Yaşam 'Müzik filmin gıdasıdır'

'Müzik filmin gıdasıdır'

Paylaş
'Müzik filmin gıdasıdır'

Naim Dilmener yazılarını; 90'lı yıllarda, Radikal Gazetesi'nde, Öküz'de, günümüzde; OT Dergisi'nde, sosyal medyada ya da farklı yayınlarda okuduk/okuyoruz. Her zaman aynı fikirde olmasak da açık sözlülüğü ve beğenmediği, doğru bulmadığı hususları net ifade edişi hayranlık uyandırır. Müzik eleştirisine yıllarını vermiş, müzik danışmanlığı yapmış ve üstelik sözünü de sakınmayan birini bulmuşken bu defa Lütfi Akad'dan Almodovar'a; Luz Casal'dan Sezen Aksu'ya uzanan bir fonda, sinema-müzik etkileşimini konuştuk

Röportaj: Necati Eker

“… Filme gitmek şarkıları dinleyebilmenin tek yolu olmuştu benim için…”

Haberin Devamı

En sevdiğim şarkılara ilk önce bir filmde rastlamışımdır. Sizin de film sırasında ilk kez duyup sonra filmin künyesinde ne olduğunu araştırdığınız şarkılar var mı?

Tabii, çok. Manitas de Plata’yı öyle keşfettim yıllar önce. İspanyol müziğine tutulmama sebep olmuştu. Filmi hatırlamıyorum ama. Almodovar filmlerinden çok keşfim olmuştur. Başta Luz Casal. “Atame”nin final sahnesinde kullandığı “Resistire” benim telefon zillerimden biridir. Şarkının enerjisi öyle iyi gelir ki insana. Ama şarkının sahibi Duo Dinamico tam bir paçavra. Ama olsun, onlara bulaşmaya değerdi.

İyi sandığımız filmler kötü olabilir mi? Onları iyi yapan aslında içinde sevdiğimiz şarkıların olması ya da iyi film müziklerine sahip olmaları mı?

Haberin Devamı

İyi ya da kötü müzikler/şarkılar, bir filmi iyi ya da kötü yapan unsurlardan sadece biridir. Filmin iyi ya da kötü olabilmesi için bundan fazlası vardır ve hepsi de yönetmene bağlıdır. İyi yönetmenlerin genellikle iyi film, kötü yönetmenlerinse genellikle kötü film yapmasının sebebi budur. Lütfi Akad mesela, istese de kötü film yapamazdı. Ya da tersi: Çağan Irmak istediği kadar çırpınsın, iyi film yapamaz. Bu bir ruh meselesidir, biraz da sinemaya tapma, ona para kesesi muamelesi yapmama meselesidir.

Sizin normal şartlarda hiç sevmeyeceğiniz bir filmi sırf müzikleri için sevdiğiniz ve yine sırf müzikleri için birden fazla izlediğiniz olmuş mudur? Hangi film/filmler?

Vesikalı Yarim. Onlarca sefer seyretmişimdir. Düzenli aralıklarla seyreder dururum. Tabii yalnızca şarkıları için değil. Ama o Şükran Ay şarkıları, bende filmi daha da fazla seyretme isteği uyandırıyor… Sevmediğim bir filmi müzikleri için seyrettiğim tek bir örnek var. “La Boum” serisinin birincisi. O zaman plaklar kolay gelmiyordu. Radyolar da oradaki şarkıları çalmıyordu. Filme gitmek şarkıları dinleyebilmenin tek yolu olmuştu benim için.

'MÜZİK BİR FİLMİ VEZİR YA DA REZİL EDEBİLİR'

Tam tersini düşünürsek iyi bir film kötü bir şarkıyı bize sevdirebilir mi? Yoksa kötü şarkı kötü şarkı mıdır?

Öyle bir sahnedir ki o şarkının mutlaka kötü söylenmesi gerekiyordur. İyi söylense “Saçmalamış!” deriz belki. “Masumiyet”i düşünün, Derya Alabora o düşük pavyonda çok çok iyi şarkı söylese, olur muydu? İnanır mıydık?

Haberin Devamı

Hatırlıyorum Ahmet Kaya'nın "ağladıkça" şarkısını söylüyordu Alabora. Yeşilçam filmlerinde şarkıları, Belkıs Özener değil de Türkan Şoray ve diğer aktrisler kendileri söyleseydi keşke? Ya da o filmler, o halleriyle mi güzel?

Belki... Ama o zamanların star egosu herhangi bir biçimde, rol gereği dahi olsa, "kötü" görünmeye izin vermezdi. Yani söyletilemezdi onlara.

Sinema ve müzik arasındaki ilişkiyi nasıl görüyorsunuz? Bir filmde müziğin dozu ve işlevi ne olmalıdır?

Temel unsurlardan biri. Müziksiz bir film elbette kurulabilir, neden olmasın. Ama o zaman da yönetmenin bu sessizliğe uygun anlatacak makul bir konusu olmalı elinde. Yoksa olmaz. Müzik, bir filmi vezir ya da rezil edebilir.

'HERKESİN DERDİ ÜÇ-BEŞ FİYAKALI ŞARKIYLA İŞİN ÜZÜMÜNÜ YEMEK'

Bir söyleşinizde “son yıllarda çok beğendiğiniz yerli film müzikleri oldu mu?” sorusuna cevabınız hayır olmuş. Soruya cevabınız hâlâ aynı mı?

Haberin Devamı

Aynı. Ama normal de buluyorum. Müziğin, filmin temel unsurlarından biri olduğu fikri çok yaygın değil bizde. Yönetmen bilse, yapımcı bilmiyor. Yapımcı bilse de fayda etmeyebiliyor çünkü bütçe ayıramıyor bu işe. Herkesin derdi, üç-beş fiyakalı şarkı ile işin üzümünü yemek.

Aklıma güçlü şarkılar barındıran, Çağan Irmak’ın Issız Adam ve Tolga Örnek’in Kaybedenler Kulübü filmleri geldi ilk olarak. Sizin düşünceniz nedir bu filmler müzikleri ile uyumlu değil mi?

Tolga Örnek’in filmlerini seyretmedim, bir şey diyemem. Ama Çağan Irmak’ın halet-i ruhiyesi/tavrı çok net; hazırdan yiyor.

Tarantino filmleri ve müzikleri ile aranız nasıl? Sizce onunki de Çağan Irmak'a benzer bir hazırcılık mı?

Adamı sevmem, filmlerini de. Kill Bill'de hazırcıydı. Diğer filmleri hatırlamıyorum.

Pulp Fiction müziklerini beğendiğinizi okumuştum.

Çok değil. George Baker Selection gibi çok sevdiğim birilerinin şarkıları vardı, bu sebepleydi.

Haberin Devamı

Doksanlara dönersek Mustafa Altıoklar’ın Ağır Roman‘ı dışında müzikleri iyi olan bir yapım geliyor mu aklınıza?

“Ağır Roman”ın müziğini mükemmel bulanlardan değilim. Hiç fena değil; ama herkesin abarttığı kadar da iyi değildir. Hele hele her film müziği bahsi açıldığında örmek gösterilecek kadar hiç değildir… Bahsettiğiniz dönem ve tür için “Neredesin Firuze”yi sayabilirim. Sunay Özgür ve Ender Akay, eski ve yeni malzemeden YEPYENİ şarkılar çıkarmışlardı. Üstelik her bir şarkı da filmin dokusuna tam oturmuştu. Ezel Akay farkı; ne istediğini çok iyi biliyordu.



'ALMODOVAR, SEZEN AKSU'YLA ÇALIŞSA SÜPER OLURDU'

Fatih Akın ve Ferzan Özpetek sinemasındaki Avrupai doku içinde kullanılan yerli müziklerin, yönetmenlerin filmlerine katkısından söz edebilir miyiz? Bir filmin müzikleri de geçtiği yöreye ait müzikler mi olmalı yoksa çok farklı müzikler de olabilir mi?

Filmin mekanına/zamanına uygun olabilir de/olmayabilir de. Bu yönetmenin bir seçimidir. Yeter ki seçimi doğru olabilsin… Akın ve Özpetek’in seçimleri filmin ihtiyacından çok, yönetmenlerin kendi öznel seçimlerine benziyor gibi. Sevdikleri, onları etkilemiş şarkıları almaktalar genellikle, diye düşünüyorum. Ama bazen bu seçimler çok iyi oturabiliyor filme. Özpetek’in Karşı Penceresi’ndeki pasta yapma sahnesindeki Nada şarkısı “Ma Che Freddo Fa” mesela, filmin enerjisini üçe/beşe katlıyor.

Diyelim ki Pedro Almodovar, son filminde bizim coğrafyanın müzisyenleri ile çalışacakmış ve sizden öneriler istiyor. Hangi müzisyenleri önerirdiniz?

Taptığım Almodovar benden fikir soracak ha, kalbim durur yeminle… Diyelim ki sordu. Nükhet Duru, Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Nilüfer en başta… Bunlar Dört Yapraklı Yoncadır, derim… Bu isimlerle en ufak alakası olmayan bambaşka sebeplerle de Banu Alkan ve Sinan Akçıl. “Bakın” derim, “şunlardaki cesarete bakın, şarkıcılığı kolay bir şey sandılar.”

Kitsch kavramını nasıl tanımlarsınız, müzikleriyle beraber “kitsch” olduğunu düşündüğünüz filmler var mı?

Tuhaf ama çekici. Ya da çirkin ama çekici. Ya da saçma ama çekici. Ama her durumda çekici. Yani asla yalnızca tuhaf, çirkin ya da saçma değil. Pedro Almodovar ve John Waters filmlerinin tamamı. Kanada sinemasının çoğu örneği ama özellikle Etienne Chatiliez filmleri.

Peki Nuri Bilge Ceylan'ın; Üç Maymun'da, Hatice Aslan’ın canlandırdığı karakterin cep telefonu melodisinde, Yıldız Tilbe şarkısı kullanması kitsch bir öge midir?

Şarkı kitsch, Yıldız Tilbe kitsch ötesi ama NBC'nin kullanımı bu değil. Atmosferi germek istemiş ve germiş de…

Okurken, sinemaya uyarlansa ve müziği de şu olsa dediğiniz bir roman oldu mu?

Yok. Kitabı filmden daha kıymetli bulanlardanım. Ya da şöyle: Kitabı ille de seyretmek gerektiğine inanmam.

Son olarak; hazırcı garanticileri bir kenara bırakırsak günümüzün cesur yönetmenleri hangi cesur müzisyenlerle çalışırsa ortaya çok güzel bir iş çıkabilir?

Bu zor bir soru be dostum. Cevabı dipsiz bir kuyunun içinde. Çok fazla (hatta sayısız) kombinasyon çıkar. Ama gönlümden geçeni söyleyeyim: Almodovar, Sezen Aksu ile çalışsa süper olurdu…