Erkut Can İlk maç, son heyecan
HABERİ PAYLAŞ

İlk maç, son heyecan

Haberin Devamı



İlk kez maça gideceğim. 14 yaşımdayım. Babam Milli Takımı tuttuğu için futbol merakı yok. Benim ise aksine. Eğrisi doğrusuna geldi bir gün maça gitmem için izin verdiler. Mahalleden Müjdat Abi ile gideceğiz. Mithatpaşa Stadı’na Beşiktaş-Galatasaray maçına. Yıl 1956. O yıllarda derbilerde geceden gidilip sıraya giriliyor. Şimdiki gibi 5 dakika önce değil. Ayrı gayrı da yok, stat yarı yarıya bölüşülüyor.

Deniz tarafındaki açık tribün sırasındayız. Herkes battaniyelerle hazırlıklı gelmiş. Biz de bir yere iliştik. Yani sıraya. Sabah oldu polisler geldi sırayı düzenlemeye çalışıyorlar. Ama nafile. Derken 1 metrelik coplarıyla atlı polisler sökün etti. Sıra filan kalmadı. İlk copu da orada yedim. Yani bütün gece beklemek boşa gitti. Tecrübeli ağabeyim sayesinde yine bir sıraya girdik.

Neticede kapılar açıldı ve tribündeyiz. O an dünyanın en mutlu insanı bendim herhalde. İşte o mutluluğun yaşlanmış bir benzerini, geçen hafta sonu tekrar aynı tribünde yaşadım. Beşiktaş Divan Kurulu’nun toplantısını, Başkan Orman, inşaat halindeki stadımızda yapmak isteyince, yüzlerce divan üyesi (Eşim dahil) adı sonradan eski açık olan tribünün altında toplandık.

Yer gök beton ama siyah kalın muşambalarla kaplanmış toplantı için. Ne var ki “Tribüne çıkmak yasak” dediler. Demir bariyerlerle kapatmışlar nedense. Rica minnet gazeteciyim deyip zorla 3 basamak inip, bir de fotoğraf çektirebildim. Bu mutluluğu yaşamak bile bir Beşiktaşlı olarak ayrıcalıktı. Başkanımız açılış için Eylül diye tarih verdi ama, benim izlenimim, çok zor. Kaba inşaat bile daha bitmemiş. Bir de ince işçilik var. 3 aylık çim oluşma süreci var. O da çatı kapandıktan sonra başlayacakmış. Yani var, var, var. Ama bu gururun mutlaka bir de mutlu sonu var. Bekleriz.

Katmerli rezillik

AHaber’de bir babanın bilinen kartvizitini devam ettiren oğlu koca bir çanak tuttu, tezvirattan nemalanan bir başkası da içine bir güzel pisledi. Ama çanaktaki pislik bir anda yüzlerine bulaşıverdi. Türkiye, haysiyetli kadın siyasetçilerin en önde gideni, her devirde dik durmayı başarabilmiş Meral Akşener’in yanında saf tuttu. Olayı, suçlamayı zaten biliyorsunuz. Tekrarlamak gereksiz.

Pislikçibaşı, binbir dereden su getirmeye çalışırken, “Ben ona iyilik yaptım” bile diyebildi. Yüzü kızarmadan. Kepazeliğin bir nebze de olsa sevindiren yanı ise Davutoğlu çiftinin ve Hayrünnisa Gül’ün olayı kınaması, Erdoğan çiftinin de üzüntülerini bildirmeleri oldu. Yine de vicdan ağır bastı. “En zor şartlarda bile öylesine haysiyetsiz, alçakça bir şerefsizlikle karşılaşmadım.” Akşener’in sözleri bunlar. Ama pislikçibaşı aynı zamanda pişkin de.

Akşener’in bu pisliği mahkemeye götürmesini bekliyormuş. Yok yapmazsa o hukuki süreci başlatacakmış. Yavuz hırsızın da bu kadar cüretlisi görülmemiştir herhalde. O zaman ben haber vereyim. Akşener, İstanbul Anadolu Adliyesi Basın Savcılığı’na başvurusunu yaptı. Dosya no: 68065. Gidip bakabilir. Bir de RTÜK var. Ne yaptı biliyor musunuz? İnsan onurunun ederini etiketledi ve kanala sadece 13 bin lira ceza verdi. Olaya da Ahmet Hakan kardeşim noktayı koydu. “Seni yeryüzünün en alçak, en şerefsiz, en haysiyetsiz insanı ilan ediyorum” diyerek. Bu kadar.

Seviye meselesi

Gökçek’in sarışını ABD Dışişleri sözcüsü Harf, bizimkinden baskın çıktı. Hiç altında kalmıyor. Önce “Ona cevap verip onurlandırmam” demişti. Başkanın sesi çıkmadı. Şimdi de Nato için Ankara’ya geleceği açıklanınca muzip gazeteciler sormuşlar, “Ankara’da Gökçek’le görüşecek misiniz?” diye. Sözcünün sözü yine acıtacak cinsten olmuş: “O toplantılar onun seviyesi değil.” Ama Gökçek’in elinde hala bir koz var. Tamam pul koleksiyonunu göstermeye çağıramaz ama, pekala dinozorlarını göstermeye çağırabilir. Hatta birisinin üstüne çıkıp Harf’e karşı seviyesini bile yükseltebilir.

Bu ne korkudur yarab...




Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ege Ordu Komutanlığı’na gidiyor. Bindiği otobüsün üstünde, açık kapısında ve içinde sivil polisler. Arkasında koca 4 jipin kapıları açık ve sivil polisler dışarıda. Daha arkada içi polis dolu siyah otomobiller. Yanlarında bir sürü motosikletli polis. Geldiği yol boyunca sırtı yola dönük sıralanmış yüzlerce polis. Ayrıca komutanlığın çevresine de silahlı askerler dizilmiş. Ne o, Başkomutan ziyarete gidiyor. Ürkütücü bir manzara. Otobüsün önündeki Cumhurbaşkanlığı armasına yakışmayan bir görüntü. Ayrıca Türk halkı bu görüntüye alışık da değil. Yadırgıyor. Bu halk Cumhurbaşkanları geçerken, ona el sallayarak sevgisini belirten bir halk. Peki öyleyse bu aşırı koruma ordusunun, dolayısıyla korkunun nedeni ne? Kimden ve neden korkuluyor acaba. Bir bilene sormak lazım herhalde.

CIZZZ...

Yandaş takımı, bayrak, sancak ve flamalarını, omuz askılarına takıp yürümeye başladı. Beslemeleri de Aydın Doğan’a karşı racon kesmeye. Komutan emir verdi herhalde. Ama ellerindeki bayrak, sancak sopalarına kılıf da bulamayacaklar bir gün. Bakalım nereye (Hadi kibarca söyleyelim) saklayacaklar.

Dedi valla...


- Demokrasi ve hukuk vurgusu yapan Babacan, ”Bu zayıf tablo devam ederse, demokrasi ve ekonomide görmüş olduğumuz tabloyu bile mumla ararız” dedi. Dedi valla.

- Taş Yapı Turanlı ise, “Hepsi Babacan gibi olsa, Milli gelir 40 bin lira olur” dedi. Dedi valla.

- İsmi lazım değil sakallı bir işadamı dedi ki: ”Osmanlı’da sistem, Başkanlık sistemiydi. Bunu Amerikalılar kopya etti ve ’Biz Amerika’yı, Osmanlı’dan öğrenerek kurduk dediler.” Valla aynen böyle dedi.

- Davutoğlu, “Menderes asılırken MHP neredeydi” dedi. MHP’nin o tarihte daha kurulmadığını bilmeyerek. Dedi valla.

- “Ah benim Kürt kardeşlerim, canım kardeşlerim, biz size sevdalıyız. Ama siz bizi anlamakta zorlanıyorsunuz” dedi Erdoğan. Valla böyle dedi.

- Başbakan, “Hırsızlık iddianamelerini, hakim ve savcıların ihracıyla aynen sahiplerine iade ettik” dedi. Dedi valla.

Bu, bu demek mi?

Libya’da yabancı bayraklı bir yük gemimiz karadan, havadan bombalandı, bir kaptanımız öldü ya, bir yetkili de çıktı konuştu. “Gemide bayrağımız olsaydı durum çok farklı olurdu.” Biliyorsunuz gemi IŞİD’in kontrolünde olan bölgeden açılan ateşle vuruldu. Dostumuz IŞİD bayrağımızı görseydi demek ki vurmayacaktı. Ben başka bir mana çıkaramadım. Çıkaran varsa beri gelsin.







Sıradaki haber yükleniyor...
holder