Tuğçe Erçetin Arkadaşlık Dediğin Böyle Olur: 1915'den İngiltere'deki Kampüse...
HABERİ PAYLAŞ

Arkadaşlık Dediğin Böyle Olur: 1915'den İngiltere'deki Kampüse...

Sofia ile İngiltere'de tanıştık, karşılaştığımız ilk günden beri birbirimize sürekli bir şeyler anlatma hevesindeydik. Sofia Ermenistan'dan, ben ise Türkiye'den gitmiştim. İkimizin de hikayesi farklıydı, fakat ortak bir geçmişi ve ortak bir acıyı paylaşıyorduk. Belki de onunla en önemli ortak noktamız, ikimizin de barış odaklı düşünmesiydi. Tarihin yanlış ve taraflı yansıtılmasını, tarihteki hataları, bugünkü sorunları hep saygıyla paylaştık bu zamana kadar. "Kim haklı" sorusundan ziyade "bugün ne yapabiliriz" soruları önemliydi bizim için. Elbet arkadaşlığımız sadece bu konular üzerine değil, güzel şeyler paylaştık Sofia ile. Fazlasıyla dedikodu da yaptık, çok güldük hatta. Birbirimize birçok konuda fikir verdik. Kısacası paylaştık. Aklımızda sınırla ilgili veya diyalog çalışmaları için bir sürü proje vardı, geçmişte ikimizde bazı projelere katıldık. 2012 yılında üniversite kampüsünde bir barda tanıştırıldık, ara ara hep konuştuk, ortak arkadaşlarımızla karşılaştık ve hatırladık, bu yıl ise en son Sofia ile 24 Nisan'da karşılaştım, yine bir proje için İstanbul'a gelmişti. Geçen gün ise iki dedesinin de 1915 yılında İstanbul'dan göç ettiğini anlattı bana.

Haberin Devamı

Anılar Bize Bizi Anlatır

Büyükbabası 1911 yılında doğmuş, çocukluğuna dair birçok şey hatırlıyormuş. Hatırlamadıklarını da hep araştırmış ve edindiği tüm bilgileri bir araya getirmek için ciddi bir çaba göstermiş. Çocukluğu, tarihi, kültürü, komşuları, toprakları ile ilgili tüm anılar. Aslında onu "o" yapan her şey. Bu yüzden anılarımızı hiç kaybetmemeliyiz diye düşünürüm ben de. Hele tarihin bazı aşamalarında anıların yok edilmesi söz konusuysa... O zaman ayrı bir değerli, çünkü kendimizi tanımak bir kimliği sahiplenmek değil belki, ama anılarımızın bütününde neler ve nasıl yaşadığımız ile alakalı. Çünkü bu anılar mücadele ile dolu olabilir, bu mücadele nefreti de, sevgiyi de kazandırabilir. Bunların arasında nerede durduğumuz ve ne kadar saygılı olduğumuz mutlaka bizden bir şeyler anlatır. Kars'ta Armutlu köyündeki çocukluk anılarını kaleme dökmüş dedesi de, Sofia'ya da güzel bir armağan bence. 1915 yılından itibaren Ermenilerin göçünü, köyünde buna nasıl tanıklık ettiğini anlatmakmış çabası. Mutlu bir hikaye değil ama ailesinden bir parça anılara dair. Bir gün silahlı grupların Armutlu köyüne geldiğinde soygun ve cinayetlere tanık olmaya başlayınca Sofia'nın büyükbabası da ailesiyle beraber Doğu'ya kaçmaya karar vermiş.

Haberin Devamı

Yolları boyunca çeşitli ormanlar, tepeler ve vadiler varmış, tüm bunları aşmaya çalışırken en büyük dert ise açlık olmuş. Yanlarına pek fazla (hatta neredeyse hiç) bir şey alma şansları olmadığı için bunu aşmak o kadar kolay olmamış olsa gerek. Tabii bir de manevi şeyler var, her köyde bırakıp gitmek zorunda oldukları akrabaları veya dostları. Kimileri ile daha yakın oldukları için, kimileri ile ise sadece ayrılmak zoruna oldukları için üzüntüleri olmuş. Hiç istemedikleri halde ayrılmak zorunda olmalarının acısı... Hikayenin sonunda ise büyükbaba Erivan'a yerleşiyor ve orada yeni baştan bir aile kuruyor. Ailesiyle döndükten sonra kendi ailesi ile Erivan'da yeni bir hayata başladı yani. Aynı şekilde Sofia'nın diğer dedesi de (annesinin babası) İstanbul'dan göç etmek zorunda kalmış ve aile Tiflis, Gümrü ve Erivan gibi farklı yerlere dağılmış. Diğer aileden bir farkları var; kendi aralarında Türkçe konuşurken, torunları ile Ermenice konuşurlarmış. Aslında Sofia ile çok başka yerlerden gelip, aynı kampüste birçok ortaklıklarımızın olması bana ayrı bir heyecanlı geliyor hep. Hatta Sofia da çok iyi derecede olmasa da Türkçe konuşmayı öğreniyor.

Haberin Devamı

Zaman geçtikçe Sofia ile yakınlaşıyoruz. Sofia'nın ailesi 1915'in sancısını hep yaşamış. Fakat arkadaşlığımız için hiç engel olmadı. Ne Sofia 1915'i engel gördü ne de ben. Bizim arkadaşlığımız "insanca" oldu ve öyle devam etmesini umuyorum. Sofia ile bir de ortak dileğimiz var: Türkiye-Ermenistan sınırının açılması, düşmanlık imajının ve algısının iki toplum için de yok edilmesinin en önemli adımı bu. Belki o zaman bu yazının başlığı sadece "İngiltere'deki kampüsten bugüne dostluğumuz" olarak da değişir.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder