Mehmet Coşkundeniz 'Aşka inanmıyorum' diyenlere cevaptır
HABERİ PAYLAŞ

'Aşka inanmıyorum' diyenlere cevaptır

Geçenlerde twitter’da ‘Aşka inanmıyorum’ başlığı Türkiye çapında ‘trend topic’ (en çok konuşulan başlık) oldu. Aşka inanmayanlar, kendi cümleleriyle bunun nedenini açıklamaya çalıştılar. Bense, aşkın inanıp inanmamakla açıklanamayacağını, insan nasıl ‘Bardağa inanmıyorum’, ‘Masaya inanmıyorum’ gibi bir cümle kuramazsa ‘Aşka inanmıyorum’ diye de bir cümle kurulamayacağını açıklamaya çalıştım. Çünkü aşkın varlığı bilimsel olarak çoktan kanıtlanmış durumda.

[[HAFTAYA]]

Varlığı tartışılmayan şeye de inanıp inanmamak söz konusu olamaz. Bir başka deyişle, aşk artık ölçülebilen bir kavram. Aslında aşka inanmayanların hepsinin geçmişinde ‘kırık bir aşk hikayesi’ vardır. Yani en az bir kez aşık olmuşlardır. Yaşadıkları şeye ‘İnanmıyorum’ demeleri zaten başlı başına bir çelişki. Neyse... Ben şimdi bazılarının inanmadıkları o şeyin ne olduğunu bir açıklayayım.

Haberin Devamı

***

Bilim adamları aşkın kalple değil, beyinle ilgili olduğunu savunur. Beynin kimyasal değişimidir aşk onlara göre. Aşk bilim adamlarınca 3 aşamada ele alınır.

1- Büyüleyici aşama: Bu dönem, aşkın ilk hissedildiği dönemdir. Bu dönemde 3 kimyasal rol oynar.

Feniletilamin: Aşkın molekülü olarak da tanımlanır. İlk görüşte aşktan sorumlu kimyasaldır. Gözbebeklerinin büyümesi, karında kan çekilmesine bağlı kramp, dudaklarda ve cinsel organlarda kanlanmanın artması gibi etkilere neden olur. Aptal aşk gülücüklerinin ve bulutlar üzerinde yürüyor gibi hissetmemizin nedenidir. Karşımızdaki insanı çekici bulmamızın, sürekli heyecan içinde olmamızın ve bir tür ‘Polyanna mutluluğu’ içinde olmamızın sebebidir.

Dopamin: Aşık olunan kişiye karşı ilgi ve dikkatinin artmasına neden olur. Kişinin aşık olduğu insana odaklanmasını, ondan başka hiçbir şeyi önemsememesini sağlar. Hiperaktiflik, kısa süreli hafıza, uykusuzluk, iştahsızlık, muhakeme edememe, dopaminin etkilerindendir. Ayrıca kişiyi coşkulu, seksi, istekli, konuşkan yapar.

Norapinefrin: Kalp atış hızını artırır. Sevgiliyi görünce kalbimizin deli gibi çarpmasından sorumlu kimyasaldır.

***

Haberin Devamı

2- Sevgi ve bağlılık aşaması: 6 ayla 3 yıl arasında ilk aşamada salgılanan kimyasalların etkisi azalır ve ilişki sürüyorsa ikinci aşamaya geçilir. Bu aşamada endorfin rol oynar. Endorfin, beyinde, cinsel organlarda, bağırsak, bağışıklık sistemi ve kalpte üretilir. İlişkide sükunet, içtenlik, sıcaklık, güven, bağımlılık verir. Ne kadar çok sever ve sevilirsek endorfin salınımı o derece artar. İlk aşama kadar heyecen vermez ama ilişkiyi daha sağlamlaştırır.

***

3- Şefkat aşaması: Bu aşamada rol oynayan iki kimyasal oksitoksin ve vazopressindir.

Oksitoksin: Sarılmanın ve kucaklaşmanın kimyasalıdır. ‘Güven hormonu’ olarakta isimlendirilir. Aşkta cinel duyguların uyanmasında rol oynar. Aşıkların sesleri, bakışları, cinsel fanteziler, fiziksel temas, aşık olduğumuz kişiyi düşünme, koklama bu kimyasalın salınımını tetikler. Kadınlarda salgılanır.

Vazopressin: Erkekte bağlılık yaratan ve bağlılığı arttıran kimyasaldır. Tek eşliliğin nedenidir.

***

Şimdi yeniden düşünün bakalım. ‘Feniletilamine, dopamine, norapinefrine, endorfine, oksitoksine, vazopressine inanmıyorum” diyebilir misin? Tabii ki diyemezsin. Öyleyse ‘Aşka inanmıyorum’ da diyemezsin. Desen desen, “Aşk henüz beni bulmadı”, “Aşk çok canımı yaktı”, “Beni aşk değil insanlar aldattı” diyebilirsin.

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder