Odak noktası

- ‘Reis’ lakaplı kişiden ‘kefen’ kelimesi duymayı yadırgamıyorum. Zira, hepimiz biliriz ki; isimler değil, ama lakaplar çoğunlukla kişilikten türer. Ancak Davutoğlu gibi ‘Hoca’ lakaplı bi akademisyene bu sözcüğü kullandıran karanlık, tüylerimi diken diken ediyor. Ayrıca, hepimiz eninde sonunda öleceğiz. Kimsenin dünyaya kazık çakmak gibi çılgın bi projesi yok. Memlekette ‘Ölüm Sayısı’, hâlâ ‘Yeter’ sayısını bulmadı mı ki ölüme böyle methiyeler düzüyorsunuz? Anladık ‘Bu tarz sizin’... Ama artık bi cıvıl cıvıl giyinin de yaşayalım!

* * *

- ‘Kardeşlik’, ‘Özgürlük’, ‘Saygı’ ifadelerini bu kadar sık kullanıp, övgüler dizip bi yandan da sürekli savaş psikolojisi yaratmanızda bi anormallik yok mu? Envai çeşit ‘lobiler’ yaratıldı, olmadı! Dün ‘Kardeş’ denilen bugün ‘Çete’ yapıldı, yetmedi! Kabataş gibi ucuz fanteziler üretildi, o da tutmadı! Senaryosu berbat çatışmalar kurgulandı, kesmedi! Sürekli bi düşman, sürekli kurtuluş savaşı söylemleri, halka seferberlik çağrısı... AKP seçim beyannamesinde ‘İnşa etme aşamasındayız’ dediğiniz ülke görünen o ki; savaş platformu. Alın bi ‘Counter Strike’ oyunu da, siz de rahatlayın memleket de.

-16 yaşındaki çocuğun ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret etti’ diye sınıftan gözaltına alındığı dönemde ‘sadece Türkiye değil, tüm dünyaya adalet getirmeyi’ vaat etmeniz ne kadar gerçekçi? Bi de adaletinize sığınarak soruyorum: Buna inanmazsam ‘Hain’ oluyor muyum? Hatta hatta “Aman dünya zaten karışık, siz bi uzak durun allasen” diye panik yapsam mesela, hangi terör örgütüne kaydediliyorum?

* * *

- Son olarak; seçim beyannamesi ‘İnsan onuruna odaklı’ denildi. Aklıma yine, vatandaşı yerde tekmeleyen kravatlı genç danışmanınız Yusuf Yerkel geldi, niyeyse? Az buçuk fotoğraftan anlayan biri olarak söylüyorum: Bence sizin makinede focus sorunu var, o mevzuya pek odaklanamıyor.



Anneme...

‘Katırların intihar ettiğini’ söyleyebilen valisi olan ‘Yeni Türkiye’de yaşamak ne garip şey anne!

’Teneke Trampet’ her belleğe lazım

Lider amigoluğu yapan entelektüel’ bereketi yaşarken... Doğal olarak aydın ölçütlerimizi son derece ‘mütevazı’ tutarken... Bu dünyadan büyük bi entelektüel, Günter Grass göçüp gitti. Ama arkasında 3 yaşındaki Oscar gibi, büyük bi miras bıraktı. Hitler faşizminin ortasında annesi-babası dahil, etrafındaki yetişkinlerin halini görüp büyümeyi reddeden Oscar’a, camları kıracak güçte çığlık atma yeteneği, eline de bir teneke trampet verdi. Faşizmin o ‘coşkulu ölüm sessizliği’ne Oscar, çığlığı ve teneke trampeti ile direndi. Hâlâ okumamış olan varsa ‘Teneke Trampet’i belleğinize zimmetleyin derim..

Seçim havası

CHP’nin seçim çalışmaları, yüksek gerilim hattına sokulan seçim ortamını bence bi parça normalleştirdi. Niye mi? Çünkü; CHP demokratik bi yarışta olması gerektiği gibi (oluru olmazlığı ayrı) somut vaatlerle geldi:

- Asgari ücret şu kadar olacak, askerlik kısalacak, kreş desteği, yaşlılık aylığı vs. gibi.
- Ütopyalar, sloganlar yerine net, refah planları sundu.
- Büyüklük taslayan, ötekileştiren, mağduru oynayan eziklikten uzak durdu.
- Savaş diliyle huzur vaat etmek yerine, sakin sakin huzur vaat etmeyi tercih etti.

* * *

CHP’nin bu ‘Ben işime bakarım’ hali hoşuma gitti. Gerçi CHP’nin ‘alkışı’ ile tahrik olanlar da yok değil tabii. Ancak onlara iyi bi doktor tavsiye etmekten başka elden ne gelir ki?

Haber mi atladık?

Cumhurbaşkanı’nın oğlu Bilal Erdoğan bi eğitim vakfının başında. Buraya kadar tamam. Temaslarda bulunması da tamam. Gerçi AKP’nin sağladığı bu ‘barış ve refah ortamı’nda o kadar korumayla dolaşması biraz tuhaf ama... Gerçi ‘Yurdun dört bi tarafı düşman dolu’ diyorlar... Böyle düşününce onu da kolayca makulleştiriyor insan! Her neyse...

* * *

Bilal Erdoğan’ın gittiği Diyarbakır’daki toplantıda niye tüm imam hatip lisesi müdürleri tam kadro hazır ve nazırdı? Bu ülkenin bi milli eğitim bakanı var bildiğim kadarıyla. Adı da Nabi Avcı.

* * *

Sümeyye Erdoğan’ın yakın bi zamanda yaptığı ‘Yeni Türkiye mayasında, imam hatip ruhunun olduğu bir manifestodur’ konuşması gelince aklıma... İster istemez soruyor insan: Alternatif bi ‘milli eğitim bakanlığı’ kuruldu da biz haberi mi atladık?