Çook yaşa

1 hafta önce TV2 ekranlarında bir program sunmaya başladım. Programın konsepti sağlıklı yaşam üzerine olunca, gelen konukların çoğu da bu işin uzmanları oluyor. Doktorları her dinleyişimde oturup kendi vücudumu da dinliyorum. Acaba geçen gün çektiğim ağrı şunun belirtisi olabilir mi diye. Sonra yayına bilinçaltı ve kişisel gelişim uzmanları geliyor ve ben bir anda kendimi dinlemeyi bırakıp, kendime telkinler veriyorum. 'Hayır bu hastalıklar senin bedeninde barınamaz çünkü sen kendine iyi bakıyorsun' diyerek. Bütün hastalıkların temelinin kendimize koyduğumuz blokajlardan geçtiğini, kendimizi yanlış kodladığımız için başımıza geldiğini, gün içinde ne kadar çok olumsuz cümle kurduğumuzu idrak ediyorum.

Öğrenmeye ne kadar açız aslında. Kafamızı kendi kendimize bulandırdığımız gerçeğini de göz önünde bulundurarak, işin doğrusunu öğrenmeye hevesli olmak gerekiyor. Korku duygusu o kadar güçlü ki, onu yıkamayacağımızdan da korkar oluyoruz bir zaman sonra. 1 haftada sunduğum programın bana kattıkları paha biçilemez. Hem doktor gözüyle hastalıklara bakabilmeyi, hem de hasta psikolojisiyle soru sorabilmeyi öğrendim en başta. Kafamıza takılan şehir efsanelerinden kiminin doğru, kiminin yanlış olduğunu, doktorlar için hastanın kafasındaki kalıpları yıkmanın, hastalığı tedavi etmekten çok daha zor olduğunu öğrendim. İşte bu yüzden önce kendi kafamızdaki kalıpları yıkmak, var olan hastalığımızı yenmenin, stresle başa çıkmanın, daha keyifli ve özgür hissetmenin en kolay yolu.

Programımızın adı Çook Yaşa. Dilerim adı gibi çok yaşayan, ihtiyacı olan herkese şifa veren ve birilerinin hayatına dokunan ve ona güzellikler katan bir program olur.