Hakan Çelik

28 Mart 2024, Perşembe 07:00

Tarihi kültürel birikimi Londra ve Paris ile yarışır

Başlıkta ifade etmeye çalıştığım konu refah düzeyi veya mali varlıkla ilişkili bir şey değil. Tamamen kültürel çeşitlilik ve zenginlikten söz ediyorum. İstanbul’un, kadim şehirler arasında farklı bir yeri var. Ancak Roma, Kudüs ve Venedik ile karşılaştırılabilir. Fakat bunların hepsinden daha büyük bir metropol olması İstanbul’a bambaşka bir boyut kazandırıyor. Şehre, tarihi ve kültürel kimliğini kazandıran merkezlerin başında da Beyoğlu geliyor. Kiliseler, sinagoglar, camiler, kütüphaneler, galeriler, diplomatik temsilcilikler ve sanat merkezlerinin sayısı, niteliği, renkli ve dinamik özelliklerine bakınca Beyoğlu’nun bu yönüyle Londra ve Paris’in bile önüne geçtiğini düşünüyorum.

Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız farklı inanç ve kültürleri kucaklayan bir yaklaşım içinde oldu. Bu tutumu da Beyoğlu’nun çok kültürlü yapısıyla güzel örtüştü. Beyoğlu Belediye Başkanı Yıldız, kısa süre önce CNN Türk’teki yayınıma konuk olduğunda kentsel dönüşüm çalışmalarıyla birlikte ilçedeki tarihi ve kültürel yapılarla ilgili koruma ve restorasyon programını anlatmıştı. Başkan Yıldız’a bahsettiği yerleri gidip ziyaret edeceğime söz vermiştim. Beyoğlu Belediyesi Etüt Proje Müdürü Yusuf Soyuer ile birlikte tarihi yerleri kapsayan uzun bir tur yaptık. Fransız Yetimhanesi, Terra Santa, Galata Kadılığı, Ceneviz Sarayı ve daha başka mekânlara gittim. 

Terra Santa Manastırı: İstiklal Caddesi’nin bir alt sokağında yer alan müthiş bir yer. İstanbul’da İspanyol Katolik kültür varlığının önemli sembollerinden. Beyoğlu Belediyesi’nin çalışmasıyla çok güzel bir sosyal çalışma alanına dönüştürülmüş. Proje tamamlandığında şehrin sayılı mekânlarından biri olabilir.

Tarihi Esgher Sinagogu Binası: Hasköy’de, Rahmi M. Koç Müzesi’nin hemen yanında. Uzun yıllar önce zift deposu sonra da nargile cafe olarak kullanılmış. Özgün karakterini kaybetmiş. Beyoğlu Belediyesi, İstanbul’un tarihi ve kültürel kimliğinde bu kadar önemli bir konumda bulunan eski bir ibadethanenin yıkık döküp halden çıkarılması için kapsamlı bir restorasyon çalışması yürütülmüş. Şu anda gençlerin gelip çalışabildiği kütüphane olarak kullanılıyor. Türkiye Yahudi Cemaati ile birlikte yapılacak ortak bir çalışmayla gelecekte bir Yahudi Müzesi veya kültür merkezi olarak da kullanılabilir mi acaba diye düşündüm. 

St. Joseph Fransız Yetimhanesi (Orphelinat): Bir adı da St. Eugene Sarayı olan yetimhane Firuzağa Mahallesi, Boğazkesen Caddesi’nde bulunuyor. Şaşırtıcı güzellikte iki ana yapıdan oluşuyor. Ortasında kocaman bir avlusu var. 1868 yılında Klasik Batı üslubuyla inşa edilmiş. 20. yüzyılda kartonpiyer atölyesi olarak kullanılmış. İçinde eski bir şapel de bulunuyor. Umarım Fransa devleti de binayı yeniden ihya etmeye hazır durumda bulunan Beyoğlu Belediyesi’ni destekleyecek bir yaklaşım içine girer. Fransızların da katkısıyla İstanbul müthiş bir sanat ve kültür merkezine kavuşur. 

Beyoğlu Piyalepaşa Baruthanesi: Geçen yıl Millet Kütüphanesi’ne dönüştürülmüş. Gittiğimde çok sayıda öğrencinin içeride çalıştığını gördüm. İnternet var, çay/kahve ikramı yapılıyor. Yukarıda sözünü ettiğim restorasyon ve ihya çalışmalarının tamamlanmasıyla Beyoğlu’nun bir dünya kültür ve sanat merkezi kimliğinin pekişeceğine inanıyorum.

26 Mart 2024, Salı 07:00

Gaziantep küresel düzeyde dikkat çekiyor

Geçmiş dönemlerde Aile Bakanlığı görevinde de bulunan Fatma Şahin, başarısının sadece ulusal siyasetle sınırlı kalmadığını kanıtlamış bir isim. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanlığı süresince de çok önemli projelere imza attı; gayreti, çalışkanlığı ve insanlarla kurduğu samimi iletişimle çok farklı bir profil çizdi. CNN Türk’te cumartesi günü canlı yayın konuğum olan Fatma Şahin ile geleceğe dair projelerini konuştuk. Ekonomideki gelişmeler nedeniyle geniş kitleler ihtiyaçlarını karşılama noktasında ciddi zorluk yaşıyor.

Bu nedenle sosyal belediyecilik uygulamaları çok önem kazandı. Fatma Şahin, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi imkânlarıyla başlattıkları emekli kartı 79 bin ihtiyaç sahibine ulaştırdıklarını, kart sahiplerine sosyal tesislerde yüzde 20 indirim sağladıklarını ifade etti. Ayrıca kadın dostu, genç dostu bir şehir olmak istediklerinin altını çizdi. Gaziantep üretimde, İzmir ve Ankara ile yarışan bir şehir haline geldi. Fatma Şahin, savunma sanayii imkânlarını bünyesinde bulunduran Ankara’yı bile geride bırakacak durumda olduklarını söyledi. Makine halısında dünya üretiminin yüzde 70’ini tek başına karşıladıklarına işaret etti. Nurdağı ve Islahiye başta olmak üzere depremden etkilenen bölgelerde dönüşümü 5 yıl içinde tamamlayacaklarını müjdeledi. Beni en fazla etkileyen bilgilerden biri ‘Protez Üretim Merkezi’ oldu. Gaziantep bu alanda dünyanın en gelişmiş üretim noktalarından birine sahip olmuş. Gaziantep’in yakında yeşil dönüşüm ve savunma sanayii alanında da öne çıkan bir şehir olacağını tahmin ediyorum.

KARAVAN PARKI

Gaziantep’i son ziyaretimde etkilendiğim iki yerden söz etmek istiyorum. İlki ‘Karavan Parkı’. Nedense Türkiye’de yerel yönetimler bu konuya şimdiye kadar çok uzak durdu. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu alanda bir çalışması var mı bilmiyorum. Fakat Gaziantep çok güzel bir girişimle, göl kenarında dünya çapında özelliklere sahip bir karavan parkı kurmuş. Fatma Şahin’le birlikte gittiğimiz kampta bir İtalyan, bir Fransız aileyle de tanıştım. Mekândan çok memnun olduklarını anlattılar. 7/24 güvenliği, çamaşırhanesi, mutfağı, elektrik temini, ıslak zeminleri, duş alanları ve dinlenme merkezleri var.

Günlük konaklama ücreti sadece 150 TL. Aynı anda 40 karavana hizmet verebiliyor. Şimdiye kadar 3 bin 500 kişi konaklamış. Bunların yarısını yabancı misafirler oluşturuyor. Huzurlu, çok güzel bir yer. İnsana karavan sahibi olma isteği uyandırıyor. Fatma Şahin, Türkiye Karavan Federasyonu’yla ortak çalışma yürüttüklerini, internet uygulaması sayesinde dünyanın her yerinden insanların araçlarıyla buraya gelmek istediklerini anlattı. Çok beğendiğim ikinci mekân, ‘Rayiha Baharat Müzesi’ oldu. Bitkiler, şifalı otlar ve baharatların sergilendiği, satışa sunulduğu yer aynı zamanda bir konaklama tesisi, restaurant ve hediyelik eşya dükkânına sahip.

Amerika ve Avrupa’da bile eşine az rastlanır çok şık bir mekân kurmuşlar. Rayiha Baharat Müzesi, kokular ve şifalı bitkilerin dünyasına bir yolculuk. Fransa’nın parfüm endüstrisinden her yıl milyarlarca dolar kazandığı düşünülecek olursa Gaziantep’teki bu girişimin ekonomik potansiyeli anlaşılabilir. Fatma Şahin, buradaki sohbetimizde Çin, Japonya ve Güney Kore’den yakında çok sayıda ziyaretçinin Gaziantep’e gelmeye başlayacağını; esnaf, lokantalar ve oteller dahil şehrin ekonomisine ciddi katkı sunacaklarını da ifade etti.

23 Mart 2024, Cumartesi 07:00

Seçim yaklaşırken

Yerel seçimlere yaklaşık bir hafta kala bazı noktalarda tablo netleşiyor, hâlâ flu veya gri kalan alanlar da var. Notlarımı ve izlenimlerimi özetle paylaşmak istiyorum:

* Türkiye’de normal şartlar altında 31 Mart’tan sonra uzunca bir süre seçim yaşanmayacak. Aktörler bunu da hesaba katarak stratejilerini belirliyor.

* Muhalefet blokunda bir dağınıklık söz konusu. Daha doğru bir ifadeyle 6’lı masayı oluşturan bileşenlerin aşağı yukarı hiçbir ortak hareket imkânı kalmadı. Bununla birlikte seçmen kendisine göre bir denge ve rasyonalizasyon yaklaşımı içinde. Bu doğrultuda CHP’nin güçlü olduğu yerlerde CHP’ye yönelme eğilimi var.

* Muhafazakâr Kürt seçmenlerde seçimden sonra Doğu ve Güneydoğu’ya dönük hangi adımlar atılacak. “Çözüm süreci” diye tarif edilen yaklaşım yeniden mi canlanacak? AK Parti kurmayları bu alandaki beklentilere kapıyı açık tutuyor. DEM yeni dönem çağrısı yapmıştı. Neleri kapsadığı tam olarak net değil. Selahattin Demirtaş’ın da sosyal medyadan bir iki gün içinde yönelim işareti içeren mesaj vermesi bekleniyor. Uzun süredir sessizliğini koruyan Leyla Zana da meydanlardaydı.

* Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler Ankara’da küçük bir gazeteci grubuna açıklamalar yapmış ve olası Kuzey Irak harekâtı hakkında bilgiler vermişti. Bu harekât seçim öncesinde yapılır mı ya da 31 Mart’ta sandıktan çıkacak dinamiklerle ilişkilendirilebilir mi bunu göreceğiz.

* Yeniden Refah Partisi ile AK Parti arasındaki soğuk hava sürüyor. Son hafta bu ayrışmanın değişeceğine dair bir işaret yok. İslami, muhafazakâr camianın bir başka merkezi Saadet Partisi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde estirdiği rüzgârın gerisinde görünüyor.

* DEVA ve Gelecek şu ana kadar beklenen varlığı gösteremedi. Bazı yerlerde bu partiye gönül verenler AK Parti’ye yönelebilir.

* Ankara’da mal varlığı tartışması birçok şeyin önüne geçti. Projeler ve normal zamanlarda sonuca etki edebilecek başlıklar geriye düştü.

21 Mart 2024, Perşembe 07:00

Ağrı’da eğitim adına güzel şeyler oluyor

En değerli yatırımlardan biri insana yapılandır. Türkiye maalesef insan kaynağını yeterince etkin kullanabilen bir ülke değil. Özellikle Doğu Anadolu illerimizden büyük şehirlere yoğun göç yaşanıyor. Ülke dışında bir gelecek arayışı içinde olan insanlarımızın sayısı da az değil. Bu anlamda kırsal kesimlerde ve özellikle Anadolu illerimizde fırsat eşitliği yaratılması adına atılan adımları çok önemsiyorum. Milli eğitim çalışmalarına katkı veren, altyapı ve fiziki ortamların oluşmasına imkan sağlayan kuruluşları çok takdir ediyorum. Zamanım ölçüsünde gidip faaliyetlerini yerinde görmeye gayret ediyorum.

Kısa süre önce IC İbrahim Çeçen Vakfı’nın davetlisi olarak Ağrı’ya gittim. Bölgenin geleceği için beni umutlandıran notlar aldığım bir ziyaret oldu. Türkiye’de eğitim ve insan kaynağı alanında ciddi çalışmaları olan saygın iş insanı İbrahim Çeçen ve Vakıf Başkanı Günseli Çeçen ile konuşma fırsatı buldum. Öğrenciler ve akademisyenleri dinledim. Ağrı, tarihi, doğal güzellikleri ve kültürel zenginlikleriyle dikkat çekerken, son yıllarda bu bölgede eğitim alanında öne çıkıyor. Buradaki üniversitenin kuruluşu bu anlamda bir kilometre taşı niteliğinde. Üniversitenin şehre kattığı değerler ve vizyonu, Doğu Anadolu’nun eğitim seviyesinin yükselmesine katkı sağlıyor. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nin yelpazesi hayli geniş.

Altyapı ve donanım açısından gayet iyi durumda. Mühendislikten sağlık bilimlerine, sosyal bilimlerden tarıma kadar birçok alanda rekabetçi eğitim ortamı sağlanmış. Üniversitede Malezya’dan çok sayıda öğrenci var. Nijerya ve Senegal gibi ülkeler de öğrenci göndermiş. Böylesine uluslararası ortamla karşılaşmak benim için de sürpriz oldu. Toplam öğrenci sayısı 17 bin, kadrolu 560 akademisyen görev yapıyor. Doluluk oranı yüzde 100. URAP ve SCImago değerlendirme kuruluşu sıralamalarında dünyadaki 30 bin üniversite arasında ilk 3 bine girmeyi başarmışlar, Webometrics’te de 3 bin 596’ncı sıraya yerleşmişler.

Yakalanan başarılarda, Çeçen Ailesiyle birlikte, vakıfta 21 yıldır çeşitli kademelerde görev yapan Günseli Çeçen’in de rolü büyük. Günseli Çeçen, sohbetimizde “Sanat-kültür, bizim faaliyette bulunduğumuz alanlar arasında. Fakat en güçlü kasımız eğitim. Türkiye’nin her bölgesinden bursiyerlerimiz var. Ağrı ise bizim pilot bölgemiz. Üniversitemiz, vakıf destekli bir devlet kurumu statüsünde faaliyetlerini sürdürüyor. Biz de gençleri hayata hazırlamak için pek çok branşta gayret gösteriyoruz. Çok projemiz var, hepsine destek, katkı sağlıyoruz” diyerek gelişmeleri özetledi. İbrahim Çeçen de bu süreçlere ne kadar önem verdiğini anlatırken üniversite sanayi iş birliğini öncelikli gördüklerini, bu sayede meslek eğitimi ve istihdam yoluyla bölgenin ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmak istediklerinin altını çizdi.

Katıldığım etkinlikte Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektörü Prof. Abdulhalik Karabulut, Vali Mustafa Koç, Belediye Başkan Vekili Kenan Yıldırım, Rektör Yardımcıları Prof. Faruk Kaya, Prof. Önder Şimşek ve Prof. Mucip Genişel hazır bulunuyordu. Ağrılıların, şehirlerine sahip çıkmak konusundaki kararlılıklarını gördüm. Ancak “Nasıl olsa önde gelen bir iş insanı elini taşın altına koyuyor” diye çalışmaları uzaktan izlemek doğru olmaz. Bu bölgenin önde gelen iş insanları, sanatçıları ve kanaat önderleri de umarım önümüzdeki süreçte bu çalışmalara daha fazla katkı sağlar.

19 Mart 2024, Salı 07:00

Seçime doğru

Türkiye’de pek çok ile gidiyorum, İstanbul’da ilçeleri geziyorum. Herkesin en fazla merak ettiği soru “İstanbul’u kim kazanacak?” Elbette Ankara, İzmir, Antalya ve diğer büyük şehirlerdeki durum da önemli ama İstanbul nüfusu, ekonomiye katkısı ve daha başka birçok parametre nedeniyle Türkiye genelinde çok belirleyici bir sonuç verecek. Bu seçime sadece İstanbul odaklı bakan seçmenler kadar ülke siyasetindeki gelişmeleri değerlendiren ve tutumlarını buna göre şekillendirecek olanlar da var.

İttifakların durumu da belirleyici faktörler arasında. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin 31 Mart seçimindeki adayı Ekrem İmamoğlu ile AK Parti’nin adayı Murat Kurum arasında büyük rekabet yaşanıyor. Nefes kesen yarış son günlere kadar devam edecek. Zira henüz kararını vermemiş olan seçmen kitlesinin sayısı az değil. DEM’in aday çıkarması İmamoğlu’ndan fazla bir oy götürmeyecek gibi görünüyor. İzlenimim, DEM seçmenlerinin tabanda bir İstanbul ittifakına ve CHP’ye yakın oldukları yönünde. İYİ Parti önceki seçimlerde yakaladığı rüzgârı devam ettiremiyor. Saadet de öyle. DEVA ve Gelecek Partileri sonuçlara etki edecek bir varlık gösteremiyor. Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’nin kişisel ağırlığı var ancak İstanbul adayı Berk Hacıgüzeller yeterince tanınmıyor. CHP’nin İstanbul’da etkili olabilecek ağır topları Kemal Kılıçdaroğlu’na yakın oldukları gerekçesiyle Özgür Özel cenahı tarafından dışlandıklarını savunuyor.

Ekrem İmamoğlu da gördüğüm kadarıyla küskün, kırgın veya dışlanmış isimleri kazanmak ve beraber yürümek konusunda çok istekli görünmüyor. Halbuki Mustafa Sarıgül, Gürsel Tekin gibi güçlü isimler İstanbul’da CHP kampanyasına ciddi katkı sağlayabilirdi. CHP’li ilçe belediye başkanlarının çoğu, geride bıraktığımız dönemde kapalı bir kitleyle iletişim sürdürdü. Kültür-sanat etkinlikleri, çoğunlukla belli topluluklar için düzenlendi. Gördüğüm kadarıyla bir tür yankı odasının içine hapsoldular. İstanbul’daki CHP’li başkanların daha kucaklayıcı olacaklarını umuyordum. Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ı bir istisna olarak görüyorum. Proje ve çalışmalarının yanı sıra iletişime de önem verdi.

AK PARTİ CEPHESİ

AK Parti İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe, cumartesi sabahı CNN Türk’te canlı yayın konuğum oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla seçimden bir hafta önceki 24 Mart’ta düzenlenecek büyük İstanbul mitingi için yoğun çalıştıklarını anlattı. Erdoğan yerel yönetim ve teşkilatlara “Kapı kapı dolaşın” talimatı vermişti.

İstanbul’da 29 ilçe, AK Partili belediyeler tarafından yönetiliyor. Benim değerlendirmeme göre; Bağcılar Belediye Başkanı Abdullah Özdemir, Başakşehir Belediye Başkanı Yasin Kartoğlu, Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız, Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu, Eyüpsultan Belediye Başkanı Deniz Köken, Sancaktepe Belediye Başkanı Şeyma Döğücü, Sultanbeyli Belediye Başkanı Hüseyin Keskin, Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı ve Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy çalışmaları, projelerinin yanı sıra etkili iletişimleriyle Murat Kurum’un kampanyasına ciddi katkı sağlıyorlar. Saydığım isimleri sahada çok sık görüyorum, ekipleriyle birlikte canla başla çalışıyorlar. AK Partili başkanlar tarafından yönetilen diğer ilçeler Çatalca, Çekmeköy, Gaziosmanpaşa, Güngören, Kâğıthane, Pendik, Sultangazi, Şile ve Ümraniye Belediyesi’nin çalışmaları hakkında henüz yeterince fikir edinemedim.

14 Mart 2024, Perşembe 07:00

“Gittiğim her yerde sempati görüyorum”

Tunceli Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu 31 Mart yerel seçimlerinde Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) Kadıköy ilçesi adayı oldu. Maçoğlu, belediye gelirleri ve harcamalardaki şeffaflığı, özgün politika ve uygulamalarıyla halkın desteğini kazanmış bir isim. Tarımın güçlendirilmesi, farklı alanlarda üretimin canlandırılması, kadın ve hayvan hakları konusunda da özgün projeler geliştirmişti. TKP Kadıköy Belediye Başkanı adayı Maçoğlu ile ilçenin gözde semti Moda’da Idea Cafe’de adaylık kararını ve neler yapmayı hedeflediğini konuştuk. 

Tunceli’de sevilen bir başkan olmuştunuz, Kadıköy’den adaylık kararını nasıl aldınız?

Doğu’da görev yaparken de insanlar bana ‘gidip biraz büyükşehirde kendinizi neden göstermiyorsunuz’ diyorlardı. Bazıları da bizi ‘küçük şehir dışında başka bir yerde aday olun’ diye teşvik ediyordu. Ben de programlarımızın sadece belli bir bölgeyi değil dünyanın herhangi bir yerleşim birimini yönetmeye yetecek birikim ve unsurlara sahip olduğunu anlatıyordum. Bu süreç böyle gelişti ancak kesinlikle kişisel bir karar değildir, kolektif olarak alınmıştır. Sosyalist Meclisler Federasyonu üyesi ve TKP’nin adayı olarak seçime giriyorum ama arkamda çok sayıda siyasi parti, sivil toplum kuruluşu ve gönüllü örgütü bulunuyor. İzmir, Ankara, Muğla, Bursa, Antalya gibi yerlerden de adaylığım konuşulmuştu fakat büyük desteği Kadıköy seçeneği aldı. Benim ayrıca Kadıköy ile güçlü bağlarım var. Burada sosyalistler olarak mücadele siyaseti veriyoruz, kooperatiflerimiz var. Kadıköy bizi iyi takip ediyor. Burası bütün din ve inançların bir arada yaşadığı çok zengin bir yer. Bu tecrübeyi ülkeye göstermek istiyoruz.

CHP’nin güçlü olduğu, hatta kalesi olarak görülen bir yerden aday olmanız bazı sol seçmenlerin eleştirisine neden oldu.

Kadıköy sol partilerin yüzde 76-78 oy aldığı bir yer. Ben sokakları gezerken ‘o parti bu aday’ gibi bir tartışma yürütmüyor. Gidiyorum, insanların kapısını çalıyorum, sorunlarını dinliyorum. Muhafazakâr seçmenlerden çok fazla insan bana destek vereceğini söylüyor. Halkımızın vicdanına güveniyorum. Gittiğim her yerde sempati ve güler yüz görüyorum. Anketlerde CHP ile yüksek çıkıyoruz, durum bıçak sırtı görünüyor. Bu da Kadıköy’ün kimsenin kalesi olmadığını gösteriyor.

CHP’den nasıl bir farkınız olacak?

Kamucu bir anlayışı öngörüyoruz. İhale yapmıyoruz, belediye eliyle işleri yürütüyoruz. Kamuya ait bütçeyi hesap verebilir şekilde harcamak, ekolojiden insanların sağlıklı beslenme ve eğitim hakkına kadar bir dizi parametrede böyle yaklaşacağız. Elbette CHP’nin de başarılı politikaları var ama biz pek çok konuda ayrışıyoruz. Kararları bireysel almıyoruz.

12 Mart 2024, Salı 07:00

Hedef gelişmişlikte ilk 10 arasında girmek

Yemin ederek göreve başlamak birçok seviyede liderler ve yöneticiler için Anglosakson ülkelerinde bir gelenektir. Sözlerini tutacaklarına dair bir belge olarak kamuoyuyla paylaşırlar ve bunun arkasında dururlar. Sözlerini tutmazlarsa yine halkın önünde bununla hesaplaşacaklarını taahhüt ederler. Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü’nün yeni döneme dair hedef ve programlarını açıkladığı etkinlikten bazı notlar aldım. Özlü’nün “Gerçek Belediyecilik Yemini” adını taşıyan belge aynen şöyle:

“Doğruluk ve dürüstlükten ayrılmayacağıma, hemşehrilerimiz arasında hiçbir ayrım yapmayacağıma, Anayasa ve yasalardan ayrılmayacağıma, kamu kaynaklarını namusum ve şerefim bilerek amacı dışında harcanmasına göz yummayacağıma, dezavantajlı kesimleri gözeteceğime, sosyal politikaları güçlendireceğime, belediye hizmetlerinin gecikmeden ve kaliteli şekilde icrası için azami gayret sarf edeceğime, belediye hizmetleri karşısında herkesin eşit olduğu gerçeğinden hareketle adaletten şaşmayacağıma, emaneti hakkıyla ve layıkıyla taşıyacağıma, milletim, hemşehrilerim ve tarih önünde namusum, şerefim ve kutsal kitabımız üzerine yemin ederim.” Özlü’nün yukarıdaki bu sözü ve yemini şeffaflık, dürüstlük adına çok önemli bir davranış. İcraatların sözde değil özde doğruluğunu test etmek için de açık ve net bir belge. Faruk Özlü, yerel yöneticiler için başucu eseri olması gereken “Belediyeciliğin Esasları” isimli kitabında bu ilkelerin nasıl hayata geçirileceğini tek tek anlatıyor.

Belediyecilik faaliyetleri ve yerel yönetimleri ilgilendiren çalışmalarda liyakatla hareket eden, kayırmacılığa prim vermeyen saygın bir isim. Bakan Özlü daha önce AK Parti kabinesinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı olarak görev yaptığı dönemde de bu ilkelerle politikalar üretmişti. Düzce’de bu dönem hava kirliliğiyle mücadele, Kurugöl Turizm Projesi, Kuzey Spor Kampüsü, GES Enerji Üretim Merkezi için kollar sıvanmış. Düzce Deprem Master Planı, Mobilya Kent, Konuralp Antik Kenti Restorasyonu, Atık Su Arıtma Tesisleri de yakında tamamlanacak. Bölgenin turizm potansiyelini açığa çıkaracak proje ve yatırımlar benim dikkatimi çekiyor. Zira konum olarak İstanbul ve Ankara’nın ortasında yer alan şehrin sadece önünden geçilen bir güzergâh olmayıp konaklama ve ziyaret noktası haline dönüştürülmesiyle bölgenin kalkınmasına önemli fayda sağlanmış olacak.

Düzce’de, “Batı Karadeniz’in Efes’i” olarak bilinen Prusias ad Hypium Antik Kenti ile Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinden kalma çok sayıda tarihi eserin bulunduğu Konuralp bölgesi “kentsel arkeolojik sit alanı” ilan edilmişti. Faruk Özlü’nün girişimiyle Marmara ve Batı Karadeniz bölgesindeki tek antik kent durumundaki Konuralp’in turizme kazandırılmasıyla bölge ekonomisine ciddi bir hareketlilik kazandırılacak. Özlü’nün önemli diğer projeleri arasında Alzheimer Bakım Merkezi, Engelli Dostu Yapılar, Bisiklet Yolları, dere ve göllerin korunması, orman varlıklarına sahip çıkılması var. Bu çalışmaların tamamlanmasıyla Düzce sadece Marmara ve Batı Karadeniz arasında değil Türkiye çapında yaşam kalitesi en yüksek 10 şehir arasına yerleşmeyi hedefliyor.

09 Mart 2024, Cumartesi 07:00

Sıfır Atık projesinde büyük yol aldılar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın liderlik ettiği ve geniş kitlelerce benimsenmesi için büyük çaba harcadığı “Sıfır Atık” projesinde bugüne kadar ciddi yol alındı. Geçen yıl bu zamanlarda Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler’de doğanın korunması yönünde faaliyetlerini anlattığı ve dünyaya çağrı yaptığı konuşmayı Genel Kurul salonunda takip etmiştim. Evrende yaşanabilir durumda olduğunu bildiğimiz tek gezegen olan Dünya, bu kadar büyük afetler ve iklim krizleriyle karşı karşıya iken insanın kendi eliyle verdiği zararların en aza indirilmesi tek çare. Karşılaştığımız risklerin büyüklüğü düşünülünce bu meseleler, önümüzdeki yerel seçimin ana temalarından biri olmalı. Fakat yine âdeta bir genel seçim havasına girdiğimiz için çok az kişinin, çevre başlığına konsantre olduğunu görüyorum. Halbuki turizmden tarım ve hayvancılığa kadar her alanda sürdürülebilirlik, bu gelişmelerle ilgili. Türkiye’de yerel yönetimler düzeyinde bu konuların en yakından takip edildiği yerlerin başında İstanbul’un Başakşehir ilçesi geliyor. Başakşehir Belediye Başkanı Yasin Kartoğlu göreve geldiği ilk günden itibaren bu alanda çalışıyor, proje üretiyor. Gayretlerinin sonucu olarak Başakşehir “Sıfır Atık” fikrinin ete kemiğe büründüğü yer haline gelmiş. Atılan adımların sonuçlarını görmek üzere Başkan Kartoğlu’nun davetiyle dün Başakşehir’e gittim. Emlak Konut Fuat Sezgin İlkokulu’nda öğrenciler, öğretmenler ve yöneticilerle bir araya geldim. Başakşehir’de bilim ve teknoloji konularının sevdirilmesi ve takip edilmesi amacıyla kurulan Living Lab’e ait robotun gösterisini izledim. Başkan Kartoğlu’nun tasarladığı maskotlar, müzik ve danslarıyla çocukları eğlendirdi. Öğrenciler de geri dönüşümlü malzemeler kullanarak yaptıkları kıyafetlerle mini defile gerçekleştirdi.

Başkan Kartoğlu sohbetimizde bu dönem, kentsel dönüşüm, sıfır atık ve gençlere dönük çalışmaları en önemli üç öncelik olarak gördüklerini anlattı. “Sıfır Atık” konusunda da şu somut çalışmaları yapmışlar:

* İstanbul ortalamasında günlük kişi başına 1.2 kilogram atık ve çöp üretilirken bu oran Başakşehir’de 0.69 gramda kalmış.
* 17 farklı türdeki atıkların toplandığı ‘1. Sınıf Atık Getirme Merkezi’ ile ambalaj atıklarının ayrıştırılması ve tekrar ekonomiye kazandırılmasını sağlayan iki ambalaj atığı ayrıştırma tesisi kurulmuş.
* 7’li Mobil Atık Getirme İstasyonları, 30 farklı noktada konumlandırılmış.
* 453 site ve apartman, 360 işletme, 36 sanayi sitesi ve 110 okula sıfır atık sistemi kurulmuş.