Elif Yılmaz Önünüze yatarım...
HABERİ PAYLAŞ

Önünüze yatarım...

Üç cümlenden biri; ‘Üç çocuk yapın’ olsun, sabah akşam ‘aile’ kavramının ne kadar değerli olduğundan dem vur, sonra da yavrucakların tecavüze uğradığı vakfı ihmal ve yetersizliklerinden dolayı cezalandırmak yerine, savunmak için kendini parala!

Allah göstermesin, kendi çocuklarının başlarına gelse ne yaparlardı?

Acaba bu müesseseye ‘Bir kerecikten bir şey olmaz’ diyerek çocuğunu emanet eder miydi?

Yoksa o kurumu onların başlarına mı yıkarlardı? Gerçi, garibanın dışında kimsenin yolu da oralara düşmüyor o da ayrı.

Haberin Devamı

Sakın ‘Gönderirim’ derlerse yemeyin: Şehitlik mertebesine övgüler düzenlerin soyadlarıyla dolu bedelli askerlik listeleri!

Evlat sevgisi, hayatta hiçbir şeye benzemiyor.

Sağa sola; tarafsızlık, ideolojik körlük dersi veren değerli zatlar: Çok şey istemiyorum: Sadece 1 dakika dürüst olun, sadece 60 saniyecik!

Bu süre bile, Türkiye’yi uzun zamandır olamadığı kadar ‘tek yürek’ yapacak bakın görün.

Bu neşteri hep birlikte yaraya vurursak şayet, geleceğimiz sağlığına kavuşacak. Ülkemiz için en hayırlı işe milletçe imza atacağız.

Korkmayın; 1 dakika dürüst olmakla kimse koltuğunu moltuğunu kaybetmez.

Öyle bir ‘tehlike’ doğarsa da şayet, kendi adıma söz veriyorum, önünüze yatarım.Hadi...

***

UMARIM, GERÇEĞİN HEP ÖNÜNE YATARIM

Son 13 yılda önüne yattığım değerleri düşündüm...

Kitabına ‘Bomba’ deyip içeri tıktıkları meslektaşım Ahmet Şık’ın,

‘Gazeteci değil terörist’ dedikleri meslektaşım Nedim Şener’in,

‘Gazetecilik değil casusluk yaptılar’ diye iftira atılan haberciliğin ve haber sahiplerinin.

Ne de güzel yapmışım. Umarım gerçeği, hakkı, hukuku savunanların sayısı daha da artar.

Umarım benim de hepsinin önüne yatabilecek cesaretim olur. Allah utandırmasın.

***

ÖNÜNE YATARSAM...

Önce, kelimelerle tarif edemeyeceğim dehşet verici gerçeği yazının başına koyalım.

Karaman’da Ensar Vakfı’na ve KAİMDER’e ait yurtlarda onlarca çocuğa tecavüz edildi.

Ancak! Şunun hemen altını çizelim;

Ben, bu gerçeği zikrettim diye; insanlık ve gazetecilik görevimin gereğini yerine getirdim falan sayılmam.

Haberin Devamı

Çünkü sizlerin de gayet iyi bildiği gibi; yazılar giriş, gelişme ve sonuçtan ibarettir.

Hangi gelişme ve sonuç için kullanılacağı çok mühim meseledir. Hayat gibi...

Tamam, ‘Damardan 10 cümleyle yıllardır bu ülkede yönetiliyor’ diyeceksiniz belki, eyvallah! Ama ben halk çocuğuyum. Geldiğim yeri tanırım. Bu yüzden, ‘Üç tane fazla kitap okudum’ diye kibire kapılıp, ‘Bir afili cümleyle üç ayıbı örterim nasıl olsa’ hesabı yapmam. Vahim hata olur. Mahalle mektebinde ilk aldığımız matematik dersidir çünkü; ‘Yanlış hesabın Bağdat’tan döndüğü...’

Kısacası, sayın okur şayet;

Ben bu yavruların başına gelen felaketle yaptığım girişi başka bir çıkarın, bir itibarın, bir kurumun, önüne yatmak için kullanıp, geliştirip ve sonuçlandırırsam.

Sonra da karşınıza ‘Ben tarafısızım. Olayı da yazdım’ diye kılıfımı hazırlarsam elimden kalemi alın, kırın...

Önünüze yatmaktan gurur duyarım

Sayın Kılıçdaroğlu; bu kadar cinsiyetsiz düşünebilip, konuşabildiğiniz için... Halkçılık riyakarlığı yapanlar tarafından ‘Beceriksiz’...

Haberin Devamı

Ahlak riyakarlığı yapanlar tarafından ‘sapık’ ilan edilip siyaseten linç edilmenize rağmen....

Geri adım atmayıp, beni bir kadın olarak bu zihnin yanında tek başına bırakmadığınız için çok teşekkür ederim.

Bu mevzuda önünüze yatmaktan da gurur duyarım.

Varın adını siz koyun

‘Önüne yatmak’ ifadesi üzerine 40 yıl kafa patlatsam, cinsel bir içerik bulamam. Kimilerine göre; bu benim Batı ahlaksızlığıyla yoğrulmamdan kaynaklanıyor olabilir tabi.

‘Yatmak’ kelimesini cümle içinde böyle duyduğum zaman en fazla, düzensizlikten uykuya hasret olan bedenim belki esneme sinyali verir.

O da belki...

Fantezi dünyamda zaten hiç fantastik değildir ki, çağrışımlar yapıp aksiyonlar yaratayım.

Ancak, ben bu ifade üzerine çıkarılan gürültüden korktum. Kadın olarak zaten yaşamanın hayli güç olduğu bu ülkede, sözüm ona cinsimin haysiyetini korumak için yapılan edep çağrılarının cinsiyetçiliğinden çok ürktüm!

Çünkü, bu ifadeyi AKP’li bir vekil, şu an Amerika’da tutuklu olan şaibeli bir erkek zanlıyı korumak için sarf ettiğinde; kimse haysiyet meselesi yapmamıştı.

Ne garip; oysa haysiyet denilen şey tam da oradaydı!

Şimdi bir erkek, bir kadına söyleyince cinsiyetsiz bu ifadeye akıl almaz anlamlar yüklendi. Tabii, burada söz söylenen kişinin AKP’li, söyleyenin CHP’li olması da mühim.

Zira ‘Bacak aranızı çeksem...’ diye gazeteci kadınlara bağıran bir adamın AKP’de halen vekil, ‘Kadınlardan öğrenecek bir şeyimiz yok’ diye edepsizlik yapan şahsın AKP’de halen belediye yöneticisi olduğunu hatırlarsak...

Üstüne üstlük bu ve nicelerine kamuoyu önünde, ‘Diğerleri ayaklarını denk alsın’ diye bile fırça atıldığına bir kez bile şahit olmadığımızı da düşünürsek...

Meselenin kadın haklarının önüne yatmak olmadığını, şayet zihinsel problem yaşamıyorsak bir çırpıda anlarız.

Evet kesinlikle, Kılıçdaroğlu’nun kurduğu cümle sapına kadar bir haysiyet, bir namus ifadesi. İfadenin hedef aldığı uzuv da gayet net: Beyin.

Hedefi saptırıp meseleyi başka uzuvlara taşıyacak kadar sapıtmanın adını da varın siz koyun.

Günlük

- Mağdur görünmek için debelenenleri görünce ‘Mağrur’ kelimesine daha bi meftun oluyorum.

- “NASA da kimmiş, biz onlardan daha iyiyiz” diyecek kadar özgüvenli bir bakana sahip olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşarken...

Bir anda; ‘Yalnız, biz hava tahmini yapmıyoruz’ diye NASA’dan tekzip edilen bir bakana sahip olmanın dayanılmaz ağırlığıyla başbaşa kalmaya ‘4.5G hızında Yeni Türkiye’ diyorum.

- Eskiden sessizliğin öteki adı ‘huzur’du. Şimdi sessizlikten öyle ürküyorum ki; her an kötü bir şey olacakmış gibi hissediyorum.

O yüzden ‘dünün’ kıymetini anlamam için artık yıllar, aylar, günler falan geçmesi gerekmiyor. Güneş doğup ‘bugün’ olması yetiyor. Ne fena...

NASIL GÜZELSİNİZ...

Meslektaşım Suna Akyıldız’ı aşağı yukarı bir 15 yıldır tanıyorum.

Onun yolu hep, kitabı olmayan çocuğa, aşı olmayan aileye, aç-susuz kalmış hayvana çıkar. Bulur, buluşturur onlara ihtiyacı olanı ulaştırır.

Üstelik bunları alışık olduğumuzun aksine şovsuz halleder. Suna ve kendisi gibi 9 şahane kadın 'Çarşı Kadın' adlı bir platform kurdu.

‘Çocuklar Okusun’ diye kampanya başlattı. Hediyeleri alan çocukların cömert gülücüklerini görüp ısınmak isterseniz şayet Instagramda hesapları carsi.kadin1903.

Belki omuz verip bu gülüşleri çoğaltmak istersiniz...

Neticede; artık hepimiz yaşarak öğrendik: Çocukları gülmeyen bir ülke kan ağlar.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder