Dyt. Serap Akyol

20 Eylül 2019, Cuma 12:59

Sudan sonra en çok tüketilen içecek: Kahve

Sabahları ayılma, öğlenleri konsantre olma, akşamları yorgunluk, gece ise yetişmeyen işler ya da çalışılması gereken dersler için ayık kalma girişimlerimize yardımcı: KAHVE

Dünya genelinde günde 2,2 milyar fincan kahveden bahsediyorum. Uluslararası Kahve Organizasyonu’nun (ICO) hazırladığı raporda kişi başına yıllık kahve tüketiminin 12 kilogramı bulan ülkeler var. Türkiye’de de kahve tüketimi son 5 yılda yüzde 13,2 artış göstererek kişi başına 1,1 kilograma çıktı. Türkiye, 2018 raporuna göre kahve tüketiminde 93,9 bin tona ulaştı. Listenin başında yıllık 1,5 milyon tonla ABD gelirken, Brezilya ve Japonya onu takip ediyor. Rakamlar ‘milyon, milyar’ düzeyindeyken, gelin bu kahve neymiş biraz bahsedelim.

Coffea bitki ailesinde olan ağaçların meyve çekirdeklerine kahve diyoruz. Beyaz çiçekleri olan kiraz ila alıca bezeyen ağaçta yetişen bir meyve bu. Kahve meyvesinin yüzde 20’si çekirdeğini oluşturuyor. Yani 5 kilogram kahve meyvesinden ancak 1 kilogram kavrulmuş çekirdek elde ediliyor.

Yaklaşık 25 milyon çiftçi, kahve hasatıyla uğraşıyor. Sürekli meyve veren bu ağaçtan, olgunluğa ulaşmış olanlar tek tek elle toplanıyor. Yeşil çekirdekler sınıflandırılıp ayıklanıyor. Bununla da kalmıyor; birçok proses ve işlemden geçtikten sonra mutfaklarımıza kadar giriyor.

Toprak, aldığı su, güneşlenme zamanı ve nem, kahvenin tadını ve aromasını etkiliyor. Tabii bunlarla da kalmıyor, çekirdeğin tazeliği, bekleme koşulu, cihazların temizliği, yapılırken nasıl öğütüldüğü, suyun PH değeri ve hatta baristanın bu işi ne kadar bildiğine kadar gidiyor olay.

Yani bir kafede önüne güzel bir kahve geliyorsa, çok emek var bilesiniz :)

07 Aralık 2018, Cuma 11:05

Zerdeçal tüketmek için 12 sebep

Ana vatanı Hindistan olan zerdeçalı artan popülaritesini masaya yatıralım. Binlerce yıldır şifalı bitki olarak kullanılan zerdeçalın içindeki biyoaktif bileşenler birçok hastalığın tedavisinde kullanılmış. Hint safranı olarak bilinen zerdeçalı kori ile yoğun şekilde sofralarımızda kullanıyoruz. İşte o koriye de sarı rengini veren polifenol bileşen curcumin. Güçlü antiinflamatuar ve antioksidan özelliklere sahip bir madde olan curcumin içeren ilgili binlerce yayın bulunuyor. Sizi bilgi kirliliğinden kurtarıp özet şeklinde bir yazı paylaşıyorum. 12 maddede zerdeçal:

1. Zerdeçal güçlü bir antioksidandır. Vücudun antioksidan kapasitesinin artması hücrelerinizin, dokularınızın ve organlarınızın dış etkenlerden (çevre kirliliği, sağlıksız gıda, yaş, stres…) daha az zarar görmesi demek.

2. Hastalıkların en önemli sebeplerinden biri inflamasyon. Kurkumin doku ve organlardaki inflamasyon ile savaşır. Kronik iltihaplanma, beyin hücrelerinde işlev kaybı yaratır. Yaygın ağrılara, zihin bulanıklığı, dikkat dağınıklığına, depresyona ve hafıza sorunlarına neden olur. Bu yüzden beyni korumanın en iyi yollarından biri inflamasyonu baskılamaktır.

3. Beyin sağlığı için her gün altın süt içmek isteyeceksiniz (tarif en altta). Zerdeçal en başta beyin için elzem olan omega-3 yağ asitlerinin emilimini arttırıyor. Zerdeçalın içindeki etken madde Curcumin kan beyin bariyerini geçerek yeni hücre oluşumunu sağlıyor. Alzheimer hastalığına sebep olan nörotrofik faktör (BDNF) hormonunun düzeyinin azalması ve toksin maddelerin plak oluşumudur. Zerdeçal, BDNF hormon seviyelerini yükseltiyor ve amiloid plakları temizlemeye yardımcı oluyor.

4. Dünyada birincil ölüm sebebi olan kalp hastalıkları riskini azaltır. Bir önceki madde de dediğim gibi plak oluşumunu engelliyor. Yani damarlarda aterosklerozu azaltıyor. Kan basıncı ve kan pıhtılaşmasını düzenler. Tansiyon düşürücü etkisi vardır. Curcumin tablet kullanacaksanız, tansiyon ilaçlarınızın dozunu tekrar düzenlemek gerekebilir.

5. Sindirim sisteminde etkili. Mide sorunları yaşıyorsanız, sürekli şişlik ve hazımsızlık var diyorsanız; yemeğinize, çorbanıza, çayınızı suyunuza zerdeçal ekleyin.

6. Kanser oluşumuna engel olur. Çalışmalar devam etmekle beraber bazı kanser türlerinin tedavide kullanılması olumlu sonuçlar veriyor. Zerdeçal hem kemoterapi hem de radyasyon tedavisini destekler ve her iki tedavinin de etkinliğini arttırır.

17 Mayıs 2018, Perşembe 17:47

Obezite cerrahisi geçirmiş hastalar oruç tutabilir mi?

Ramazan ayı beslenme düzeninin tamamen değiştiği bir aydır. Dengeli beslenmenin kurallarından biri olan öğün düzeni değişmekte ve uyanık olduğumuz uzunca bir süre gıda alımı yapılamamaktadır. Bu durum obezite cerrahi geçirmiş, hastalık durumu olan kişilerde süreci zorlaştırır.

Bariatrik cerrahisi geçirmiş kişilerin oruç tutmalarına en büyük engel; uzun süren açlık ve susuzluk. Uzun süren açlık sonrasında, büyük volümlerle iki öğün şekilde beslenmek cerrahi hastalarında mümkün olmayacağı gibi, ciddi açlık ve susuzluk yaşamalarına buna bağlı olarak makro ve mikro besin öğelerinin alımını yeterli yapamamasına sebep olacaktır.

Obezite cerrahisi yöntemlerinin bir çoğu, katı ve sıvı alımında önemli miktarda sınırlanmaktadır. Bu yüzden cerrahi uygulanmış kişilerin sık sık sıvı ve katı alımı yapıp günlük yeterli besin alımına ulaşması gerekmektedir. Sıcak aylara denk gelen ramazan ayında oruç tutarken normal bireyler bile dehidratasyonla (sıvı kaybı) karşı karşıya kalırken obezite cerrahisi hastaları iftar ile sahur arasında yeterli sıvıyı alamayacakları için daha ciddi sağlık sorunlarla karşı karşıya kalacaklardır.

Uzun suren açlık sonrasında artan iştah ile birlikte büyük miktarda katı ve sıvı gıdaların kısa sürede alınmasıyla beraber hazımsızlık ve distansiyon oluşacaktır. Fazla gıda alımı ve katı gıdalarla beraber sıvı alımının yapılması kusmaya yol açabilir. Kusma da dehidratasyonun artmasına ve besin öğesi alımlarında yetersizliği sebep olacaktır. Ayrıca ramazan sofralarının bereketli oluşu, fazla yağlı yemeklerin ve şerbetli tatlıların tüketiminin artması uzun süreli açlıktan sonra dumping sendromu yaşanmasına da neden olacaktır.

İftar sonrasındaki sürecin belli bir kısmı uykuda geçerken geri kalan 3-4 saatlik yemek yenilebilecek zaman dilimi, obezite cerrahisi olmuş hastaların, katı-sıvı alımı yapabilmelerine için yeterli bir süre değildir. Tek seferde alabilecekleri gıdaların kısıtlı olması ve katı-sıvı gıdaları bir arada alamadıkları için gün içinde alması gereken gıdaların bir çoğu karşılanamayacak ve ciddi sıvı yetersizliği gözlenecektir.

Oruç tutmamaya ya da oruç bozmayı gerektiren mazeretler vardır. Hastalık durumu, yolculuk halinde olma(seferi), gebelik ya da emzirme durumunun devam etmesi, yaşlılık ve gelişim çağında küçük yaştaki çocuklar, sağlığınızı bozacak aşırılıkta acıkma ya da susama hali ve ağır işlerde çalışıyor olmak oruç tutmamayı uygun kılar. Bu durumda oruç tutmayı ramazan ayının ruhuna uygun geçirmek ibadetinize engel değildir.

Hastalık, oruç tutmamayı veya tutulan orucu bozmayı gerektiren mazeretlerden biridir.

Kişinin oruç tutması halinde hastalığının artmasına ya da iyileşmesinin gecikmesine yol açacak bir durum mevcut ise oruç tutması uygun değildir.

22 Mart 2018, Perşembe 17:54

Onun da fazlası zarar! Fazla suyun vücudumuz üzerindeki etkileri


Vücudumuzun yaklaşık % 60’ı, akciğerlerimizin % 90’ı, beynin ise % 95’i sudan oluşmaktadır. İnsan gıda almadan ortalama 8-9 gün yaşarken, su içmeden maksimum 7 gün yaşayabileceğini hep duyuyorsunuzdur. Bu durumda suyun ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Peki miktar ne olmalı? Hiç durmadan su mu içeceğiz? Elbette hayır. Her besin maddesinde olduğu gibi suyunda fazlası zarar. Hep söylediğim gibi; toksik olan dozdur. Dünya su günü kapsamında bir çok sağlıkçı çeşitli mecralarda suyun faydalarını anlatacaktır. Ben suyun diğer yüzünü size göstereceğim. Fazla suyun vücudumuz üzerindeki etkileri:

Hiperhidroza (Aşırı Terleme) Sebep Olur

Hiperhidroz bir diğer adıyla aşırı terleme; vücudun normal terlemeye oranla daha fazla su atması durumuna denir. Aşırı terleme diyabet, kalp krizi, menopoz belirtisi, bazı kanser türleri, aşırı çalışan tiroid bezi gibi birçok hastalığın seyrinde gözlenir. Ancak ihtiyaçtan fazla su tüketimi de aşırı terleme sebepleri arasında yer almaktadır. Hiperhidroza mineral kaybına buna bağlı olarak diğer hastalıkları da tetikler.

Hipotansiyonu Tetikler

Boşaltım sistemimizin sağlıklı çalışması ve böbreklerimizin görevlerini yerine getirebilmesi için su tüketimi oldukça önemlidir. Yeterli su tüketimi ile vücudumuzdaki sistemlerin çoğunu düzenleyebiliriz. Fakat böbreklerimizin belirli bir oranda su atma kapasitesi vardır. Fazla su tüketimi, suyun kanda birikerek elektrolit dengesinin bozulmasına, sodyum kabına bağlı olarak hipotansiyonun tetiklenmesine, halsizlik ve bulantı gibi birçok duruma neden olabilir.

İnsomniaya Neden Olur


İnsomnia yani uyuyamama hastalığı, ciddi bir sağlık sorunudur. Uykuya dalamama ya da gece boyunca sürekli uyuyamama sorunlarını barındırır. Uyku moduna geçtiğimiz süreçte antidiüretik hormon salgılanır ve böbreklerde hazırlanan idrar miktarında bir düşme olur, bu durumda gece boyu sürekli uyuyamama sorunları ortadan kalkar. Ancak aşırı su tüketimi antidiüretik hormona rağmen böbreklerin aktivitesinin arttırır ve derin uykuya geçmenizi engeller.

Su Zehirlenmesi

Halk arasında su zehirlenmesi olarak da bilinen Hiponakremi, aşırı miktarda su veya sodyum miktarı az olan sıvı tüketiminden kaynaklanır. Aşırı su içilmesine bağlı olarak vücudun böbrekler ve deri yoluyla su atma kapasitesinin aşılması sonucu yine vücuttaki sodyum miktarı düşüyor. Bununla beraber hücrelerde şişme meydana gelir. Vücut sıvı-elektrolit dengesi ciddi şekilde bozulur.
Belirtiler 24 saate kadar gelişebilir. Çay, kahve, bira ve hatta sporcu içecekleri sodyum yönünden zayıf sıvılardır; aşırı tüketimleri su zehirlenmesine yol açabilir.

Su zehirlenmesinin ilk ortaya çıkan belirtiler;

    Baş ağrısı Bulantı, kusma, ishal Baş dönmesi Konsantrasyon bozukluğu Yorgunluk, kaslarda kuvvetsizlik Denge kaybı

Şiddetli vakalarda ise;

    Kas krampları Titremeler Görüş bulanıklığı, halüsinasyon görme Zihin bulanıklığı, davranış değişimi, aşırı heyecan ve huzursuzluk Akciğer ödemi nedeni ile kan kusma Beklenenden daha az idrara çıkma Böbrek fonksiyon bozukluğu Nöbet geçirme Koma Müdahale edilmediği takdirde ÖLÜM!

Kilonuza Göre Su İçin


Su ihtiyacımız kilomuza göre farklılık gösterir. Hesaplaması çok kolay kilo başına 30ml su içilmeli. Yani bu demek oluyor ki 50 kg birey 1,5 lt su içmesi yeterliyken, 80 kg olan kişinin su ihtiyacı 2,5 litreyi buluyor. Su yerine tüketilen diğer sıvı kaynaklar hariç.

Yaz Yaklaşıyor


Yaz aylarının yaklaşmasıyla beraber kilo vermek için türlü yöntemler denenmeye başladı. Bunlardan biri de fazla su içiminin yağ yakacağına dair söylemler. Kişinin ihtiyacından fazla su tüketimi kardan fazla zarar verir. Kilo vereceğim diye böbreklerinizden olmak istemiyorsanız, en yakın diyetisyene başvurun...

18 Ocak 2018, Perşembe 17:20

2018 yılı ilk diyet trendi: Vegan Beslenme

2018 diyet trendlerinin en dikkat çekicisi vejetaryenlik. Dünyada ki hızlı yükselişin ülkemizde bu sene yavaş yavaş etkilerini görmeye başladık, başlayacağız. Son yıllardaki yüksek protein diyetlerine karşı yükselen bu akım vegan pazarını da büyüttü. Avrupa Vejetaryenler Birliği (EVU) tarafından geliştirilmiş lisanslı sembol olan ‘V-Label’ 2014 yılı sonunda Türkiye’ye girdi. V-Label, tüketici tercihlerine paralel olarak vejetaryen-vegan ürünlerin, ambalaj üzerindeki karmaşık kod ve içeriklerden bağımsız, kolay anlaşılır ve denetimli güvenilirliği sağlanmış tek tip etiketle, uygunluğunu tescil etmek amacıyla bir semboldür. Son yılda V-Label lisans talepleri de artış gösterdi. Türkiye’de vegan nüfusa dair bir araştırma yok fakat Türkiye Vegan ve Vejetaryen Derneği ve Türkiye İstatistik Kurumunun başlattığı çalışmanın sonuçları çok yakında yayınlanacaktır.

SAYILARLA VEJETARYENLİK

    İnsanların vegan ürünlere olan talebi %140 artış gösterdi. Vegan market büyüklüğünün 5 milyar dolara yükseldiği rapor edildi. Et ve et ürünleri yemeyi bırakarak vejetaryen yaşamaya başlayan Portekizli sayısı %400 oranında artış gösterdi. İngiltere’de vegan ve vejetaryen yemeklere artan talep %987 gibi yüksek bir oranda artış gözlendi. Süt ürünlerinde alternatifler üretildi. Bitkisel sitlerin pazardaki payı %40 oranında arttı.

DÜNYA’DA VEJETARYENLİK AKIMI HIZLA BÜYÜYOR!

    Michael Kors, Gucci, Tom Ford gibi moda ikonları, koleksiyonlarında kürk kullanmayacağını açıkladı. Moda ikonu ve moda tasarımcısı Tom Ford, What the Health izledikten sonra hayvansal ürünlerden uzaklaştığını söyledi. Tom Ford, Vogue dergisindeki röportajında, geçtiğimiz yaz What the Health belgeselini izledikten sonra vegan olmaya karar verdiğini belirtti. Barselona, şehirde turistlerin ilgi gösterdiği at arabalarını yasakladı. Instagram, hayvan zulmüne karşı uyarı sistemi geliştirdi. Pizza Hut, menülerine kalıcı olarak vegan pizza opsiyonu koymaya başladı. 20 ülkede vahşi hayvanların sirklerde kullanılması yasaklandı. Elektrikli araba üreticisi Tesla, araçlarında deri kullanımını kaldırdı. Barselona, şehirde turistlerin ilgi gösterdiği at arabalarını yasakladı.
(Bu bilgiler, Türkiye Vegan ve Vejetaryenler derneği sitesinden alınmıştır.)

BARCELONA SONRASI DİDİM VEGANİZM AKIMINA GİRDİ

Barcelona resmi olarak kendini vejetaryen-vegan dostu şehir ilan etti. Bu karar, şehir için bir vejetaryen rehber oluşturmak ve tüm şehir sakinlerini haftada 1 gün etsiz beslenmeye teşvik etmek anlamı taşıyor.
Türkiye’nin ilk Vegan Dostu Belediyesi ise Didim! Didim belediyesi bununla da kalmayıp 2017 yılı içinde Türkiye’nin ilk Vegan Festivali ‘VegFest’i gerçekleştirip binlerce ziyaretçiyi ağırladılar.

NEDİR BU VEJETARYENLİK?

Ahlaki veya dinsel inanışlardan dolayı tercih edilen veganizm, beslenme tarzından ziyade yaşam tarzı olarak sahiplenilmeye başladı. Temeli hayvan esaretine son verilmesine ve hayvanların maruz kaldığı işkence ve kötü muamelelerin ortadan kaldırılmasına dayanan veganizm, tür ve sınıf gözetmeksizin tüm canlıların eşit yaşam hakkı olmasını savunmaktadır.

Vejetaryen; bitkisel besinleri tüketen, hayvansal besinleri (kırmızı et, tavuk, balık, süt ve sütten yapılan ürünler, yumurta,bal gibi) sınırlı miktarda veya hiç tüketmeyen bireylere verilen isimdir. Sayıları dünya nüfusunda %1-5 arasında değişen vejetaryenliği birden fazla grup altında farklılık gösterdiğini biliyor muydunuz?

VEGAN & VEJETARYEN ARASINDAKİ FARK NEDİR?

1-) Vegan
Vegan beslenme düzenini uygulayanlar hiçbir hayvansal kaynaklı besin tüketmeyip sadece bitkisel besinleri tüketirler. Veganlar arıdan sağlandığı için balı, kemiğin kaynatılmasıyla elde edilen jelatini, süt içerdiği için çikolatayı bile tüketmemektedir. Günümüzde vegan diyeti uygulayanların sayıları oldukça azdır. Veganlar, hayvansal besinleri yemedikleri gibi hayvandan elde edildiği için yün, ipek, deri gibi giysileri giymez, hayvansal yağ içeren kozmetik ürünleri kullanmazlar.