Cumartesi Postası 'Yaşıyorum ama ölmek istiyorum'

'Yaşıyorum ama ölmek istiyorum'

Paylaş
'Yaşıyorum ama ölmek istiyorum'

5 Eylül 2004'de Tuğrul Cankurt için zaman durdu, hayat durdu. O tarihte trafik kazası geçirdi, felç oldu. Yıllardan beri vücudunun sadece yüzde 3'ünü kullanabiliyor. Ama resim yapıyor...

Röportaj: Yasemin Yurtman
yyurtman@yahoo.com

Yıllar süren yoğun fizik tedaviler sayesinde sağ omzunu oynatabiliyor, sağ eline bağlanan fırça ile tablolar yapıyor, hatta sergilere katılıyor. Son nefesine kadar da resim yapmaya kararlı. Ama insanca yaşayamıyor, devlet desteği alamıyor, kendince bu ağır yükü ortadan kaldırmak istiyor; Tuğrul Cankurt ötenazi istiyor...

Emekli resim öğretmeni Tuğrul Cankurt’u (53) Ankara’daki Nurol Sanat Galerisi’nde açılan sergisiyle ilgili arıyoruz. Telefonu eşi Seviye Hanım açıyor. Konuşmak istediğimizi dile getirince “Bizden ‘ah, vah, çok kötü haldeyiz’ sözleri bekliyorsanız hiç yapmayalım bu röportajı” diyor. Anlıyoruz ki, Tuğrul Bey’e ulaşmanın yolu, Seviye Hanım’ın onayından geçmek. Tuğrul Cankurt başına gelenlerin kısa hikayesini şöyle anlatıyor; “Bir kaza geçirdim ve omuriliğim kırıldı. Ardından kalp pili takıldı. Yetmedi, felç geçirdim. Boynumdan aşağısını neredeyse oynatamıyorum. Ötenazi isteği içindeyim. Ölme arzumu da önce eşimle paylaştım. İlk duyduğunda yandı, yıkıldı, çok karşı çıktı ama şimdi o da bir an geleceğini ve artık bana bakamayacağını biliyor. Kabullendi ötenazi isteğimi.

Ötenazi isteme noktasına gelmenizi anlıyorum. Ama hayatta olduğunuza göre sizi hayata bağlayan bir şeyler var. Nedir bunlar?

Sağlıklı bir bireyken, vücudunun büyük bölümünü kullanamaz hale gelen her insanın, ölümü isteyeceğini zannediyorum. Bu konuda atasözlerimiz var. “3 gün yatak 4. gün toprak” derler mesela. Ya da çok acı çeken insanlar öldüğünde “Çok çekmişti, kurtuldu” diye konuşurlar. Buna ‘ötenazi’ dendiği zaman tepki çekiyor. Ben ötenaziden vazgeçmiş değilim. Zaten ölü bir bedenle hayatta kalmak, yaşamak değildir. Sadece bu süreçte boş durmak istemiyorum. İnsan, ürettiği kadar insandır. Ben de üretken olmaya çalışıyorum.

Resim yapmak, üretmek, sizi nasıl etkiliyor?

Resim yaparak kendimi ifade etmeye çalışıyorum. Vücudumun yüzde 97’sini kullanamıyorum. Sadece sağ omzumda bir hareket var. Bu hareketi kullanarak koluma bağlanan fırçayla resim yapıyorum. Tabii ki bu, çok büyük bir çaba gerektiriyor. Müthiş yoruluyorum ama mutlu da oluyorum. Çünkü becerebildiğim birkaç şeyden biri resim yapmak.

‘Eşim, hayatımdır’

Tablolarınız, yaşadığınız mutsuzluğun aksine tatlı bir hayat profili çiziyor. Bu tanımlamaya katılıyor musunuz?


Ötenazi istiyor olmam, her fırsatta hem eşimden hem oğlum Tonguç’dan hem devletten bunu talep ediyor olmam, moralimin bozulduğu, bitmiş, tükenmiş bir insan haline geldiğim anlamını taşımaz. Her insan öleceğini bilir ama ‘öleceğim’ diye yas tutmaz. Resim yaparak, beni anlamayanlara bir de böyle anlatmaya çalışıyorum.

Eşinizin desteğini kelimelere dökebilir misiniz?


Yedi yıldır hep yanımda olması, verdiği desteği anlatıyor. O benim tutar dalım, hayatım.

Resim sergisine hazırlanmanız ne kadar sürdü?


Sergideki resimler, son 10 ayda yaptığım çalışmalar.

Resimlerinize ilgi gösteriliyor mu?

İlgi beklediğimden fazla oldu, herkese teşekkür ederim. Özellikle CHP milletvekilleri Şafak Pavey ve Rıza Türmen’in, bir de eski bakanlardan İsmet Sezgin’in sergiye gelmesi beni çok mutlu etti.

Sergiyi Türkiye’nin farklı şehirlerine taşımayı düşünüyor musunuz?

Ben her şartta, binbir zorlukla bile olsa resim yapmaya, aklımdaki yaşayamadığım hayatın resimlerini tuvale aktarmaya devam ediyorum. Teklif gelirse ve uygun şartlar yaratılırsa her yere giderim.

( 15.10.2011 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır. )

Haberin Devamı