Aytül Farquharson Alzheimer'ı önlemenin yolları...
HABERİ PAYLAŞ

Alzheimer'ı önlemenin yolları...

Haberin Devamı

Alzheimer: Belli bir yaş üzerindeki herkesin kabusu! Bu konuda yapılan istatistiklere göz atınca kabusun ne kadar haklı temeller üzerinde serpilip geliştiğini görmemek mümkün değil...
Uluslararası Alzheimer Birliği’nin geçenlerde yayımladığı rapora göre, bu sene Alzheimer’a yakalanacak kişi sayısı 35.6 milyon olarak belirleniyor. Hepsi bu kadar da değil. Bilim adamları bu rakamın her 20 senede bir, iki katına çıkacağını düşünüyor. Yani 2030’da 65.7 milyon, 2050 de ise 115.4 milyon!
Yıllardır devam eden bilimsel araştırmalar Alzheimer’ın beyne yaptığı tahribin haritasını açıkça çizebiliyor çizmesine de, tedavi konusunda elle tutulur bir gelişme kaydedilmiş değil. Potansiyel birkaç tedavi yöntemi hala test aşamasında bekleyip duruyor. Ebeveynlerinde bu hastalığın görüldüğü yetişkin kişilerse “Annemin babamın başına geldi, benim de gelir mi acaba?” kabusuyla yaşıyor. Eğer siz de bu korkuyla yaşayanlardansanız bu yazıdaki bilgilere ve uzman tavsiyelerine kulak vermeniz faydalı olabilir...
Aileden gelen genetik bilgilerimiz bu hastalığa yakalanmada risk miktarını belirlemede bir faktör olsa da, hastalığın ortaya çıkıp çıkmayacağına karar vermede çok büyük bir yer tutmuyor. İşte bu lanet hastalığı tedavi etmede henüz kayda değer bir başarı sağlamamış olsa bile bilim bu noktada devreye giriyor ve önleyici çareleri söylüyor/ söyleyebiliyor:
Öncelikle Alzheimer’ı tedavi edebileceği düşünülen ve yıllardır üzerinde çalışılan ilaçlara bağlanan umutlar bugün pek de anlamlı görünmüyor. Steroid olmayan antienflamatuarlar hala bilim adamlarının yoğun ilgisini üzerinde tutuyor olsa bile... Nörologlardan bu konuda kendi sağlıkları için her gün bir tane Aspirin’i önlem olarak aldığını söyleyenlerin sayısı da dikkate değer oranda. Bilimsel araştırmalar orta yaşlarda önlem almaya başlanması gerektiği konusunda sözbirliği ediyor. Uzmanlar, “Etrafınıza bir bakın. Vücudu yaşlansa da aklı dinç kalmış kişilere odaklanın. Onların hayata bakışını ve davranış biçimlerini inceleyip, kendinize örnek çıkarın” diyor.
“Bunu akıl etmek için önemli bir bilim adamı olmaya gerek mi var?” dediğinizi duyar gibiyim. Ama araştırmalar bu kadar basit bir gerçeğin aslında inanılmaz büyüklükte şeyler söyleyebileceğini ortaya çıkarmış durumda. Son dönemde yapılan araştırmalar sayesinde dikkatleri çeken çok ilginç bir nokta var: Orta yaşlardaki genel durumunuz yaşlılık yıllarındaki beyinsel seyrinizi de gösteriyor!

Alzheimer olmamak için alınacak önlemler
Daha aktif olun! Oksijenin enerji üretmesi gerektiği durumlar... Mesela koşma, yürüme, bisiklete binme ve benzeri aerobik aktivitelerin, aerobik olmayan, yani fazla oksijen gerektirmeyen golf, tenis veya ağırlık çalışmak gibi sporlarla kıyaslandığında beyin fonksiyonlarını korumada çok daha etkili oldukları belirtiliyor. Beyne oksijen pompalamayı ve şeker zengini kan göndermeyi sağlayan aktiviteler ağır spor olmak zorunda değil. Alzheimer Birliği, ‘Yukarıda tavsiye edilen aerobik aktivite türlerinden hoşunuza giden bir tanesini seçin ve her gün en az yarım saat kadar yapın’ tavsiyesinde bulunuyor.

Kilonuzu kontrol edin!
Yapılan araştırmalar vücut ağırlığının Alzheimer riski ile doğru orantılı arttığına işaret ediyor. Yani şişmanlar daha çok risk altında. Örneğin vücut kütle endeksi 30’un üzerinde olan veya 1.73 boyunda 90 kiloluk bir kişinin beyin volümü, normal kiloda (vücut kütle endeksi 18.5 ila 25 arasında olan) ölçülen kişilere göre yüzde 8 daha az. “Yüzde 8 de ne ki!” derseniz işiniz zor... Yüzde 10 civarında beyin volümü küçülen kişilerde hafıza problemleri ve aklın karışması gibi belirtiler görülüyor. Peki neden şişmanlık Alzheimer riskini arttırıyor? California Üniversitesi nöroloji profesörü Paul Thompson’ın mantıklı teorisine göre, şişman kişilerde fazla yağ beyinde de depolanıyor ve damarları daraltıyor! Bu şekilde uzun vadede beyin hücrelerinin ölümüne neden oluyor. Gerekli bağlantılar sağlanamadığı gibi beyinde volüm hızla düşmeye başlıyor.

Beyninizi kullanın, hatta zorlayın!
Beyninizi aktif şekilde çalıştırın. Bulmacalar tabii faydalı ama bütün iş onlarda bitmiyor. Yeni bilgiler ve tecrübeler beynin kontaklarının ve iletişim yollarının yeniden düzenlenmesine neden oluyor. Yeniden düzenlenmeyi bırakın, yeni hücrelerin doğmasına neden oluyor. Tabii bu kendi kendine olmuyor. Çalışmanız ve yeni şeyler öğrenmeniz gerekiyor. Kısaca beyninize ekstra mesai yaptırmanız şart. Uzmanlar “Sizi zorlayacak bilgilerin peşinden gidin. Beyniniz için kolay lokma olanların peşinden değil!” diyor. İşleyen demir ışıldar lafı kısa yoldan bu konuyu özetlemeye yetiyor! Yapılan araştırmalar çok fazla akademik uğraşısı olan kişilerde Alzheimer’ın çıkacaksa bile normalden daha geç çıktığını gösteriyor. Kuvvetli bir eğitim beynimizde ekstra rezerv sinir hücrelerinin doğmasına neden oluyor.

Sosyallik önemli:
Psikolojik stres uzun vadede kişinin Alzheimer’a yakalanma riskini önemli şekilde arttırıyor. Arkadaş edinin, sosyal aktivitelere katılın. Dans derslerine katılın...

Sağlıklı bir beslenme şart!
Araştırmalar sebze ağırlıklı, yağ miktarı az beslenme şekillerinin koruyucu olduğunu gösteriyor. Alzheimer Birliği “Koyu renk kabuğu olan sebze ve meyvaları tercih edin” diyor. Yani ıspanak, pancar, kırmızı biber, soğan, patlıcan, erik, koyu renkli böğürtlenler, çilek, kırmızı üzüm, portakal ve kiraz. E vitamini ve antioksidan deposu olan balık, ceviz, badem, fındık tüketimi de çok ama çok önemli! Yakın zamanda yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre; Hint safranında ve turmerikte bulunan, aynı zamanda köri tozu üretiminde kullanılan bir madde olan kurkumin de bu konuda sağlığınız açısından çok faydalı. Alzheimer’lı beyinlerde görülen ve amyloid denen maddenin birikmesini engelliyor kurkumin.

Şeker hastalığını ve kalp rahatsızlığını kontrol altında tutmanız gerekiyor!
Çok sayıda bilimsel araştırma tip 2 diyabetin ve kalp hastalığının beyni etkilediğini ve Alzheimer’a yol açabildiğini gösteriyor. Özellikle yaşlılıkta görülen yüksek tansiyon çok güçlü bir risk faktörü. Tansiyonu düşük tutmanız riski azaltmanız demek uzmanlara bakılırsa. Yeni yapılmış bir başka araştırma ise 40’lı yaşlarda kolesterolü hafif yüksek kişilerin ileri yaşlarda Alzheimer’a yakalanma riskinin yükseldiğine dikkati çekiyor.

Kişiliğinizi değiştirin!
Belirli kişilik özelliklerinin bu hastalığa karşı koruyucu görev yaptığı da güçlü bir bilimsel iddia. Kişinin kendini disiplin edebilmesi, sorumluluk sahibi olması, hedef belirleyip bu hedefe ulaşmak üzere çaba harcayan, üretici bir tip olması, hep bir amaçla hareket etmesi, hayatın akışından mana çıkarmayı görev bilmesi bu hastalığı önlemede önemli kişilik özellikleri olarak biliniyor. Anksiyete problemi olan, stres ve depresyona yatkın kişilerde risk oranı daha yüksek. İnsanın kişiliğini değiştirmesi mümkün mü derseniz... Uzmanlara göre evet mümkün! Sadece problem olan davranışları tespit edip üzerinde düzeltme amacıyla azimle çalışmak gerekiyor...

Çöküşün 7 büyük belirtisi:
Hafıza testi, sağlık geçmişi, aile ile yapılan görüşme bugün nörologların Alzheimer teşhisinde kullandığı başlıca yöntemler. Belirtilerden belli başlıcaları ise şunlar:
1. Tekrar tekrar aynı soruyu sormak.
2. Aynı hikayeyi aynı kelime ve ifadeleri kullanarak defalarca anlatmak.
3. Bir zamanlar kişinin rahatlıkla yapabildiği işleri yapamaz hale gelmesi. Yemek pişirmek, ufak tefek tamirler yapmak, iskambil oynamak vs. gibi.
4. Hesapları ödemede zorluk; para hesabı yapamama.
5. Kişinin bildiği tanıdığı mekanlarda kaybolması.
6. Banyo yapmak, giyinmek gibi kişinin kendisiyle ilgili temizlik alışkanlıklarını yerine eskisi gibi getirememesi.
7. Kişinin kendine karar verme güçlüğü çekmeye başlaması; karar vermek için başkalarından yardım ister hale gelmesi. Süpermarkette alınması gerekenler veya gidilmesi gereken yerler buna örnek olabilir. Uzmanlar, “Bu belirtilerin tek başına veya birleşik halde bulunması yüzde yüz Alzheimer olduğu anlamına gelmiyor. Fakat eğer bu belirtilerden biri veya daha fazlası sizde varsa mutlaka doktora danışın” diyor.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder