Hakan Çelik 'Fetih 1453' ve milliyetçi rüzgârlar
HABERİ PAYLAŞ

'Fetih 1453' ve milliyetçi rüzgârlar

Haberin Devamı

Türkiye’nin jeopolitik öneminin ortaya çıkması, ekonomisinin toparlanması ve Türk pasaportunun itibar kazanması -doğal olarak- popüler kültüre de etki ediyor. Milliyetçi duyguları köpürten “Muhteşem Yüzyıl”, “Kurtlar Vadisi” gibi diziler ya da “Mavi Jeans” gibi reklamlar yoğun ilgi görüyor. Türk dış politikasının açılımları, zaten Batı’da “Osmanlı diriliyor mu?” sorularını gündeme getiriyordu.

“Fetih 1453” filmi tam da bu havanın ortasında gösterime girdi. Gişe başarısına bakarsak, tarihin en yüksek gelir getiren Türk filmi olacak. Nitekim Türk Sineması’nın en pahalı yapımı durumunda. Sadece fragmanı için 600 bin dolar harcanmış. Faruk Aksoy imzalı filmin toplam maliyeti 17 milyon dolar. Tarihi konulara el atıp hamaset yapmamak zor iştir.
[[HAFTAYA]]

Yapım ekibi bundan kaçınmaya gayret etmiş ama film ister istemez bir noktada “Kahpe Bizans” havasına girmiş. Kötülerin yönettiği Bizans’ta renkli geceler, zevküsefa, ne ararsanız var; Osmanlı ise sadece ciddi işlerle ilgili. Cinsellik yok, “bebekleri leylekler(!) getiriyor”. Yapımcı, filmdeki Bizanslılara Grekçe konuşturup bu rolleri Yunan oyunculara verse filmin gerçeklik hissini artırabilirdi. Bu sayede filmi uluslararası pazara çıkarmak daha kolay olabilirdi. Ulubatlı’nın ağırlıklı rolü Fatih Sultan Mehmet’i gölgelemiş, hatta bir oranda ezmiş.

Yönetmen tıpkı “Braveheart” örneğinde olduğu gibi Ulubatlı karakteriyle ayrı bir kahramanlık filmi yapabilirdi. Savaş sahneleri iyi çalışılmış. Batı Sineması’ndaki örneklere çok yakın. Ancak bazı replikler kâğıttan okunuyor hissi veriyor. Bu durum tecrübesi eksik oyuncu seçiminden kaynaklanıyor. Filmlerin fragmanları ve afişleri önemlidir. Çok daha iyi bir afişin hazırlanabileceğini düşünüyorum. Genel olarak bakınca film için harcanan emek ve gayretleri, casting çalışmasını, prodüksiyon zenginliğini takdir ettim. “Fetih 1453” daha iyisini yapabilmek için ciddiye alınması gereken bir örnek olmuş. Baştan sona sıkılmadan izletiyor, temposu gayet iyi. Türk Sineması’nın bu türdeki en büyük prodüksiyonu. Mutlaka gidip görmenizi tavsiye ederim.

Dört yılda bir büyüyor


Patrik Bartholomeos- Niko Arhondonis

Dünyadaki Ortodoksların ruhani lideri ekümenik Patrik I. Bartholomeos, 29 Şubat 1940 doğumlu. Takvimlerin bir özelliği olarak dört yılda bir doğum gününü kutlayabiliyor. Son derece esprili bir insan olan Patrik, bu durumu “Dört yılda bir büyüyorum” diye anlatıyor. Türkiye’de 29 Şubat doğumlu yaklaşık 30 bin, dünyada 4 milyon kişi olduğu sanılıyor.

Gökçeada doğumlu olan Patrik’in ailesi dünyanın farklı ülkelerinde yaşıyor: Ablası Zaharo Atina’da, erkek kardeşi Andon Fransa’da, ağabeyi ise Avustralya’da. Ailesi ve çok yakınları önceki gece İstanbul-Ortaköy’deki La Maison Restoran’da Patrik için sürpriz bir doğum günü yemeği organize etti. Yemeğe katılmak üzere Avustralya-Melbourne’dan gelen Patrik’in ağabeyi Niko Arhondonis, uzaklarda Türkiye hasreti çeken bir isim.

Yılın bir bölümünü kardeşiyle ortak hatıralarının olduğu Gökçeada’da geçiriyor. Niko da türlü nedenlerle Türkiye dışına gitmek zorunda kalmış yüzbinlerce kişi gibi bir gün doğduğu topraklara dönmek istiyor. Türkiye, barışçı, demokratik ve hoşgörülü çizgide ilerleyebilirse pek çok önemli ismin geri dönüşüne tanık olacağımızı düşünüyorum. Gidişleri bize çok şey kaybettirdi, gelişleri kazanç olur.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder