Sevgilin yok diye ölmedin ya? Yalnız yaşamanın keyifli yönleri var. Aşk Doktoru Mehmet Coşkundeniz yazdı... İlişkin yoksa, terk edilme, aldatılma ihtimalin yok. E, bu durumda aşk acısı çekme, günlerce gözyaşı dökme, sürünüp depresyona girme şansın da yok. Daha güzel ne olabilir? “Şuraya gittim, buradan dönüyorum, şunlarla olacağım” demek yok. Şimdi yalnızsın ve kimseye hesap vermek zorunda değilsin. İstediğin yere, istediğin kişilerle git. Sırf o seviyor diye sevmediğin şarkıcıların konserine gittiğin günleri hatırlasana? Arabesk mi seviyorsun, vur sazın teline. Rock mı istiyorsun, patlat kolonları. İşyerinde sana sürekli bakan yakışıklı, gittiğin barda epeydir gözüne kestirdiğin kadın bir adımını bekliyor. Aman dikkat, randevu dedim, ilişkiye başla demedim. O neydi ya sahi... Sevgililer Günü, tanışma yıldönümü, doğum günü... Hediye almak yetmez, yemek ya da parti planlayacaksın. Hepsini unut. Sevgilin varken evine herkesi çağıramıyordun değil mi? Ona danışman gerekiyordu. Şimdi parti zamanı. Çağır arkadaşlarını, oyunlar oyna, dans et, yemek yap. Başlığa takılma, canın nereyi istiyorsa oraya gitme şansın var artık. Otostopla da dolaşabilirsin, 5 yıldızlı bir tesisin en faça odasında da kalabilirsin. Karışanın yok. Canın ne istiyorsa onu yap, evinde film izle, ayaklarını uzat, kitap oku, ister kanepede yat, ister yatağında. Tatil günlerinde istediğin zaman yataktan kalk, banyodan çıkıp ıslak yere bas. Telefonunu kontrol eden, “Kiminle yazışıyorsun” diye soran yok. WhatsApp’tı, Instagram’dı, Twitter’dı, Facebook’tu... Tatlı tatlı mesajlaş, fingirdeş. Hayatın akışına bırak kendini. Bir tek kendinle ilgilen, kendini mutlu et, kendin için yaşa.