Pazar Postası Heybeli'de yine mehtaba çıkılıyor
Paylaş
Heybeli'de yine mehtaba çıkılıyor

Yesari Asım Ersoy'un şarkısını herkes bilir; “Biz her gece Heybeli'de mehtaba çıkardık, sandallarımız neşe dolar zevke dalardık... Saz seslerinin sahile aksettiği demler, etrafı bütün şarkı gazellerle yakardık...”

Haber: Seral Cumalı

Heybeli’de mehtaba çıkmak o zamanlar kitlesel yapılan bir eğlence, hayattan tad alma anlarıymış. Faytonlar üstlerindeki tenteyi açar, iki yanındaki fenerleri yakar, akın akın mehtabı seyretmeye gidenleri taşırmış. Daha düne kadar bu gelenek sadece o eski şarkıda kalmıştı. Heybeliada’da ise ünlü bestekarın büstünün üzerinde yazılı sözlerde. Şimdi ise Heybeliada gönüllüleri bu geleneği canlandırıyor. Gönüllülerin öncülüğünde Heybelililer mehtaba çıkıyor, daha doğrusu mehtap konserleri düzenliyor. Her mehtapta, o müthiş atmosferde şarkılar dinleniyor.

Geçmişin izinde bugünü yaşamak

Heybeliada gönüllülerinden Sibel Altıoklar’la iskelede buluştuk; ve birlikte geçmişin izini sürmeye, bugünün getirdiklerini yaşamaya koyulduk. Yıllarca vapurla geldiğim adalara mecburen (çünkü Bostancı’dan Heybeli’ye iki saat sonra vapur vardı) Mavi Marmara motoruyla gelmenin şaşkınlığını Sibel Altıoklar’la paylaşınca; “Sorma, ada vapurları tümüyle kaldırılıyordu, gönüllüler olarak ilk büyük mücadelemizi burada yaptık ve adalarla birlikte anılan vapurların az sefer yapsa da kalmasını sağladık” diyor. Sibel Altıoklar, 3 aylıktan beri yazları Heybeliada’da geçiriyor. Benim de Heybeliada ile tanışmam Sibel sayesinde oldu.

Lise boyunca her 19 Mayıs’ta (Sibel’in ailesi henüz adaya taşınmadan) bir grup kız arkadaş üç katlı beyaz ahşap köşklerine gelir, müthiş eğlenirdik. Sibel gibi Heybeliada’ya gönül verenler, onu eski güzelliğine kavuşturmak isteyenler bir araya gelerek Heybeliada Gönüllüleri Derneği’ni kurmuş. Bu dernekte sadece Heybeliada’nın güzelleştirilmesi konuşuluyormuş. Asla siyaset girmiyormuş. Derneğin başkanı işadamı Ömer Faruk Berksan, başkan yardımcısı yine iş adamı Teoman Sunar. Üyeler arasında ise; CHP İstanbul milletvekili ve deprem profesörü Haluk Eyidoğan’dan adanın köklü ailelerinden birine mensup olan Zeynep Sohtorik’e, camideki hocadan Heybeliada muhtarına kadar herkes var. Yani Heybeliada’yı seven ve onun için iyi bir şeyler yapmak isteyen herkese açık. Sonra Zeynep Sohtorik de bize katılıyor.

İskeleden inip sağ tarafa yürürken yolun sonunda küçük bir kulübe-butik açmışlar. Burada adada yaşayan sanatçıların yaptığı resimler, seramikler, gönüllüler tarafından yapılan bez çantalar, ada ile ilgili kitaplar satılıyor. Bu şirin butiğin amacı, adaya daha iyi hizmet edebilmek için gelir elde etmek. Burası aynı zamanda enformasyon bürosu görevi de görüyor. Gönüllüler eski bir Rum okulunu da, müzik evi olarak hizmete açmak üzere restore ettiriyor. Muhteşem bir bina. Burada müzik çalışmalarından enstrüman tamirine kadar her şey olacakmış. Yakında Heybeli’den müzik sesleri daha da yükselecek. Gönüllüler pazar akşamı ise portakal renkli gönüllü tişörtlerini giyip, hafta sonu Heybeliada’da piknik yapanların bıraktıkları çöpleri topluyorlar. Herkese örnek olsun diye. Geride çöplerini bırakan piknikçileri dinleyince, edebiyatçı Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın bir zamanlar adadaki meşhur pikniklerini anıyoruz.

Bir faytona binip Hüseyin Rahmi’nin (1864-1944) Demirtaş Sokak’ta 1918 yılında yaptırdığı köşke çıkıyoruz. Ünlü yazar 1912-1944 yılları arasında bu köşkte yengesi Aliye Hanım, Aliye Hanım’ın kızı Safter Hanım, arkadaşı Miralay Hulusi Bey ve hizmetçisiyle yaşamış. Yaşarken değeri bilinmiş ve kitaplarından para kazanmış sayılı edebiyatçılardan. Bu köşkü de bir romanından kazandığı parayla yaptırmış. Şimdi buraya maddi bir karşılık almadan gözü gibi bakan Nevin Hanım anlatıyor: Ünlü yazar her sabah önce spor, sonra banyo yaparmış. Bisikletle gezmeyi çok severmiş. Hüseyin Rahmi’ye ‘Şeytan arabalı’ derlermiş. Şimdiki adalılar gibi herkesin bisikleti yok o zaman, adalıların ilk gördüğü bisikletmiş onunki. Arkadaşı Miralay Hulusi Bey yemek alışverişini yapar Hüseyin Rahmi de pişirirmiş.

Yemekleri hele reçelleri çok meşhurmuş. Sonra küçük çalışma masasında romanlarını yazarmış. Ara verince de dantel örermiş. Evdeki yatak örtüsü, masa örtüsü, müthiş bir ustalık eseri danteller hep onun eseri. Yaptığı resimler ve hatlar da duvarlarda asılı. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın yeğeni Gülçin Gürpınar, Miralay Hulusi Bey’in yeğeni Abdullah Tanrıkulu ile evlenmiş. Aralarında çok yaş farkı varmış; yazarın yeğeni eşinden çok büyükmüş. Gülçin Hanım, çok yaşlanıp ölmeden önce bu köşkü müze-ev olarak korunması ve bakılması şartıyla İl Özel İdaresi’ne bırakmış. Köşk’ten iyi haberle ayrılıyoruz. İl Özel İdaresi bu yıl içinde evin restorasyonuna başlayacak.

Ruhban Okulu’nun eşsiz kütüphanesi

Hüseyin Rahmi’nin evinin balkonundan bakınca tam karşı tepede Heybeliada Ruhban Okulu bütün ihtişamıyla duruyor. Dokuzuncu yüzyılda İstanbul Patriği Aziz Fotios tarafından kurulan bu yapı yıllarca manastır ve kilise olarak kullanılmış. 1844’te ise manastırın bünyesinde din adamı yetiştiren bir okul açılmış. Bu okul o tarihten kapandığı 1971 yılına kadar bine yakın mezun vermiş. Okulun önemli bir özelliği de 120 binin üzerinde kitap bulunan kütüphanesi... Kütüphanede Yunan ve Latin klasiklerinden Bizans tarihine, hukuktan arkeolojiye kadar birçok konuda kitaplar var.

Verem olan İnönü’ye Atatürk’ün önerisi

Çok bakımlı bir evdeyiz bu kez. İnönü’nün evinde. Hikaye şöyle: Yıl 1924. İsmet İnönü’ye verem teşhisi koyulur. Doktorlar temiz hava, çam ve deniz kokusu önerir. Atatürk, yakın silah arkadaşına Heybeliada’yı tavsiye eder. İnönü, 1924’te Rum bir aileye ait olan bu evi kiralar. 1934’te, ailece tatillerini geçirdikleri ve çok sevdiği bu evi satın alır. Bu eve sık sık ziyarete gelen Atatürk, evin ihtiyacı olan eşyayı İnönü Ailesi’ne hediye eder. Bu evde sağlığına kavuşan İnönü de, vereme yakanan askerlerin tedavisi için Heybeliada Sanatoryumu’nu inşa ettirir. İnönü, denize çivileme atlamalarını Heybeli’de yapardı. Aile, Heybeli’deki evi uzun yıllar sayfiye evi olarak kullanır. Sonra , İnönü Vakfı tarafından müzeye çevrilir. Adada ünlü yazar Ahmet Rasim’in de küçük bir evi var. Ancak ev bakımsızlıktan harap durumda. Umarım bir gün bu eve de el uzatılır...

Heybeliadalılar öneriyor

* Adadaki tüm müzeler, müze-evler pazartesi günleri kapalı; o yüzden adaya diğer günlerde gelmeyi tercih edin.
* Sahillerdeki lokantalar veya küçük tur yolunda bulunan butik otel Perili Köşk’te güzel yemek yenilebilir.
* Heybeliada’da kalacaksanız, en güzel oteli Halki Palas. 1858’den beri orada.
* Denize girmek için Sadık Bey Plajı, Green Beach ve Çamlimanı’nda bir tatil köyünü andıran Ada Beach var

( 31.07.2011 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır. )

Haberin Devamı