Derya Özel Hayat ne zaman başlar?
HABERİ PAYLAŞ

Hayat ne zaman başlar?

Haberin Devamı

Hayat ne 40'ından sonra ne de 50'sinden sonra başlar. Hayat, kendi değerini farkettiğin zaman başlıyor. Yaptığım sağlık programına katılan psikolog ve psikiyatristlerin dışında kişisel gelişim uzmanı arkadaşlarımın da üzerinde en çok durduğu konu kendini değersiz hissetme konusu. O kadar yaygın bir ruh durumu ki, aşırı kilo almadan, depresyona, bağımlılıklardan, yanlış ilişkilere kadar hayatımızın her alanını işgal ediyor. Bizim kuşak babası tarafından sevgi gösterilerine pek az denk gelmiş, ebeveynlerinden 'seni seviyorum, sen çok kıymetlisin' sözcüklerini çok az duymuş bir nesil maalesef. Bu yüzden farkında olmadan pek çoğumuz sevgi dilencisine dönüşmüşüz. 2 kızım var. Okulda öğretmenleri onlara gün içinde annenizden en çok ne duyarsınız sorusuna 'seni seviyorum' ve 'ağzını burnunu yerim' cevabını verdiklerinde kendi çocukluğuma dair hiç bu cümleleri duymadığımı farkettim. Bana sorsanız evin ilk göz ağrısı ve istenen çocuğu olarak çok seviliyordum ama bırakın gün içinde bunları duymayı belki ayda yılda bir "seni seviyorum" cümlesini duyduğumu bile hatırlamıyorum. Anne ve babamın sevgisinden şüphem yok ama ifade etme konusunda yetersiz olduklarını yeni yeni anlıyorum.

Kendimizi kıymetli hissetmiyoruz. Alt bilinç kendini sürekli cezalandırma modunda. En iyi oynadığımız oyun kurban psikolojisi. Çünkü o zaman ilgi gördüğümüzü düşünüyoruz. Babaannem bu konuda verebileceğim tipik bir örnektir benim hayatımda. Sevgisiz büyümüş bir çocuk, ileride sevgisini kendi çocuklarından bile saklayan bir anneye dönüşünce, yaşlılığa doğru adım atarken sürekli ağrıyan yerlerini, hastalığını anlatıp durdu. Bunu yapmaya başladığında yaşı henüz 50'ydi. Zannederdiniz ki kadın 2 güne kalmaz ölecek. Babaannem şu an 90'a merdiven dayadı. (Bizi bile gömer korkarım) Sürekli söylenen, mızmızlanan birinin yanında durmayı kendi anneniz bile olsa sevmiyorsunuz. Pekii siz nasıl birisine dönüştünüz? Bu soruyu kendinize sorun bakalım. Bir çok kadının en büyük korkusu kendi annesine benzemektir :) İki tip insan grubu var. Biri rol model aldığı anne ya da babasına eğrisiyle doğrusuyla benzeyen, diğer grup da anne babasının yaptığı hataları kendi yetişkinliğinde yapmamaya and içen. Babasının annesini dövdüğünü gören erkek çocuğunun ileride karısını dövmesi ya da kız çocuğunun onu döven kocasının yaptığını normal kabul etmesi gibi... Kadınlara çok iş düşüyor. Kadın eğitimini bu yüzden çok kıymetli ve önemli buluyorum. Kadın işe yaradığını hissetmiyor. Çalışmasına izin verilmiyor. Çalışmaya başladığında o yüksek topuklarıyla atlamasını zorlaştıracak engeller tek tek önüne çıkarılıyor.
Anatomik olarak kadın beynindeki kıvrımlar, erkek beynindeki kıvrımlardan daha fazla. Bunun Türkçesi şu; kadın daha detaylı düşünebiliyor. İşte bu yüzden kız çocukları, erkek çocuklarından daha önce konuşmayı öğreniyor, daha önce olgunlaşmaya başlıyor. Bilim yalan söylemez. Tarih boyunca erkek günlerce avlanıp getirdiği geyiğin zaferini yaşarken, kadın o geyiği temizlemek, ateş yakmak, pişirmek, yiyecek kap kacak tasarlamak, çocuk doğurmak, büyütmek, korumak, ve en önemlisi pratik olmak ve düşünmek zorundaydı. Kadın hala evin CEO'sudur. En eğitimsiz kadın da evi çekip çevirendir, en eğitimlisi de. Bize bahşedilen muhteşem bir yetenekle dünyaya geldiğimizi unutuyoruz. Bir mucizeye hayat verebiliyoruz. Organize olma yeteneğimiz, pratik düşünme kabiliyetimiz bizi daha güçlü kılıyor ama bunu unutmuşuz. Bu feminist bir yazı değil bu arada. Bir erkek ve bir kadın bir bütünü oluşturur. Evrenin iki güzel enerjisidir zıt gruplar. Biri yoksa, diğeri hep eksik kalır. Ben sadece, kadının geçen zaman içinde ne kadar değersizleştirildiğinin altını çizmek istedim.

Bir arkadaşım söylemişti, 'Kadınların çoğu en dibe batmadan sıçrayıp tepeye ulaşamıyorlar. En dibi görüp kendilerine öyle geliyorlar' diye. Kaç başarı hikayesinin ardında bir dram yatar? Biz o dramı yaşamadan gücümüzün farkına varalım istiyorum. Kurban psikolojisinin ardına saklanmayalım. Bize gücümüzü yaşadığımız acılar vermemeli. Kendimizi değerli hissetmek için başkasına ihtiyaç duymayalım.

Son zamanlarda sıklıkla duyduğum şu 'aydınlanma' lafını kullanacağım izninizle. Benim aydınlanmam bana bir evliliğe mal olsa da şimdi durup baktığım noktayı çok huzurlu ve çok başarı dolu buluyorum. Dönüşümler sancılı geçer, itirazım yok ama kozadan çıkan kelebeğe sonunda herkes hayranlıkla bakar. Önce can, sonra canan demeyi öğrendiğimiz gün, bunun bencillikten öte kendi kıymetinin farkına varmak olduğunu anlayacağız hepimiz. Uçak anonslarında bile 'maskeyi önce kendinize, sonra çocuğunuza takın' demelerinin bir sebebi vardır. Sen iyi ol ki, yanındakine de yardımın dokunsun.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder