Elif Yılmaz İyi ki doğdun Nâzım Hikmet
HABERİ PAYLAŞ

İyi ki doğdun Nâzım Hikmet

Yaş 15.

Dünya ağrısı denilen müzmin hastalık sinyallerini vermeye başlamıştı.

Çok soru-n vardı, ama çoğundan fazlası ‘müfredat dışı’ydı. ...

Sen medeniyetleri sorguluyordun.

Bir dizi öğreten kadın ya da adam ise “Soru sorarken parmağını kaldır” diyerek ‘medeniyet dersi’ veriyordu sana.

***

Öfkeler, heyecanlar, tasalar ‘bir ergenlik nöbeti’ydi, büyüyünce de geçerdi.

Sanırdın, dünyanın tüm derdi; etek boyunun dizle arasındaki mesafedeydi.

Ancak, onlar duymuyordu ama; walkmande o sıralarda bangır bangır Madonna çalıyordu.

Dünya değil ama, etek mesafesi derdi çoktan çözülüp zihin çöpüne atılmıştı.

Haberin Devamı

***

“Dünya ne karın ağrısı bir yer” diye ergen ergen söylenip, sivilcelerin hunharca sıkıldığı...

Silinmeyecek izler bırakacak hoyratlıkların en şefkatli öğretici halinin ‘Sıkma izi kalır’ olduğu zamanlardı. ...

Uzamış saçlarını müfredattan jöleyle kaçıran B sınıfındaki çocuğu düşünerek yıldızlara dalınan anlara artık; ‘Başka bir dünya mümkün mü?’ sorusunun da girdiği yaşlardı.

Ve, kaşiflik kariyerine ufaktan adım atıldığını farkeden sevgili amcam Cevdet, Nâzım Hikmet Ran dünyasını kütüphaneme koyacaktı...

***

Ne kadar çılgın olsam da; 15 senelik toy dünyalı kariyerimle, boyumu aşan bir dünyaya daldığımı farketmem uzun sürmedi gayet tabii...

Günlerce aynı satırlar okunur;

‘Taranta Babu, Börklüce Mustafa kimdir?’, ‘Benerci kendini niye öldürdü?’, ‘Sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?’, ‘Tahir ile Zühre nasıl olunur?’, ‘Vatan haini kimdir?’, ‘Hürriyet niye hazindir?’, ‘En güzel günlerimiz neden yaşamadıklarımız ki?’... gibi yüzlerce soruyla çaresizce meşgul olunur.

Ev ödevlerini geçtim, uzun saçlı çocuk bile unutulurdu.

***

Sıkılıp bıraktığım onca kitap vardı... Ama Nâzım, anlamak için yetmesem de aramaya başladığım ‘o başka dünya’nın var olduğunu iliklerime kadar hissettirdiği için vazgeçilmezdi.

***

İnsanın bir dünya olduğunu ilk Nâzım’la keşfettim. 15 yaşımın “Başka bir dünya var mı?” sorusu Nâzım’la yanıtını buldu. Ve o soru, yine Nâzım’la en büyük düşüm oldu.

Haberin Devamı

***

İyi ki doğdun Nâzım Hikmet... 114’üncü yaşın kutlu olsun...

Sevgili amcam Cevdet’in hediyesi, hâlâ hayatımın baş köşesinde..

Hasretlere iade-i itibar olur Nâzım...

Kardeşlik, hürriyet, memleket’ kelimelerine dilleriyle sayısız kez ihanet ederken birileri, “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür. Ve bir orman gibi kardeşcesine.Bu hasret bizim” diyerek Nâzım, düşlerin iade-i itibarı olur...

Aşk olur Nâzım

Hayatımın en güzel aşk dizesidir: “Ağır posta paketini; neyin nesi, belirsiz telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi Seviyorum seni.”

Çığlık olur Nâzım

3 aylık Miray’ın, 3 yaşındaki Hüseyin’in acısını daha gömmeye kıyamamışken içimize...

5 aylık Ecrin’i, 4 yaşındaki İrem’i, 12 yaşındaki

Murat’ı katlederek canice delik deşik edilirken insanlık,

Çığlığım olur Nâzım!

“Söylesene Vera!

Çocuklara sıkılan hangi kurşun kahpece değildir?” diyerek haykırır...

Tükürük olur alçakların suratına.

Bellek olur Nâzım

Bellek olur Nâzım Ne zaman ‘vatan haini’ diye yaygara koparılırsa.

Ne zaman ‘hain listeleri’ gün aşırı askıya çıkarılırsa.

Haberin Devamı

Memleketin gelmiş geçmiş en ünlü ‘vatan haini’

Nâzım düşer aklıma...

Ve zihnime tekrar tekrar kazınır;

“Vatan çiftliklerinizse,

kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan...

....

Vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, ben vatan hainiyim” dizeleri..

Umut olur Nâzım

Bir mafya babasının, sevmediği fikir sahipleri için “Kanlarınızla duş alacağız” diye vatanseverlik edebiyatı yapabildiği, bu dehşet fantezisini yazıp paylaşabilme rahatlığını gösterebildiği memleketimde, ifade özgürlüğü böylesine almış başını giderken, Nâzım’ın anlattığı ‘Bir Hazin Hürriyeti’ hatırlatırım, iç çekerek...

“Bir alet, bir sayı, bir vesile gibi değil insan gibi yaşamalıyız dersin, büyük hürriyetinle basarlar kelepçeyi, yakalanmak, hapse girmek, hatta asılmak hürriyetinle hürsün.” Arkasından bir solukta umutsuzluğa yetişir: “Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır” dizesi...

***

“Kendine çok dikkat et” diyen güzel gözlü doktoruna yazdığı mektubun “Nasıl öfkelenmem, düşündükçe memleketimi? Çırpınıyor ayakları altında, bir avuç hergelenin...” satırları isyana söz olur.

***

Ve miras gibi nasihatını gülümseyerek hatırlarım “Yok öyle umutları yitirip, karanlıkta savrulmak.. Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak...”

...yaşım kırkı geçmiş iken...

Ne güzel şey hatırlamak seni

Nazım Hikmet

Sıradaki haber yükleniyor...
holder