Nazlı Erdol Bu Cuma uzaya gidiyoruz!
HABERİ PAYLAŞ

Bu Cuma uzaya gidiyoruz!

Müzikseverler Jack White’ın konser vermek üzere İstanbul’a geleceği haberini aldığından beri hunhar bir bekleyiş söz konusu. Neredeyse tanıdığım herkes 7 Kasım’ı bekliyor; ancak bu bir “Jack White konseri yazısı” değil.

Aynı gün, aynı saatlerde Salon İKSV’de yine alternatif çevreleri ilgilendiren bir değil iki konser gerçekleşecek. Her dinlediğimde yaşıma başıma bakmadan sahne önünde zıplama isteği uyandıran Bubituzak ve “Develerle Yaşıyorum” adını verdiği albümüyle alaturka müziğe alternatif bir soluk getirip, insanın rakının dibine vurma isteğini körükleyen Gaye Su Akyol, Salon İKSV sahnesinde olacak. Eğer “Jack White da kimmiş, bizimkilerin konseri kime yetmiyor” diyorsanız, önerimiz Cuma akşamı Şişhane’deki Salon İKSV’nin yolunu tutmanız olacak.

Faydalı bilgiler:
Kapı açılış: 20:30
Gaye Su Akyol konseri: 21.00
Bubituzak konseri: 22.00
Konserde 18 yaş sınırı mevcut.

Bilmeyenleri Bubituzak’la tanıştıracak, bilenlere ise grubun kendi ağzından birkaç kelam okuma fırsatı verecek röportaj hemen aşağıda.

Çoğunluk sizi (Ali Güçlü Şimşek ve Görkem Karabudak’ı kastediyorum) Çilekeş’ten tanıyor diyebiliriz. Çilekeş’ten Bubituzak’a kadar nasıl bir müzikal süreç geçirdiniz, kısa bir özet geçebilir misiniz?
- Çilekeş bizim için nefis bir ayna oldu. Deneyimlediğimiz ve deneyimlemek istediğimiz hemen her şeyi üzerimize geçirip baktık durduk 2003’ten 2011’e kadar. Görkem uzun süre Kara Orkestra’yla çaldı. Ben birkaç albüme prodüktörlük yaptım ve Emrah’la beraber İhtiyar adlı projemizle uğraştık birkaç yıl. Ne zaman ki Bubituzak bizi biraraya çağırdı, hemen her şeyi bir kenara bırakıp peşinden koşmaya başladık.

Müziğin türü değişince Çilekeş hayranlarından tepki aldınız mı? Ya da daha genel sormak gerekirse, bu değişiklik olumlu ya da olumsuz ne gibi tepkiler aldı?

-Olumsuz bir şey olduğunu söylemem yanlış olur. Bubituzak kah müzikal kah sözel olarak birleştirici, ufuk açıcı ve heyecan verici özelliklere sahip. Genel gözlemim Bubituzak dinleyip gerçekten duyan insanların bu işin bir parçası olma yönündeki eylemleri.

Bitirme projesi yapacağım derken bir günde 12 şarkı şarkı yaptığınızı okudum, doğru mu gerçekten? Feci bir müzikal kimya…
- Efsane günlerimizden biriydi gerçekten. Altı üstü yarımyamalak birkaç parça vardı elimizde. Öğle vakti girip sabaha karşı Us Ruleti‘ni paketlemiş bir şekilde çıktık stüdyodan. Hepimiz bir kez daha birbirimize hayran kaldık ve Bubituzak’ın başka bir ilgi ve mesaiyi hak ettiğine zahmetsizce ikna oluverdik. Çok iyi silah arkadaşları olduğumuzu söyleyebilirim.

‘Uzay Yolları Taşlı’ya ilgiden memnun musunuz, ne gibi bir beklenti içindeydiniz albümü yayınlamadan önce, beklenti karşılandı mı?
- Asıl amacımız yeni ve sağlıklı bir tohum atabilmekti ve bunu başardık. ‘Uzay Yolları Taşlı’ bir başlangıç, adı üstünde olan bir öngörü. Hayallerimiz ise kendimize ve etrafımıza yeni boyutlar açıp, daha fazla bilinmeyeni kovalayıp, uzayın sığlıklarını ve derinliklerini keşfe devam etmek.

Bir yandan farklı projelerde çalmaya devam ediyor musunuz? Misal, Gaye Su Akyol’un “Develerle Yaşıyorum”unu dinleyince insan bi Bubituzak tınısı alıyor. Hem uzay göndermeleri de var…
- Ortak hayalleri olan ve birlikte yaşayan insanlarız. ‘’Develerle Yaşıyorum’’ albümünde besteler Gaye Su Akyol’a ait fakat kayıt ve prodüksyon sürecinde hep beraber çalıştığımız için müzikal anlamda aynı familyanın farklı kimlikleri olduğumuzu söyleyebiliriz. Taşlı da olsa o uzaya gideceğiz!

Albümde sıradan boş sözler yok, yazarken nelerden etkileniyorsunuz?
-Her nefes, her dost, her kitap, her film, her albüm ayrı bir derya ayrı bir külliyat. Eşelemeyi, gözlemlemeyi, sindirmeyi ve acısıyla tatlısıyla yüzleşmeyi seviyorum. Böylece her gün yaşamak için daha fazla heyecan duyuyor ve anlatmak için daha dolu hissediyor insan. Alejandro Jodorowski, Rene Magritte, Lütfi Filiz, Neşet Ertaş, Erkin Koray, Jiddu Krishnamurti gibi devler bir kenara dursun insanı ve evreni keşfedebilmek için çok çok iyi dostlar var etrafta. Her daim sağ olsunlar.

Siz kimleri dinliyorsunuz, hem yerli hem de yabancı…

- Django Reinhardt, Os Mutantes gibi klasiklere, Ruhi Su, Özdemir Erdoğan gibi babalara, Gonjasufi, Experimental Dental School gibi lo-fi işlere çok tutuluyorum. Stamina için Marika ve Chopstick Suicide’ı, huzur ve yeni ufuklar için Barlas Tan Özemek ve Selim Saraçoğlu’nu, keyfi şizofreni için Büyük Ev Ablukada ve Gaye Su Akyol dinliyorum. Son 12 yıldırsa arabadaki tek kaset Levent Yüksel Medcezir.

Konserlerde ikinci albümden de şarkılar söylüyorsunuz. Çok bekleyecek miyiz yeni albümün yayınlanması için?
Aralık-Ocak dönemini hedeflediğimizi söyleyebilirim. Ama zaman izafi malum, kimine az kimine çok gelebilir…

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder