike altında bulunan Hrant Dink’in korunması gerekirken, görevi gereği cinayeti önleme, cinayet hazırlığı yapan örgüte, hakem rolü oynayarak operasyon yaptırma, bu grubu etkisiz hale getirme ve Hrant Dink’i kanundan kaynaklanan koruma yükümlülüğüne aykırı hareket ederek Emniyet içerisindeki bir yapılanmanın gerçekleştirilmesi için Hrant Dink’e şahsi ve mekansal koruma sağlamadığı, somut olayda şüpheli Ali Fuat Yılmazer’in Emniyet içerinde cemaat olarak tanımlanan bir yapılanmayı gerçekleştirerek, sonradan kumpas oldukları anlaşılan Ergenekon, Balyoz gibi soruşturmaları başlatmayı amaç edilen suç örgütü yöneticilerinden olduğu, bir anlamda “amaç suçun” gerçekleştirilmesi için Hrant Dink cinayetinin “araç suç” niteliğinde olduğu..”

İşte böyle; benim “av ile avcı hikayesi”, Hrant Dink’in kardeşi Hosrof Dink’in, “Ağabeyimin öldürülmesinde Ergenekon davası sanıkları ile Ergenekon operasyonunu yapanlar mutabıktı” dediği süreçti bu.