Yaşam Türkiye'nin yeni ezilen kesimi 'Beyaz Türkler'

Türkiye'nin yeni ezilen kesimi 'Beyaz Türkler'

Paylaş
Türkiye'nin yeni ezilen kesimi 'Beyaz Türkler'

Hürriyet Gazetesi Yazarı Ertuğrul Özkök ile son kitabı 'Bir Beyaz Türk'ün Hafıza Defteri'ni konuştuk. Özkök, Türkiye'de bir dönem Aleviler'in ve Kürtler'in ezildiğini ama artık 'Beyaz Türkler'in ezilen kesim olduğunu söyledi ve ekledi: “'Beyaz Türkler' savaşmayı öğrenmeli. Ama Kürtler'in yaptığı gibi eline silah alarak değil, hayat tarzlarını savunarak”

Neredeyse bir haftadır uyumuyorum. Zira bir heyecan, bir stres ki sormayın gitsin. Üstelik bu benim Posta Gazetesi’nde ilk röportajım olacak. Ve aman tanrım. Ertuğrul Özkök’le. Karnıma ağrılar giriyor, feciyim feci. Genel Yayın Yönetmenim Rıfat Ababay’ın güvenine layık olmaya çalışmak daha da büyük stres. Ve işte o sabah. Eyvah uyumadan nasıl güzel görüneceğim? Makyözüm Özlem Taştan’ı ve kuaförüm Enis Cimşir’i sabahın köründe ayağa diktim. Bu evhamla ben geceden makyajı yaptırmadım ya siz ona bakın. Yazılarından bir ayakkabı fetişisti olduğunu tahmin ediyorum. Olayı Daffodile’lerle bitirmeyi planlıyorum. Kırmızı taban büyüsü yapmalıyım. Ve işte ekip tamam. Biz hazırız. Ertuğrul Bey görünüyor. Az önce İlker Başbuğ ile buluşmuş, sonrasında tüm öğleden sonrasını bana ayırmış. Off keşke bunu alıştırarak söyleseydi. Bu ne mütevazılık, bu ne rahatlık... Bu arada Kalamış Divan Brasserie’ye, Adem Karahancı’nın şahsında çok ama çok teşekkür ederim. Anlayış, servis ve yakınlık muhteşem. Ancak evimde olsam bu konforu yakalardım. Neyse ben lafı fazla uzatmayayım. Konuşacak çok şey olmalı. Bu adam engin bir deniz. Yine harika bir kitap yazmış. ‘Bir Beyaz Türk’ün Hafıza Defteri’. Bu ara bu kitap çok ama çok konuşulur. Müthiş görsel bir dil, her bölümde sanki bir sinema filminin içine girdim. Şimdi buyrun ‘Bir Beyaz Türk’ün Hafıza Defteri’nde kaybolmaya...

Niye ‘Beyaz Türk’ kitabını yazdınız?

Çünkü ben ‘Beyaz Türk’üm de ondan. Bir süreden beri Türkiye’de benim de içinde bulunduğum nüfus kategorisine kendini ‘liberal aydın’ ilan eden kesim ile AK Parti çevresinde toplanmış bir takım insanlar çok büyük haksızlık ediyor. ‘Beyaz Türk’ lafına bunların çok gıcıkları var. Bu kavramın altındaki insanları hep küçümsüyorlar. Tayyip Erdoğan da ‘Beyaz Türkler’i hep hedef gösterdi.

‘Beyaz Türk’ bir siyasi parti mi?

‘Beyaz Türk’ lafını biz yarattık ama içini Erdoğan ve ‘liberal aydınlar’ doldurdu. Bir profil var kafalarında ve o profili kendileri dolduruyorlar. Kafalarında nefret ettikleri ne kadar şey varsa bunun içine koydular. Kim ne derse desin. Ben Sezen Aksu dinlemeye devam edeceğim. Sezen Aksu rakı kadehini kaldırdığı zaman keyif alacağım, onunla beraber üzüleceğim. Şarkılarını bıçak gibi sokacak yalnız olduğumuz, terk edildiğimiz anlarda.

Ama bu ara ‘Beyaz Türkler’ Sezen Aksu’ya kızıyorlar?

Erdoğan’a destek verdiği için, referandumda ‘Yetmez ama evet’ dediği için kızıyorlar.

Haklılar mı?

Bence değiller. Sezen tipik bir ‘Beyaz Türk’. Aklına ne gelirse, ne hissederse söylüyor. Sezen sahici bir kadın. ‘Yetmez ama evet’ derken ne kadar sahiciyse, ‘Balık, rakısız gitmez’ derken de o kadar sahiciydi. Ne zaman dedi bunu? Erdoğan’ın içkiye savaş açtığı gün söyledi. Ondan daha yaralayıcı bir muhalefet olabilir mi? Sezen yaşam biçimiyle bir ‘anti Erdoğan’dır.

SEZEN AKSU ANITKABİR’E GÖMÜLMELİ

‘Sezen Aksu’ya bir şey olursa Anıtkabir’e gömülmelidir’ demiştiniz. Aynı fikirde misiniz?

Evet aynı fikirdeyim. Portekiz’de görmüştüm. Ülkenin ruhunun, kültürünün insanları kaşif Vasco de Gama, şair Luis de Camoes Portekiz’in Anıtkabir’inde yatıyor. ¦ Başka kim Anıtkabir’e gömülmeli? Şu an aklıma gelmiyor. Ama kesinlikle politikacı ve gazeteci yok. Gönlümün Anıtkabir’inde ise, bana hoşgörüyü öğreten Süleyman Demirel olacaktır.

ADI KONULMAMIŞ İÇ SAVAŞ

‘Şimdi ufuklar benim’ adeta sloganınız. Türkiye’nin ufkunda ne görüyorsunuz?

Türkiye’nin geleceğine hep iyimser bakarım. Şu anda adı konmamış olağanüstü hal rejimi yaşıyoruz. Dahası adı konmamış bir iç savaş yaşıyoruz. Aslında bir bakıma şanslıyız. Çünkü başka ülkeler bunu silahlı yaşadı.

Her savaşın bir cephaneliği vardır. Bu savaşta cephane ne, nerede?

Nefret ve kin... Bir tarafta Erdoğan’ın başkomutan olduğu bir durum. Bu tarafın bir başkomutanı yok. O yüzden başkomutanı olanlar yeniyor. ‘Beyaz Türkler’ savaşmayı öğrenmeliler. Ama Kürtler’in yaptığı gibi eline silah alarak değil.

Nasıl?

Hayat tarzlarını savunarak. ‘Sen bizi denize dökemezsin, sen dindar nesil empoze edemezsin, sen bizim çocuklarımızı kendi kafana göre yetiştiremezsin’ diyebilmeliler.

‘Beyaz Türkler’ azınlık mı?

Hiç de değil kardeşim. Bak, diyelim ki ‘Beyaz Türkler’in partisi CHP. Bana göre MHP’ye, AK Parti’ye de oy veren var. Öbür tarafta Erdoğan, ömür boyu hapse mahkum ve manevi liderleri sayılan kişiyle konuşuyor. Oy oranı onların beş katından fazla olan ‘Beyaz Türkler’ ne yapsın, dağa mı çıksın?

Beyaz Türk denince benim kafamda tam bir tarif hala yok. Nedir tam tarif?

Türkiye de kendini net tarif eden iki kesim var: Biri Kürtler diğeri Aleviler. Peki Ak Partililer ya da ‘Beyaz Türkler’ kendini nasıl tarif eder? Sünnilik mi diyecegiz? Yok öyle bir tarif.

Bu nereden çıktı?

Alevilere düşmanca davrana davrana öğrendik biz Sünni olduğumuzu. Yoksa Sünni-Alevi aklıma bile gelmeyecek bir tanım. İnsan kendini tarif ederken ‘Ben Sünniyim’ der mi?

Aleviyim deniyor. O niye peki?

Çünkü ezilmiş. ‘Kürdüm’ diyor, haklı olarak çünkü o da ezilmiş. Ama şimdi ezilen yeni bir grup var.

Kim bunlar?

‘Beyaz Türkler.’ ‘İşte siz busunuz’ diye diye bizi ezmeye başladılar. Ötekileştirerek. Bizi bize tarif ede ede bu duygu oluştu.

SÜMEYYE ERDOĞAN ‘BEYAZ TÜRK’TARİFİNE UYUYOR

Sümeyye Erdoğan ‘Beyaz Türk’ tarifine uyuyor demiştiniz. Hangi özelliğiyle?

Uyuyor tabii. Bir fotoğrafında görmüştüm. Çok güzel giyinmişti. Harika iç açıcı kıyafet, başörtüsüne de estetik kazandırıyor diye düşündüm. Bu şekilde başörtüsünü giderek toplumda bölücü unsur olmaktan çıkarıp, normal yerine oturtuyorsun. Bu konuda en çok istediğim şey, başörtüsünün sadece bir inancın sembolü olmasıdır. Bir yere yaranma, aidiyet şartı değil. Buna estetik katılırsa çok güzel tabii.

Kitabınızda söz ettiğiniz bir anekdot var. Ahmet Hakan’la birlikte Başbakan Erdoğan’ın konuk olduğu bir programa katılmışsınız. Bu programın reklam arasında ne oldu?

Kendisine şarap endüstrisi ve sorunlarından bahsetmiştim. Müstehzi bir ifadeyle gülüp, ‘Bu ülkede kaç kişi şarap içiyor ki?’diye sordu. ‘Bir kişi ve o da benim, ciddiye almanız için kaç kişi olmalıyız?’dedim.

İçki yasağının nedeni siz misiniz?

Kendime öyle bir güç vehmetmiyorum. Başbakan şarabı sevmiyor. Kafasında da ilahi bir misyon duygusu var. Ve o duyguda şaraba yer yok.

İçki içmek ‘Beyaz Türk’ tarifi içinde mi?

Hayır. Mesela benim karım, annem, kardeşimin kocası içmez. Yasaklamalar yaparak tarifin içine soktular. Ben de inadına kadehimi kaldıracağım.

Bu sadece içki mücadelesi gibi oldu. Başka konularda mücadele yok mu?

En başta özgürlük. Giyimiyle, yaşam tarzıyla, ilişkileriyle, ötekileşmeden yaşama mücadelesi. Artık ezilen taraf ‘Beyaz Türkler’oldu.

Memleketiniz İzmir için ne düşünüyorsunuz?

İzmir’e dikkat et. ‘İzmirlilik’’Beyaz Türklük’ten daha önemli kavram olmaya başladı.

Kitapta kendinizle dalga geçen bir tavrınız var. Özelliğiniz mi, kitaba özel mi?

Kitapta kendimden çıkarak genellemeler yaptım. Elbette tek kişilik genelleme olmaz. Hepimiz bireyiz. Bizim genelimiz, özelimiz aslında. Hep söylüyorum ya ‘that was a good life’ (iyi bir hayattı). Tamamlıyayım. ‘It was a big joke’ (büyük bir şakaydı).

Görsel bir dil kullanmışsınız. Sanki sinopsis okuyormuş gibi hissettim. Kitabı filme çekmek isteseler ne dersiniz?

Bilmem, olabilir. Benim hayatımda Woody Allen’ın etkisi çok vardır. ‘Whatever Works’ filminin son sahnesi, herkesin hayatı o kaostan sonra tekrar düzene giriyor. Ve hayat devam ediyor. Türkiye’ye bunu anlatmak istiyorum. Düş kırıklığına uğramış insanlar var. Öbür tarafta da tamamen ‘büyük bir muzaffer komutanla zafer kazanarak çıkmış’gibi bir hava var. Bunların ikisi de sersemce tavırlar.

Hayatınıza Türkiye’den etkisi olan kimse yok mu?

Çağan Irmak’ın sineması, mesela Ata Demirer’in Eyvah Eyvah’taki ‘Hüseyin’ karakterini seviyorum. Saf, temiz ve insani.

O ÇOCUKLARI DEVLET ÖLDÜRDÜ

Gezi eylemlerinin seçime etkisi oldu mu?

Ben olduğunu düşünmüyorum. Gezi, siyasetle angajmanı olmayan masum çocukların başlattığı hareketti. ‘Ütopya Disneylandı’ydı.

Ama hayatını kaybedenler oldu?

Hem de masum çocuklar öldü. Çok acı, başbakan o çocukların masumiyetine inanmadı. Bu devlet öldürdü o çocukları. Devlet cinayetidir o ölümler. Üstelikte vesayetleri kaldırdık diyen bu hükümetin devleti.

Devlet katil mi?

Valla cinayeti o işledi, adını sen ne koyarsan koy.

‘BEYAZ TÜRKLER’İ ANKARA’DAN MELİH GÖKÇEK SOĞUTTU’

‘Beyaz Türkler’ Ankara’dan neden soğudu?

Şehri taşra haline getirdiler. ‘Beyaz Türkler’in estetik anlayışı vardır.

Bu soğuma ne zamandan beri var?

Melih Gökçek’in başkan olmasından beri. İnsanlarla alay eden, onlarla kavga eden bir başkan. Belediye başkanı tüm şehrin belediye başkanıdır. Yılmaz Büyükerşen’i kavga ederken gören var mı?

BALKONDA AİLE FOTOĞRAFI

Başbakan 30 Mart gecesi yine bir balkon konuşması yaptı. Neydi mesajı?

Ben AK Partili olsam o görüntüden rahatsız olurdum. Çünkü orada aile fotografı var. Yanlış veya doğru: ‘Sizin hiçbirinizi önemsemiyorum, önemli olan bu insanlar’ der gibiydi.

Başka kimse yok muydu?

Arkada telekinezici danışmanı, bir de Egemen Bağış’ı gördüm. Ama akılda kalacak fotoğraf oydu.

Konuşmasında mesajı neydi?

Orada önemli bir şey söyledi. ‘Oyum niye yüzde 60 değil diye bakacağım’ dedi.

Bunun için en az yüzde 15 daha alması lazım. Nasıl bir yol izler sizce?

Bilemem. Ama önce şunu sormalı: ‘Benden neden korkuyorsunuz?’ Ve cevaba göre karakter çizmeli. Biraz daha relaks olmalı, gömleğin yakasını gevşetmeli.

‘OYUMU BiNALi YILDIRIM’A NiYE VEREMiYORUM?’

Yerel seçim size ne ifade etti?

Çöplerimizi en güzel kim toplayacak, parklarımızı, yollarımızı en güzel kim yapacak ve şehrimizi en estetik hale kim getirecek?

Bizim bunun için seçime gitmemiz lazımdı.

Öyle olmadı mı?

Hayır, ne yazık ki olmadı. Bu düşünceyle gitseydik belki oranlar bile değişirdi. Mesela AK Parti daha fazla oy alabilirdi. Çünkü belediyecilikte gayet başarılılar.

Yanlış bir siyaset mi yapıldı?

Siyaseti sağlam yerlere oturtursak herkes bundan karlı çıkar. O zaman partileri daha iyi denetleyebiliriz.

Neye göre denetleyeceğiz?

Hizmete göre. Bak, samimi bir şey söyleyeyim. Ben Binali Yıldırım’ın icraatçılığını beğeniyorum.

İzmir’de oy kullansaydınız Binali Yıldırım’a mı verirdiniz?

Hayır. Ama bu menfaatlerim açısından sersemce bir şey.

Nedir bu çelişki?

Çünkü Erdoğan bize öyle bir Türkiye çizdi ki, ‘O gelirse hepimizi denize dökecek’ duygusu yarattı. ‘İstiklal savaşı’diyor. Kime karşı istiklal savaşı Allah aşkına ya?

Bu seçimin kazananı kim?

Demokrasi kazandı. Seçimi neredeyse dünyanın en büyük katılım oranlarından biriyle, yüzde 90’la gerçekleştirdik.

Sonuçlar ortalıktaki iddialara nasıl bir cevap vermiş oldu?

Meydanların bir kısmı Erdoğan’a ‘Sen diktatörsün, hırsızsın’ diyordu. Neticede halkın yüzde 57’si inandı, yüzde 43’ü inanmadı.

‘FENERBAHÇE’DEN TERÖRiST ÇIKMADI

Fenerbahçe’de nedir son durum?

Son 2-3 yıllık süreçte, Fenerbahçe tam bir ‘case-study’(durum/vaka çalışması) örneğidir.

Nasıl yani?

Fenerbahçe, ‘spor kulüplerinin asla sadece spor kulübü olmadığı, daha ötesi birşeyler olduğu’ söyleminin en parlak yansımasıdır. Yüksek bir aidiyet duygusuyla, büyük kalabalıkların, sağa sola zarar vermeden, nasıl demokratik ve etkin tepki verebileceğini çok güzel örnekledi. Hem de başta bir yönetmen-lider olmadan ve her bireyin de, ‘bireyliğini’ koruyarak. Ve Fenerbahçe’den bir terörist çıkmadı.

Sosyolojik bir yapıdan mı bahsediyoruz?

Elbette. Fenerbahçe ve Gezi olaylarını ilerde sosyologlar mutlaka inceleyeceklerdir.

Çok keyifli gündü. Ertuğrul Özkök hem cesur hem de tecrübeli. Sohbetinden röportaj değil, onun tabiriyle yüzlerce sit-com çıkar. Tabii ki trendler, müzik, felsefe, sosyoloji, kadınlar, aşk olmak üzere daha bir sürü şey konuştuk. Üzgünüm yazının tamamı sığmadı. Bugün benim için önemli bir gün. İyi ki varsınız ve ben iyi ki doğmuşum. Yoksa nasıl yollarımız kesişebilirdi ki? Sevgilerimle. Derya YALÇIN

6

Haberin Devamı