N. Kübra Akalın Bir nefeslik huzur öyküleri
HABERİ PAYLAŞ

Bir nefeslik huzur öyküleri

Ahmet Büke uzun bir aradan sonra yeni öykü kitabı Yüklük ile okuyucuyla buluştu. Sait Faik Ödüllü öykücü yine dibe çökmüş, kenarda köşede kalmış mühim konuları kendine has üslubuyla öyküye aktarıyor.

Büke şöyle diyor Platonov ile konuştuğu bir öyküsünde: “Âciz ve kendine yabancı kalma hali bizim ilçe hastanelerinin bahçe kapısından itibaren büyüyen ve elle tutulan bir buluttur misal.” Bu cümle bile öykülere dair pek çok ipucu veriyor bize. Büke’nin gözlem yeteneği çok kuvvetli ve önce kendine dert ediyor meseleleri. Bu hem okuyucu hem yazar için mühimdir. Ahmet Büke’nin eline kalemi kâğıdı alıp etrafta dolaştığını düşünmüyorum. Sokakla yaşıyor; kapısını kapayınca sokağı dışarıda bırakmıyor, gerçekle boğuluyor, yaşayamayacak gibi olduğunda kaleme sarılıyor.

Haberin Devamı

Çoğumuzun okuyup geçtiği ya da okumaya bile gerek görmediği çoğumuzun ise okuyup kanıksadığı önemli haberleri atlamıyor Büke. Öykülerinde bu gerçeği ne okuyucunun gözüne sokuyor ne de yok sayıyor; gerçek tüm ayrıntısıyla kelimelerin arasına sıkıştırılıyor. Doğuş Sarpkaya* bir yazısında ‘karınca sabrıyla gerçeğin fotoğrafını işliyor ” demişti, tam da öyle.

Bir parantez açıp şunu da söylemeliyim; Yüklük, şair Ergin Günçe alıntısıyla başlıyor. Büke aracılığıyla Ergin Günçe ile tanıştım; kitabı okumaya başladığım günden beri Ergin Günçe’yi de okuyorum. Edebiyat böyledir bir sayfadan bilmediğiniz dünyaları öğrenirsiniz.

Büke’nin öykülerine geri dönersek; Yüklük iki kısımdan oluşuyor. Birinci kısım ‘hâl’de dokuz öykü bulunuyor. İkinci kısım ‘bakiye’de ise Büke’nin yazarları konuşturduğu daha önce çeşitli dergilerde yer almış altı öyküsü var. hâl’de yer alan her öyküde toplumsal bir meseleye değiniliyor. Yakın tarihimizde belki de unutmamız gereken meseleler bunlar. Öykücü kendine özgü tarzı ve duru anlatımıyla okuyucuyu bu gerçekle yüzleştiriyor. Büke’nin öykülerinde ağaç, taş, su, insan ve bilcümle evren acının ve ironinin etrafında doğal bir bütün oluşturuyor.

Okuyucu öykülerin her birinde biraz acı biraz umut buluyor. Örneğin Süngerli Odalarda öyküsünde en derininde hissediyor: "Arkadan ters kelepçelenmiş ellerini açtılar. Ortada çocuk, koridorda yürümeye başladılar. Çocuk adamlardan birine doğru baktı, “Berf dest pe kir?” dedi.
Adam da ona baktı ama yanıt vermedi.
“Ne diyor?” dedi öteki.
“Kar başladı mı, diye soruyor.”
Yürüdüler. Koridorun sonunda kayboldular.”

Haberin Devamı

bakiye’de ise yeni bir tarz daha çıkıyor okuyucunun karşısına. Büke, sevdiği edebiyatçılarla konuşuyor: Platonov, Vüs’at O. Bener, Sait Faik, John Fante, Sevgi Soysal… Bu kısmı okurken okuyucu bir nefeslik huzur bulacaktır. Büke’nin sohbetiyle birlikte bu edebiyatçılarla tanışanlar yeniden dönüp okuma isteği tanışmayanlar da ise tanışma isteği oluşuyor.

Büke kısa ama sarsıcı öyküleriyle okuyucuyu dolaştığı evrende bir gezintiye çıkarıyor. Okuyucu biraz da umut etmek için okur; Büke umudu diri tutan yeni öyküleriyle karşımızda.

"Mülkümüz Bir Gıdım İyimserlik"

Dipnot: Genelde bu kısımda haftanın önerilerine yer veriyorum. Ancak bu hafta yazıya son düzeltmeler yapılırken 87 yaşındaki Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez’in yaşamını yitirdiğini öğrendim. Bugün hüznün cumasıdır. Marquez’i anmak için ise yapılacak en iyi şey onun metinlerini okumaktır. Hoşçakal büyük usta...

Haberin Devamı


Sıradaki haber yükleniyor...
holder