Mehmet Coşkundeniz Ayrılığın ustası olunmuyor sevgilim
HABERİ PAYLAŞ

Ayrılığın ustası olunmuyor sevgilim

Haberin Devamı

Yaralı bir kuşun kanat çırpışları gibiydi birbirimize son dokunuşumuz. Zayıf, titrek ve soluksuz... Binlerce cam kırığı içimizde, kulağımızda binlerce uğultu, ayrılanlara özgü umutsuzluk ve belirsiz bir sonsuzluk... Böyle bir gidiş hayal etmemiştik ikimiz de... Sanki bir yerlerde bir dağ çöktü, bir şehir yıkıldı, altında kaldık. Ah sevgilim, ne çok ağladık...

* * *

“Bu son” deyip birbirimize sarıldığımız o anın içimde yarattığı fırtına hala dinmedi. “Bitti işte, artık bitti...” Ne cümle ama... Bitmek bilmez bir kış mevsimini yaşıyor yüreğim. En sevmediğim mevsim... Senden bana kalan dayanılmaz bir hasrettir, bir de yürek yarası. Acıyor içim, kanıyor yüreğim. İsyan etmek istiyorum, haykırmak istiyorum, susuyorum. Seni susuşlarda yaşıyorum...

[[HAFTAYA]]

* * *

Düşlerimi yükledim bir gemiye, bilinmez limanlara doğru yola çıkardım. Sen neredeysen, belki bulur diye. Sana ulaştığında belki yüreğimin kanamasını durdurur diye... Her gidiş bir bitiştir, bunu biliyorum ama her bitiş bir başlangıç değilmiş, öğreniyorum. Gelmeyeceğini bile bile, bir daha sana asla dokunamayacağımı bile bile özlüyorum. Delilik işte...
* * *

“Ağlamayalım” demiştik, ben sözümü tutamadım. Şarkıları ne yapacağız söylesene, ya bu şehrin sokaklarını? O gece, giderken içtiğin şarabı koyduğum kadehi yıkamadım, sakladım. Bazen, hasret artık dayanılmaz olduğunda masanın başına o kadehi koyuyorum. “Şarabın gazabından korkmadan” seninle içiyorum. Sarhoş olamıyorum mesela. Meğer ben bir tek seninle güzelleşiyormuşum...

* * *

Bakma sen bunun bir ayrılık yazısı olduğuna, biraz toparlanınca daha güzel anacağım seni. Ama şimdi yalnızlığımla sancılarımla, yaralarımla yüzleşiyorum. Seni sevmek yerine, bıraktığın acıları seviyorum. Acım bittiğinde sen de bitmeyesin diye, uzattıkça uzatıyorum. Kime ne? Beni görenlerin “Toparlan artık” demesi umurumda bile değil. Mutluyum böyle, yokluğunun tutkunuyum...

* * *

Geçmişe dair hiçbir soru yok aklımda. Hiç şüphem yok bir zamanlar beni sevdiğinden. En azından İstiklal Caddesi kadar... “Aralıkta İstiklal’e gelme” demiştim ya, şimdi gel, istediğin zaman gel. Bana acı vereceğini bilsem de gel... Görmesem de oralarda olduğunu bileyim yeter. İstiklal’e anlamını veren senmişsin sevgilim, sen...

* * *
“Sevgilim” demekten vazgeçemeyişim... Sadece bir ağız alışkanlığı değil bu, seni hâlâ sevgilim olarak hissettiğim için. Ben çoktan kabullendim de, yüreğim isyanda, çaresizim. Dilimi tutsam, yüreğim konuşuyor, “Sevgilim” diye inletiyor evimi. Senden vazgeçmesi çok zor olacak, seni silip atamıyor. Elimde olsa ben çıkarıp atacağım yüreğimi yerinden.

* * *

Madem bir ayrılık yazısı bu, madem bir daha böylesi yazılmayacak, mutluluk dilekleriyle bitirmemi bekleme. Bensiz yaşadığın mutluluğu zerre kadar önemsemiyorum. Bir beddua değil bu, mutluysan mutlusundur, yapacak bir şey yok. Ama ben bunu dileyemem. İkiyüzlülük yapamam. Mutlu ol ama benimle mutlu olduğun kadar hiç kimseyle mutlu olma diyebilirim sadece... Ayrılığın ustası olunmuyor sevgilim, ayrılık öğrenilmiyor. Şimdi izninle, gözlerime batan dikenleri çıkaracağım ve yüreğime pansuman yapacağım... Not: Bu yazı yeni çıkan ‘Beni Bir Tek Aşk Aldatmadı’ kitabımdan alınmıştır. Kitabın ilk imza günü 13 Kasım Pazar yani yarın saat 15.00’te Beylikdüzü’ndeki İstanbul Tüyap Kitap Fuarı’nda Destek Yayınları Standı’nda olacak. Hepinizi bekliyorum.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder