Cumartesi Postası Türkiyenin masalı Efsaneler Diyarı

Türkiyenin masalı Efsaneler Diyarı

Paylaş
Türkiyenin masalı Efsaneler Diyarı

Bu ülkede gördüğüm en eğlenceli, en renkli, en sürprizli yerdeyim: The Land of Legends’da yani Efsaneler Diyarı’nda. 1200 dönümlük bir çocuk krallığı. Her şey çocuklar için düşünülmüş. Ama sadece çocuklar için değil, bizim gibi büyümeyi reddedenler için de… Bu otel/arazide her dakika heyecan, her an bir atraksiyon var ama masallara giden kapı 21.00’de açılıyor. Yüzlerce kostümlü sanatçı birden ortaya çıkıyor ve siz onların peşinden bir masalın içine giriyorsunuz. Işıklar, müzik ve gökyüzünden süzülen binlerce baloncuğun altında ‘gerçek’ten kopup bir hayalin içine sürükleniyorsunuz. Dünyanın en ünlü gösterilerinin mimarı Franco Dragone’nin büyük beyninin ürettiği rengarenk bir hayalin içine... Karşınızda 66’lık çocuk Franco Dragone!

Işıl Cinmen
isil.cinmen@posta.com.tr


Tanrı siz olsaydınız, nasıl bir dünya yaratırdınız?

Tanrı ben olsaydım dünyayı, Land of Legends’a benzer bir yer olarak kurgulamak iyi bir başlangıç olurdu. Yarattığım dünyanın büyükleri de çocuklar gibi sınırlara ya da ayrımlara inanmazlardı. Efsanelere ya da masallara inanırlardı. İtalyanca, Rusça, Fransızca, Türkçe şarkılar söylenir, danslar edilirdi o dünyada. Biliyorsun, büyüdükçe ve eğitildikçe birbirimizden ayrılırız. Sınırlar bizi ayırır ama duygularımızı ayıramaz. Japonlar da Türkler de aynı sebepten ağlarlar. Güneşin batışı dünyanın her yerinden aynı duyguyla izlenir. Her çocuk evrensel dili anlar. Çocukların milliyeti olmaz. Onlar dünya vatandaşıdır. Benim gibi, benimle çalışanlar gibi! Biz her birimiz birer çocuğuz ve dünya vatandaşıyız.

66 yaşındaki bu çocuğun hikayesi nasıl başladı?

İtalya’nın Carano kasabasında fakir bir ailenin çocuğu olarak doğdum. Köyde sadece 300 kişi yaşıyordu. Köyün tepesinden bakınca uçsuz bucaksız vadiyi görürdüm. Dünyanın o kadar olduğunu düşünürdüm. Yedi yaşındayken Belçika’nın maden şehri olan Louviere’e gittik. Çünkü babam bir maden işçisiydi. Louvière’de farklı kültürlerden insanlarla bir arada büyüdüm. Bir Türk akrabam bile var.




Türkiye’nin ilk temalı parkı Antalya’daki ‘The Land of Legends’ içindeki tüm şovları Franco Dragone hazırlıyor.

GÖREMEDİĞİMİZ BAŞKA BİR DÜNYA VAR


Buranın adı Efsaneler Diyarı. Sizin ilk efsaneniz neydi?

İtalya’daki köyümde şöyle bir efsane vardı: Bir sabah vadi bulutlarla kaplanacak. Bulutlar denize dönüşecek. Deniz okyanusa... Ve biz bir gemi ile Amerika’ya gideceğiz. Köyün yakınlarında deniz yoktu ama ben bu ‘hayali gemi’ ile Belçika’ya gitmek isterdim. Amerika’nın Belçika’da olduğunu düşünürdüm. Çünkü çok sıkılırdım. Ve sıkılmaktan nefret ederdim. Bu duygudan kurtulmak için hikayeler kurardım; sadece eğlenirken zamanın nasıl geçtiğini anlamayız. Hâlâ da zorlukları hikayelerle aşıyorum. Zaten sonunda her şey bir hikayeye dönüşmüyor mu?

Yolunuz Antalya’ya nasıl düştü?

Fettah Tamince sayesinde. The Land of Legends onun vizyonu, onun yeri. Fettah Las Vegas’tayken, hazırladığım Le Rêve’i izlediğinde bir arkadaşına “Ben çılgınım ama benden de çılgın birini buldum sanırım” demiş. Araya bazı kişileri koyup, benimle iletişime geçti. İstanbul’a geldim ve bir akşam yemeğinde buluştuk. İlk 30 saniyeden sonra gülmeye başlamıştık. Onu doğduğumdan beri tanıyormuşum gibi hissettim. 2015’in Kasım ayıydı. Bana “Gel ve hayalindeki alemi yarat” dedi. Bir hafta sonra Antalya’ya geldim.

Fettah Bey bir iş adamı. Ruhlarınızı buluşturan neydi?

Fettah benden daha çılgın biri, sıkıcı olmayan bir iş adamı! O da bir çocuğun ruhuna sahip. Artık oğlumdan sonraki en iyi arkadaşım. Onunla birlikte bir efsane yarattık. Burada gördüğün her şey kafalarımızın uyumunun bir sonucu.

Şovların başladığı bu büyük kapıya ‘Dragone Gate’ diyorlar. Neden?

Göremediğimiz başka bir dünya olduğuna inanıyorum. Bazı bilim adamları da paralel evrenin olduğuna inanıyor. Göremememiz var olmadığı anlamına gelmez. ‘Dragone Gate’ hayal gücüne ve diğer dünyaya açılan kapıdır.


MÜCADELE İÇİN BU YOLU SEÇTİM


Hayal gücünüzü nasıl koruyorsunuz?

Büyükler hikaye icat etmeyi unutuyorlar ama çocuklar bunu her gün yapar. Sadece ne yapıyorsam ona konsantre oluyorum. Meditasyon gibi, ‘anda’ ve ‘şimdi’de olmakla ilgili. Şu an seninle konuşuyorum ve hayatta daha önemli bir şey yok. Ne yaptığımızın farkında olmak meditasyonun başlangıcıdır. Nereye gidersem gideyim aklımı boşaltmaya çalışırım. Böylece aklımda gözlerimin gördüğüne yer açılır. Hayatı, insanları, ülkeleri, kültürleri gözlemliyorum. Gözlerimi keskinleştiriyorum. Fikirler, gördüklerimden çıkıyor. Bakmayı bilirsen bunlar sonsuz.

Burada en sevdiğim şey çocuk diskosu, alkolsüz çocuk barı ve çocuk yogası oldu...

Sabahları yoga yapıyorlar. Akşama doğru barda -tabii ki alkolsüz içeceklerle- takılıyorlar. Gözetmenleri oluyor, bu sırada aileleri de dışarı çıkabiliyor. Buradaki 1200 dönümün her santimi çocukları ve çocuksu büyükleri düşünerek yapıldı. Masal karakterleriyle dolu otel odalarından, şatoya, şovlardan tema parklarına kadar... Land of Legends’ın adını bilerek çoğul koyduk çünkü her yıl yeni efsaneler icat ediyoruz. Benzer değerleri paylaştığınız insanlarla birlikte olmak en önem verdiğim şeydir. Eskiden politik tiyatro yapan biriydim ve bir aktivisttim. Sosyal alanı asla terk etmedim ve mücadele için bu yolu seçtim. Buranın ruhunun amacı da gerçeği bükebilmek ve daha güzel bir hayat kurgulamak...

Haberin Devamı