Şirin Sever Arnavutköy'de eğlence trafiğe geçit vermiyor
HABERİ PAYLAŞ

Arnavutköy'de eğlence trafiğe geçit vermiyor

Eğlence anlayışı değişti… İnsanlar artık sokak aralarındaki barların kapı önlerinde, yediği içtiği mekanın kaldırımında sosyalleşmeyi tercih eder oldu. Sigara yasağı yüzünden başlayan trend, aldı başını gidiyor. Geçen cuma akşamı Arnavutköy’deydim… Malum, bu semt sadece balıkçıların olduğu bir semt olmaktan çıktı, çok hereketlendi. Birbiri ardına barlar ve kafeler açılıyor. Her barın, kafenin önünde de muazzam bir kalabalık var. Hele hafta sonları iğne atsan yere düşmüyor.



GARSON TOPLUYOR İNSANLARI

Any’nin önündeyim, insanları izliyorum. Millet sıcaktan dert yanıyor, ter içinde, nemden yapış yapış ama kimse klimalı ortamda serin serin oturmayı istemiyor... İçkisi/sigarası elinde, kapı önünde muhabette. Üstelik bu kalabalık trafiği de engelliyor, hatta trafiğin durmasına neden oluyor. Çünkü o kapının önü aslında trafiğe açık bir cadde. Araçların tam da Arnavutköy’e döndüğü yolun üzerindeyiz. Her an biri ezilebilir. O yüzden bir garson sürekli insanları uyarmak, yola çıkanları toparlamakla görevli! Diğer barların önü de aynı. Bir taraftan semte müthiş bir canlılık katıyor bu durum, tam da İstanbul’a yakışan ‘yaşayan şehir’ görüntüsü var ama büyük tehlike de söz konusu. Sadece trafik kazası değil, sürücülerle tartışmalar da oluyor sık sık. Bir çözüm mü bulunsa acaba? En azından yaz aylarında, trafik sahil yolundan akıtılsa, bu cadde trafiğe kapatılsa? Düzenleme yapacak bir yetkili çıkmaz mı?

YAZ DiZiLERiNiN ÖZETi: Zengin ve küstah erkekler şeker ama sarsak kızlar!

Şu sıcaklarda kafa kaldırmıyor ciddi ve ağır meseleleri. Nem var, nem! Oysa ne güzel yaz dizileri var, hepsi birbirinin aynısı, hepsi birbirinden saçma, zaman kaybı diziler. Ama buz gibi karpuzla iyi gidiyor, kafa boşalıyor. Bel ağrısından yatarken izledim her birini; size de raporunu çıkardım:

Haberin Devamı


- Bir kere erkek zengin ve ukala, kadın onun yanında çalışan ezik, sarsak tip olacak. Olmazsa, büyü bozulur!
- Erkekler yakışıklı, epeyce kaslı olacak, bolca soyunacak. Kadınlar ise birer namus timsali. Yoksa cıss, RTÜK keser topunuzu!
- Erkekler o kısa ve dar paça pantolonu giymezse zengin görünmüyor. Kadınlar ise en varoş semtte bile, mini etekli maşallah!
- Büyük aşklar nefretle başlamazsa da olmaz; o aşk, aşktan sayılmaz! İlle hırlaşılacak, sonra kaynaşılacak. Çatışma olmazsa senaryo nasıl yazılacak değil mi?
- Ailenin büyükleri, gençleri ille de evlendirmek isteyecek. Kıymetli torunları evlenip çocuk sahibi olmazsa; serveti, aile şirketini unutsun. Bu nasıl dünya ya?
- ‘Yüksek Sosyete’ dizisinde izledim: Sosyete olmanın ilk kuralı hiçbir şeyi beğenmemek, hep aşağılamak. Garsona en küstah halinle “Çay soğumuş değiştir, peynir tabağı göz zevkimi bozuyor kaldır şunu” diye çemkirilecek. Bu senaristler nerede yetişiyor Allah aşkına?
- Ha bu arada... Aşıklar birbirleriyle asla anlaşamayacak, dert anlatamayacak. Hep bir yanlış anlama hali. O zaman da hep “E salak mı bunlar?” sorusu olacak.

Hangisi olmuş?

ŞAHANE DAMAT: En kötülerden. Senaryo ve diyaloglar çok zayıf.
NO: 309: En izlenilesi... Sumru Yavrucuk faktörü var bir kere. Demet Özdemir de şeker, kendini izlettiriyor. Furkan Palalı da az kassa keşke...
AŞK LAFTAN ANLAMAZ: Burak Deniz çok iyi. Geleceğin Kadir İnanır’ı bana kalırsa. Hande Erçel ise gereksiz bağırıp çağıran, cadaloz tip. Senaristler biraz sakinleştirse mi kızımızı acaba?
YÜKSEK SOSYETE: Hazar Ergüçlü doğal ve sakin; izlettiriyor kendini... Duygusunu iyi geçiriyor. Engin Öztürk’le yıldızım hiç barışmadı, yorum yok. Ama Zuhal Olcay’ı izlemeyi özlemişim, ekrandaki nadir iyi şeylerden biri.

DUVAR YAZISI

Haberin Devamı


Hayırlısı’ diye bir söz var… Bütün ‘amin’ler, bütün ‘inşallah’lar, bütün dualar onun içinde…

Özlediğimiz hareketler

Haberin Devamı



Ahmet Misbah Demircan, plakçı Seogu Lee ile buluştu.

İstanbul Firuzağa’da bir plakçıya ‘içki içiliyor’ gerekçesiyle saldırılması sonrası herkes meraktaydı: Yine ortalık karışır, olaylar büyür mü acaba diye?

-Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş “Bu tam bir IŞİD kafasıdır, Türkiye’ye yakışmayan bir görüntüdür” diyerek şaşırttı. Belki de Kabataş hikayesine dönecek olayları engellemiş oldu...
- Ardından Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik “Bu bir ilkelliktir” diyerek ferahlattı…
- Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan da son noktayı koydu. Dükkanı basılan Koreli plakçıyla buluştu, konuştu, hepimizi mutlu etti.

“İşte özlediğimiz hareketler” dedik. “Oh be” çektik… “Ülkeyi yönetenlerin bugüne kadar yapması gereken işte bu” deyip, pek sevindik.. Bu açıklamalar yapılmasa, belki başkaları da gaza gelecekti. Bu yüzden çok önemliydi, herkese de çok iyi geldi.

Çengelli iğne diziden çıktı



Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iftar yemeğinde İbrahim Erkal’ın yakasına çengelli iğne takması günlerce konuşuldu... “Moda diye taktım” dedi, sonra belli ki bu açıklaması havalı olmadı, “Osmanlı adeti” diye değiştirdi. Osmanlı’da saygı göstermenin ifadesiymiş. Doğru mu bilmem zira tarihçiler açıklama yapmadı ama modacılar çıktı, bu modaya derin derin anlamlar yükledi. Neymiş efendim? “İki yakamız biraraya gelmiyor” mesajı taşıyormuş o iğne. Hadi ya?

O yemeğe o mesajla gitmek sıkar biraz, kimse kusura bakmasın. Neyse… Geçen gün yaz dizilerine bakarken, karşıma çıktı: ‘No: 309’ dizisi çengelli iğneden geçilmiyor! Başroldeki Furkan Palalı bu iğnelerden takmış. Biraz bakındım; dizinin ilk bölümünden beri birbirinden afilli ve şık çengelli iğneler kullanıyor. İşte İbrahim Erkal’ın esinlendiği yer arkadaşlar! Bu arada modacılar da bu trendi sık sık kullanıyor, yeni değil. Ama İbrahim Erkal’ınki kadar kabasına daha rastlamadım! Onunki bayağı yorgan iğnesi tadında, battal boy, çirkin bir iğne. Bu arada kulağına çengelli iğne takanlar da var, kıyafetlerine takanlar da... Gençler bu trendle ‘hayata bağlanmaya çalışıyoruz’ diyormuş. Al sana mis gibi mesaj.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder