Erkut Can Benim için, Erol Simavi deyince...
HABERİ PAYLAŞ

Benim için, Erol Simavi deyince...

Erol Simavi’nin ölüm haberini alınca, hayatımın 15+3 yıllık bölümü gözümün önünden bir film şeridi gibi aktı. Hatta daha gerisi. Çünkü mamamda onların ekmeği vardı. Bu filmi tekrar seyrederken heyecanlandım, üzüntüm daha da arttı. Yıl 1947. Daha Hürriyet yok. Babıali’nin “Türkiye Türklerindir” diyen patronu Sedat Simavi, Cemal Nadir Sokak No:7’deki köhne binada 7Gün ve Karikatür dergilerini çıkarıyor. Babam Hüseyin Usta da bir çalışanı. Evimiz matbaaya çok yakın olduğu için her gün annemin babam için hazırladığı öğle yemeğini sefertası ile götürüyorum. Bir keresinde Sedat Simavi Bey’le karşılaştım. Tanımam tabii. O yıllarda matbaanın her şeyi olan Hatice Hanım’a “Kimin çocuğu bu” diye sordu.

Sonra da bozuldu “Bacak kadar çocuk yemek getirir mi” diye. Elimden tutup, hemen birinci kattaki odasına götürüp, o devrin en lüks şekeri olan karamela verdi. Bu son yemek seferim oldu. Babam eve gelmeye başladı. Bir daha da kendisini görmedim. Ve yıl 1961. Lise son sınıftan beklemeliyim. Babam Erol Simavi’den bana iş istiyor. Verdiği iş, kendisine de babasının Hürriyet’te reva gördüğü ilk işi olan mücellithanede. Hürriyet artık yeni heykelli binasında ama mücellithane eski binada. Yeni bir makine gelmiş, o zamana kadar elle katlanan kitap formalarını, otomatik olarak katlıyor.

O makinaya koydu Yusuf Ustam. İşimi çabuk kavradım. 6-7 ay sonra gelen Erol Bey’in ağabeyi Haldun Simavi kim olduğumu ve tahsilimi sordu. Hemen ertesi gün de Hürriyet ilan servisine alındım. 2 yıl orada geçen serüven ve 1964’de yeni çıkan “Eyyy” NewYork Times’ın kopyası, Türkiye’nin ilk ofset gazetesi Yeni Gazete’ye geçiş. Eşim Reyhan da o sıralar hem Haldun Bey’in, hem de Erol Bey’in sekreteri.

Yani işim iş. Ancak bütün çabalarımıza rağmen Türk okuru böyle bir gazeteyi kabul etmeyince 1968’de kapandı. Beni Hürriyet yazı işlerine geçirdiler. Tam bu günlerde iki kardeş ayrıldı. Erol Bey sekreteri Reyhan vasıtasıyla beni çağırttı. “Sen ikisiyle de çalıştın. Hürriyet’in başına Nezih Demirkent mi, İlhan Turalı mı geçmeli” diye sordu.

Ben tabii hocam Nezih Bey’i önerdim. “Bırak o göbekliyi” dedi ama,iki gün sonra Nezih Abim genel müdür oldu. Yıllar sonra Reyhan’ı da (Erol Bey’in verdiği dedikodularla) cemiyet haberlerindeki başarısı nedeniyle Hafta Sonu Gazetesi’ne geçirdiler. Ben bu arada bugün hala var olan Elele Dergisi’nin maketini hazırlıyorum. 31 Mart 1976 günü ikimize de birer zarf verildi. Kovulmuştuk.

Yan yayınların başındaki Çetin Emeç’in egosuna yenilmiş ve aynı gün işsiz kalmıştık. Erol Bey 2 ay sonra her gün gittiği Hilton’un barına çağırıp, ne yapacağımızı sordu. Bilmiyorduk. “Dergi çıkarın ben arkanızdayım” dedi. Nezih Bey de aynı düşüncedeydi. Ve aynı yıl sonradan gazete olan ŞEY Dergisi’ni çıkardık. Kağıdımızı vicdan azabı çeken Erol Bey veriyordu.

Ayrıca bütün teknik işlerimizi de onun emriyle 3 yıl süreyle bila ücret Hürriyet yaptı. Para kazanmaya başlayınca teşekkür edip bitirdik. Bu arada başka dergiler de çıkardık. En son da Türk dergiciliğinde bir çığır olan VIP Magazine’i. Bugün Genel Yayın Müdürüm olan Rıfat Ababay da o yıllarda, yani ŞEY’in ikinci yılında 1978’de daha üniversiteye yeni adım atmışken bizde gazeteciliğe başladı.

Ancak kabusumuz Çetin Emeç yine karşımıza çıktı. ŞEY, Türkiye ve Avrupa’da Hafta Sonu’nu geçince, dağıtımımızı engelledi. Dolayısıyla tirajımız dibe vurdu ve kapattık. VIP Magazine ile devam ettik.

İşte ilk ve tek patronumuz Erol Simavi’nin kaybının hatırlattığı bir film şeridi. Uzun ama kısa metrajlı. Sonraki yıllarda İsviçre’de yaşarken Lozan’da 3 kere daha görüşebildiğimiz Erol Simavi, alçak gönüllü, dost, sevecen ve hatırşinas bir patrondu bizim için.

Bu yazıda adı geçenlerin hiç biri bugün yaşamıyor. Galiba rahmet istediler. 37 senelik patronluğumdan sonra şimdi yine bir patronum var. Aydın Doğan’a Allah uzun ömürler versin.


Hürriyet’in 1 Mayıs kuruluş yıldönümleri Cağaloğlu’ndaki heykelli binanın en üst katındaki lokantamızda kutlanırdı. İşte Hürriyet’in 25. Yıl kutlamasında patronumuz Erol Simavi, Reyhan ve bana ‘10. Yıl Rozeti’ veriyor. Sayfanın tepesindeki resme bakıp da şaşırmayın. O siyah saçlı adam benim. Bugün bu fotoğrafın anlamı daha da kutsallaştı bizim için.

CIZZZ...


Sadece Türkiye’nin değil dünyanın tanıyıp, takdir ettiği 85 yaşındaki duayen işadamı Rahmi Koç’a Legion D’honeur nişanı verildi. Törende Büyükelçi de methiyeler düzdü. Ancak hak eden 3-5 kişiden sonra bu nişanı alan 21’inci kişi oldu Rahmi Bey Türkiye’de. Günaydın be Fransa.

Teşekkürü hak ettiler


Öyle bir seçim yaşadık ki, oy veren 46 milyon kişi adeta hafiye oldu. Neredeyse herkes bir Sherlock Holmes’du. Her taşın altında, perdenin içinde, dışında, tutanakta, torbada, seçim kurullarında, hatta SEÇSİS’te bile hırsızlık ve hırsız arandı. 5-10 olayın dışında da bulunamadı. Plakasız araçlar kuşkusu bile çabuk önlendi. Ve Türkiye yıllar sonra şaibesiz bir seçimi geride bıraktı. Bu başarıda en büyük teşekkürü de aylardır bu işe kendilerini adayan ‘Oy ve Ötesi’ başta olmak üzere diğer benzer oluşumlar hak etti. AK Trolleri bile yok ettiler olağanüstü çabalarıyla. Bu adsız kahramanlara teşekkür hepimizin borcu bence.

Kim kaybetti yahu !


Mecliste sandalye kazananların yanı sıra esamesi okunmayanlar bile bir neden bulup başarılarından dem vuruyorlar. Herkes başarılı. Ve herkes kendisini unutup, rakiplerinin kaybını konuşuyor. Kim ne derse desin, netice ortada. ‘Tek adam’lık hayali, yıllardır dillere dolanan o ‘Milli irade’ sayesinde yandı bitti kül oldu. Milli irade, “Biz başkanlık filan istemiyoruz” dedi. Ülke rahatladı. Yandaş medya Aşık Ethem’in öncülüğünde onlarca gazete ve TV ile karalar bağlarken, halkın sesini yansıtan gerçek medyada, yani Hürriyet ve Posta gazetecilerinde sevinç var. Ama “biz kazandık” gafleti içinde de değiliz. Haşa... Seçimi milli irade kazandı çünkü. Görünen o ki; medya artık pisliklerden temizlenecek. Gazete dağıtımları kontrol altına alınır da, devletin ilanları tiraja göre endekslenirse vay ki vay hallerine. Biz rahatız.

Çizginiz batsın


Seçim sonrası bir haftamız “Kırmızı çizgi” ile geçti. Bir var, bir yokla. Bu çizgilere bakarsanız koalisyon zor. Ve buna da siyaset diyorlar. Sandalyeli Dalton Kardeşler, çizgi ile uğraşırken, ayağına sıkan biri var ki, işte o, iktidar yarışında kül ettiği partisini, yeni bir cinlik yaparak akıllı binaya taşımak istiyor. Bu temeli atabilir mi? Şimdilik meçhul ama o, kafasında dozerleri inşaat alanına sokmuş bile. “45 gün sonra görürsünüz” diyor. Yani ‘Yepyeni Türkiye’nin doğumu 2-3 ebe ile yapılabilecekken, büyük ameliyathaneyi hazırlıyor. Yol arkadaşı ihtiyar doktorlarla beraber eldivenleri giymiş, neşteri arıyor. Sezeryana başlayıp, ‘Yepyeni Türkiye’nin masada kalmasını hayal ediyor. Baş yol arkadaşının ikazlarına rağmen. Demirel “çare tükenmez” demişti ya, o da çareyi erken seçim diye düşünüyor herhalde. Peki ameliyata girecek annenin yani seçmenin söz hakkı yok mu? Onun kafasındaki rejimde yok. Anne denileni yapar. Ekim’de yeniden sandığa gider. Tabii ona göre.

Borç bir kere verilir

Emanet oylarla da olsa barajı aşan HDP, meydanlarda söylediklerini aynen tekrarlıyor. Esprilerle karışık. Cumhurbaşkanlığı seçiminde attığı tohumların ürününü 7 Haziran’da toplayan Demirtaş, bu arada çapaya ve sulamaya yardım eden Erdoğan ve pişekarına da teşekkür etmeli. “Siz olmasaydınız, ben/biz olmazdık” diyerek. Gerçek de bu. HDP’nin dillendirdiği demokratikleşme ve bağlı türevlerine ‘hayır’ diyen yok ama, çözüm süreci içinde bazılarının kafasındaki tilkilerden de kurtulmaları lazım. Yüzde 8-9’dan sonraki emanetler de dahil yüzde 90’ı icraatlarıyla ikna etmeleri gerekiyor. Çünkü her seçimde borç istenmez. En önemlisi Türkiye partisi olma yolunda tehlikeli virajları da aşmak lazım. Beklenen de bu.

KISACA...

- Melih Gökçek TÜSİAD’a “Bindiğiniz dalı kestiniz. Kendi düşen ağlamaz” dedi. Ama Başgan balkonda yüzünü gördük. Kestiğin daldan düşmüş gibiydin.

- THY ve 3 devlet bankası 3’er dakikalık AKP propagandası yapan reklamları hala yandaşlara yağdırıyor. Ne diyelim Allah son gürlüğü versin.

- Seçimin kaybedenleri sıralanırken, sadece İstanbul’u değil, Türkiye’yi dolaşan Sarıgül’e yazık oldu. Ama o şimdi de teşekkür turlarına başladı. Kibar adam vesselam.

Haberin Devamı


- Meclis Başkanı seçilecek ya, eski kurt Baykal yakışır valla. Bir bunu yapmamıştı. Hadi bakalım AKP dışındakiler, hiç olmazsa bu kez çizginiz yeşil olsun. Olsun ki, atın ilk golü.

- HDP’liler dikkat! Baraj sarhoşluğuna kapılmayın. Vekiliniz Burcu’nun ağzını, elini bantlayın. Ki, bir daha konuşmasın, keleşi de çeviremesin.

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder