Mehmet Coşkundeniz

26 Mart 2024, Salı 07:00

Bu ilişkiler uzun sürmez

İlişkilerin yürüyüp yürümeyeceği, başlama sebebiyle doğrudan ilintilidir. Aşkla başlamış bir ilişkiye ömür biçilemez. Çok kısa da sürebilir, uzun yıllar devam da edebilir. Ama aşk dışındaki bir sebeple başlamış ilişkinin uzun yıllar devam etmesi mümkün değildir. İlişkinin başlamasını sağlayan o sebep ortadan kalktığında, ilişki de ömrünü tamamlayacaktır.

1-ESKİSİNİ UNUTMA İLİŞKİSİ

Böyle bir ilişki size ne eskisini unutturur ne de yeniden mutlu olmanızı sağlar. Bu bir ‘yara bandı’ ilişkisidir. Yara bantlarının da ömrü çok kısadır. Yaraya yapıştırırsınız, bir süre sonra bant etkisini kaybeder ve çıkarıp atarsınız. Aşkta çivi çiviyi sökmez. Böyle bir ilişkiye başlamak yerine ‘acı’ sürecini yalnız geçirmenizde fayda var.

2 YALNIZ KALMAMA İLİŞKİSİ

Uzun süredir hayatınızda kimse yok. İçinizde “Bu hep böyle mi gidecek?” korkusu var. Bu nedenle aşık olmadan, çok da tanımadan biriyle birlikte olmaya başlıyorsunuz. Ama sonra bakıyorsunuz ki size pek de uygun değil. Bu kez de ayrılmak için bahaneler bulmaya çabalıyorsunuz. Çok sıkıntılı bir durum.

3- 40 YILLIK DOSTLA İLİŞKİ

O sizin dostunuz. Yediğiniz, içtiğiniz ayrı gitmiyor, birlikte birçok şeyi yapmaktan zevk alıyorsunuz. Sonra bir gün “Madem bu kadar iyi anlaşıyoruz neden sevgili olmayalım?” diye düşünüyorsunuz. Ama işte aşk başka, dostluk başka. Sevgili olduğunuz andan itibaren işler tamamen değişecek ve o eski keyifli günleri hasretle anmaya başlayacaksınız.

4-ARKADAŞ HATIRI İLİŞKİSİ

22 Mart 2024, Cuma 07:00

Fenerbahçe çekilirse...

Süper Lig’de şampiyonluk neden değerlidir? Şampiyon olanın aldığı para, para değil, yayın hakkından gelen gelir, gelir değil. “Şampiyonlar Ligi’nde yer almak” argümanı bir yere kadar doğru olsa bile bugünkü koşullarda orada da gidilecek nokta en fazla son 16 turu. Süper Lig’i hepimize izleten şey, Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş arasındaki rekabettir. Bu üç takım da sezon başında kadrolarını birbirlerini geçmek üzerine oluşturur. Takımlardan biri, önemli bir yıldız almışsa, diğeri ondan daha süper bir yıldız bulmak için çabalar. Yani daha transfer döneminde yarışa başlarlar, biz de bu yarışı keyifle izleriz.

Birinin aldığı futbolcu çok iyiyse “Biz niye almadık” diye hayıflanırız. Biz çok iyi bir oyuncu almışsak, diğerlerine hava atarız. Birbirlerinin elinden futbolcu kaptılarsa keyfimiz daha da artar. Bu rekabet, maçlardan sokaklara, sokaklardan evlere, işyerlerine, kahvehanelere yayılır. Bu üç takımın taraftarları birbirine takılmayı sever. Sosyal iletişim şeklidir bu. Sen bir Fenerbahçeliysen, takımın Galatasaray’ı yendiğinde, Cim Bom’lu enişteni arayıp “Nasıl yendik enişte” dersin mesela. O sana bir cevap verir, o konuşma şahane bir gülüşme ile sonuçlanır, “Valla özledik ya buluşalım enişte” denir, buluşulur, yine maçlar konuşulur. Türkiye’nin futbolla ilgili tekstil üretimi bu üç takım üzerinden döner. Formalar, kaşkollar, bereler, tişörtler, bu üç takımın taraftarları tarafından satın alınır.

Derbi maçların olduğu günler sadece stat çevresinde değil, bütün şehirde hareketlilik vardır. Maça gidemeyenler kafeleri, restoranları doldurur, olmadı evlerde buluşulur, dışarıdan sipariş verilir... Esnaf mutludur, taraftar mutludur. Sonuç olarak, bu takımlardan birinin bile olmayışı, diğer ikisinin marka değerini, gelirini azaltır. Her şeyden önemlisi hepimizin maç keyfi biter, tadı kaçar. “Ya boşver bunları, defolsun gitsin Fenerbahçe, amatörde oynasın bana ne” diyorsan senin bileceğin iş. Bu yıl şampiyon olursun o kesin. Seneye de olursun, sonraki sezonda da... Peki sonra? Kombine satamayan, formalarına alıcı bulamayan, rekabet kalmadığı için süper yıldız almaya gerek duymayan takımını daha ne kadar izlersin mesela? Bir düşün istersen...

BLÖF OLABİLİR Mİ?

Her şey mümkün... Ama teknik bir bilgiyi paylaşmak isterim. Fenerbahçe’nin ligden çekilmesi kararını 2 Nisan’da toplanacak olan genel kurul üyeleri vermeyecek. Üyeler, bu konuda yönetim kuruluna yetki verip vermemeyi oylayacak. Oylama sonucu yetkinin verilmesi yönünde karar çıkarsa, yönetim kurulu bir karar almak için toplanacak. Toplantıdan “Çekilmiyoruz” diye bir karar çıkabilir mi? Mümkün. Ancak iş o noktaya geldiğinde böyle bir karar alan yönetim kurulunun da koltuklarında oturabileceğini sanmıyorum. Yani iş sanılandan daha ciddi. Ben de bir kongre üyesiyim ve diğer üyelerle yaptığım bazı görüşmelerde oylarının “çekilme” yönünde olacağını söylüyorlar. Ancak... Son anda neler olabilir, onu bilmiyorum. Örneğin 2 Nisan diye açıklanan genel kurul kararı ertelenebilir mi? “Bu yıl şampiyon olma olasılığımız büyük. Şampiyon olup öyle çekilelim” görüşü hakim olabilir mi? Hepsini göreceğiz...

BÜYÜK BİR SEÇİM

Bu hafta sonu İstanbul’un en köklü kulübü olan Büyük Kulüp’te (Cercle d’Orient) başkanlık seçimi var. Bu kulübün üyesi değilim ama bir gazeteci olarak her zaman olanı biteni takip ederim. İlk kez 5 adayla seçime gidiliyor. Bu kadar çok adayın ortaya çıkmasından baz üyeler rahatsız, bazıları seçenek çoğaldı diye mutlu. Adaylardan en fazla tanıdığım isim Mehmet Nuri Kuriş.

19 Mart 2024, Salı 07:00

Karşılıksız aşktan kurtulmanın yolları

Birini uzaktan sevmeye başlarsın. Senin onu sevdiğinden haberi bile yoktur. Sonra bir şekilde yakınlaşırsın, öyle bir an gelir ki duygularını söylersin. Ve felaket başlar. Çünkü o seninle aynı duyguları paylaşmıyordur. Reddedilmişsindir. Peki ne yapacaksın? Bu karşılıksız aşkı bünyeden nasıl atacaksın? İşte yolları...

1-VERDİĞİ CEVABI KABULLEN

Doğru bilinen bir yanlış vardır. Israr etmek... Sanılır ki; bu ilk reddedilme aslında naza çekmedir, üstüne gidilirse ‘Evet’ demeye razı edilebilir. Hayır, sakın yapma. Israr seni her zaman daha da kötüye götürecektir. Sana karşı içinde en ufak bir duygu kırıntısı olsa bunu belli eder, en azından “Seninle görüşmeye devam etmek, kendimi tartmak istiyorum” derdi. Oysa çok kesin bir şekilde istemediğini söyledi. Öyleyse senin bunu kabul etmen ve tekrar tekrar duygularını anlatıp onu bıktırmaman gerekiyor. Tamam belki onunla aşk yaşamayacaksın ama hiç olmazsa gözünde küçülme.

2-ARKADAŞ OLARAK KALMA

Reddedildiğin andan sonra hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktır. Tamam belki, uzun süredir devam eden bir arkadaşlığınız var. Artık arkadaş kalamazsınız. Ya da yeni tanışıyorsunuz ve size “Arkadaş olarak kalalım” dedi. Kesinlikle kabul etmeyin. Çünkü bu ikiyüzlülüktür. Yani siz ona duygular beslerken, hatta arzu ederken nasıl arkadaş olarak davranabilirsiniz? Sadece davranmayı denersiniz, yalandan arkadaşlık yaparsınız o kadar. Üstelik arkadaşlığınız devam ettiği sürece sürekli bir umut beslemek durumunda kalacaksınız. Bu da sizin karşılıksız aşkı bünyenizden atmanızı zorlaştıracak.

3-KESİNLİKLE GÖRÜŞME

Sen arkadaş olarak kalmayı reddettin ama o, biraz da vicdan azabıyla seni arayabilir, görüşmek isteyebilir, “Hadi bu akşam eğlenmeye gidiyoruz, sen de gel” diyebilir. Gitme, görüşme. Düşünsene, görüştün, o gruptaki tüm arkadaşlarınla sarılıp öpüşüyorsun ama ona gelince kuru bir tokalaşma... Herkesle geyiğin dibine vuruyorsun ama ona bir tek söz bile söyleyemiyorsun. Mesela herkese “Ne güzel olmuşsun” diyorsun ama ona söylersen “Acaba hâlâ onun peşinde olduğumu düşünür mü?” diye kuruntu yapıyorsun. Zor dostum zor... Bu nedenle görüşmeyi tamamen kesmek en akıllıca yol olacaktır.

4-ZORUNLUYSAN KISA TUT

17 Mart 2024, Pazar 07:00

Aşka dair gerçekler

“Aşk nedir?” sorusunun herkese göre bir yanıtı vardır kuşkusuz. Kendinizce bulduğunuz tanım, en iyi tanımdır. Aşık Veysel’e göre; “Seversin, kavuşamazsın, aşk olur...” Mevlana’ya göre; “Aşk, bir uçurumdan düşmek gibi bir şey, işte bu yüzden sevgili’ye ‘yar’ denir...” Belki de Özdemir Asaf’ın bir şiirinde anlattığı gibidir aşk; “Dünyanın nüfusu ikiye bölünüyor, yarısı sen oluyorsun yarısı ben... Sonra ikimiz bir bütün oluyoruz, kimseye sezdirmeden...” Aslında nasıl olursa olsun, ister romantik, ister edebi, ister felsefi, ister bilimsel, her tanım aşkın varlığını vurgular. “Aşk yoktur”, ya da “Aşka inanmıyorum” diyenleri bir kenara bırakın, onlar aşktan yana canı yandığı için dünyanın bu en güçlü duygusunu yok saymayı tercih ediyor. Onların bu iddiası, aşkın varlığını ortadan kaldırmıyor tabii ki. Ben de bu hafta size aşkın bazı gerçeklerinden söz etmek istedim. Bakalım sizin tanımlarınızla uyuşuyor mu...

1- AŞK iLAÇTIR

Kucaklaşma en büyük ağrı kesicidir. Aşıkken salgıladığımız oksitosin hormonu baş ağrısını giderir. Bir yeriniz ağrırken sevgilinizin size sarılmasına izin verin. Yanınızda yoksa fotoğrafına bakmanız bile ağrınızı azaltır. Ayrıca aşk önemli bir uyarıcıdır. Daha zinde olmanızı sağlar. Eğer acı çekiyorsanız, sevgilinizin elini tutun. Acınız hafifleyecektir.

2- AŞK ÖLDÜRÜCÜDÜR

İlaç olduğu kadar tehlikelidir de. Ayrılık, ihanet ya da sevilen kişinin kaybı gibi durumlarda ‘kırık kalp sendromu’na yakalanabilirsiniz. Şiddetli göğüs ağrısı, nefes darlığı, ritm bozukluğu yaşayabilirsiniz. Böyle bir durumda kalp krizi geçirme riskiniz yükselir.

3- AŞK TAKINTIDIR

Aşkın kendisi aslında ‘obsesif komplüsif bozukluk’ olarak adlandırılabilir. Yani, takıntı hastalığı... Tüm düşünceleriniz aşık olduğunuz kişiye yönelir, ondan başka hiçbir şeyle ilgilenemez hale gelebilirsiniz. Bu, sizin stres düzeyinizin artmasına neden olabilir. Stresin de insan fizyolojisinde çeşitli rahatsızlıklara yol açtığı biliniyor.

15 Mart 2024, Cuma 07:00

Kiloyla suç

17 yaşındaki Timur Cihantimur’un aşırı süratle kullandığı lüks otomobille, emniyet şeridinde bekleyen gruba çarpması ve Oğuz Murat Aci’nin ölümüyle sonuçlanan kaza gündemden düşmüyor. Anne Eylem Tok’un, suç işleyen oğlunu önce Mısır’a, ardından ABD’ye kaçırmasının organize bir iş olduğu belli. Anne ile oğlunu havalimanına götüren Ayşe Ceren Saltoğlu, bu organizasyonun parçası olduğu için tutuklandı.

Peki kim bu Ayşe Ceren Saltoğlu? Saltoğlu, Timur Cihantimur’un babası, Eylem Tok’un eski eşi ‘Dr. B’ lakaplı estetik doktoru Bülent Cihantimur’un sahibi olduğu Bursa’da ve İstanbul’da faaliyet gösteren ‘Estetik International’ adlı hastanelerin kurumsal iletişim ve pazarlama müdürlüğünü yapıyor. Saltoğlu, 2017’ye kadar 130 kiloydu. Tüp mide ameliyatı oldu, 58 kiloya kadar düştü. Ameliyatıyla ilgili verdiği bir röportajda “Zayıfladıktan sonra hiçbir şey hayal ettiğim gibi olmadı. Aynaya baktığımda bir balonun iğneyle söndürülmüş haline benziyordum.

Zayıfladıktan sonra şort, bikini, kısa kollu hiç giyemedim, çok mutsuzdum. Ya sarkan derilerimi yine yağ ile dolduracaktım ya da başka bir çözüm bulacaktım” demiş. Ayşe Ceren Saltoğlu işte o çözümü Estetik International hastanesinde ameliyat olarak buluyor. Bu konuda da şöyle demiş: “Birçok kişi ile görüştüm ama ameliyatsız düzelmeyeceğini söylediler. Toplamda 3 tane post bariatri (bedende meydana gelen aşırı zayıflama, sarkma, şekil bozuklukları ve düzensizlikler için uygulanan estetik ameliyatlar) ameliyat oldum ama bunlar kombine ameliyatlardı. Birinci ameliyatta; karın germe, kol germe, meme dikleştirme ve meme protezi yapıldı, ikincisinde; 360 derece karın germe yapıldı, sırt germe yapıldı. Üçüncü ve son ameliyatta ise sadece bacak germe yapıldı.”

KİŞİSEL ASİSTAN

Bu ameliyatları Estetik International’on doktorlarından Selçuk Aytaç yapıyor. Ameliyatların maddi karşılığı epey yüksek. Edindiğim bilgilere göre; hastanenin sahibi Bülent Cihantimur, ameliyat masraflarının büyük bir kısmını kendisi karşılıyor. Bir başka deyişle Saltoğlu pek bir ücret ödemiyor. İşte bu ameliyatlardan sonra da Saltoğlu’nun Cihantimur ailesiyle yolları bir daha ayrılmıyor. Hastanenin kurumsal ileşitim ve pazarlama departmanında 2018’den itibaren çalışmaya başlıyor. Ayşe Ceren Saltoğlu’nun çalışma alanı sadece hastane değil. Cihantimur Ailesi’nin adeta kişisel asistanlığını yapıyor. Verdiği 72 kilonun ardından yaptırdığı estetik ameliyatların belki de diyeti olarak boşanmış oldukları halde, hem Eylem Tok’un hem de Bülent Cihantimur’un kişisel işlerini kovalıyor.

ORGANİZE İŞLER

Nitekim olay gecesi de birlikteler. Saltoğlu ifadesinde olay gecesini şöyle anlatıyor: “3 saat Eylem Hanım işlerini halletti. Kendisi eserlerini imzalarken videolarını çektim, sosyal medya için içeriklerini oluşturduk. Saat 21.00 gibi Eylem Hanım ‘Yemeğe gidelim’ dedi. Tabloları alıp eve geri döneceğimden benim arabamla gittik. 23.00 sularında Eylem Hanım’a, Timur Cihantimur beyin şoförü olduğunu düşündüğüm bir telefon geldi. Eylem Hanım, Adem’le (şoför) konuşurken bir anda panikledi. Restorandan çıktık, aracıma bindik.” Sonrasında önce kaza yerine gidiyorlar, oradan eve uğruyorlar, sonra da havalimanına geçiyorlar. Ayşe Ceren Saltoğlu, sadece Eylem Tok’un verdiği direktifleri uyguluyor. Suça ortak olmaktan cezaevinde. Peki ya Bülent Cihantimur? Anne-oğulun kaçışını organize ettiği çok belli. Işın Karaca katıldığı bir programda Bülent Cihantimur ile ilgili ilginç şeyler söyledi. Cihantimur, Karaca’nın annesini ameliyat etmiş.

08 Mart 2024, Cuma 07:00

Surdibi'nde hayat var

İstanbul’un tarihi surları, uzun yıllar kentte hep bir problem olarak görülürdü. Surdibi denen bölge, adeta bir suç merkeziydi bir zamanlar. Madde kullananların mesken edindiği, at kesildiği, her türlü melanetin kol gezdiği bu bölgeye halk yaklaşamazdı bile.

Gazetecilik mesleğine polis muhabiri olarak başladığım için iyi bilirim bu bölgeyi. Boynumda fotoğraf makinesiyle Surdibi’nde epey polisiye olay kovalamışlığım var. Geçen hafta buluştuğumuz Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan, “Size Surdibi’ni gezdireyim” dediğinde açıkçası önce şaşırdım. Ama gidip gördüğümde şaşkınlığım yüzlerce kat daha da arttı. Surdibi, benzerine çok az yerde rastlayacağınız bir yaşam alanına dönüşmüş. Belediyenin yaptırdığı ‘Kara Surları Millet Parkı’, Surdibi’nin çehresini değiştirmiş.

Oturma ve piknik bölümleri, bisiklet ve yürüyüş yolları, çocuklar için oyuncaklar, kafeteryalar, eğlence ve etkinlik alanları ve daha neler neler... Surdibi’nin o mezbelelik halini bir yaşam alanına dönüştürmek hiç de kolay olmamış tabii. Başkan Ergün Turan ve personeli, o bölgedeki tüm gecekondu, iş yeri, otopark sahipleriyle tek tek anlaşmış. Tam 943 yapı kamulaştırılıp yıkılmış ve ortaya müthiş bir yaşam alanı çıkmış. Millet Bahçesi’nin ilk iki etabı tamamlanmış. Bittiğinde toplam 5 etaptan oluşacak ve Topkapı’dan Yedikule’ye kadar bütün Surdibi kesintisiz olarak parka dönüşecek.

Başkan Ergün Turan ile bu bölgeyi gezerken kendisine “Burayı yaparken birtakım yasa dışı oluşumlardan tehditler almadınız mı? Çünkü işlerine çomak soktunuz” dedim. Bana, “Elbette aldık ama pabuç bırakamazdık. Biz Millet Bahçesi’ni tamamladıktan sonra bu bölgede suç oranı çok ama çok azaldı. Hâlâ birkaç münferit olay oluyor ama görevlilerimiz rastladıkları her olayda Emniyet’i bilgilendiriyor ve anında müdahale ediliyor” diye cevap verdi. Tabii bu bahçe sadece Fatihliler için değil. Kentin her yanından buraya gelen insanlar var. Çocuklar güven içinde oyunlarını oynuyor, aileler masalarda oturup pikniklerini yapıyor, yaşlılar keyifle yürüyüş yollarında yürüyor.

KÜTÜPHANE DERKEN?

Başkan Ergün Turan, pek de kitap okunmayan bir ülkede kendini kütüphane yaptırmaya adamış. Kütüphane deyince benim aklıma raflarda kitapların sıralandığı, insanların sessizce gidip kitap okuduğu bir yapı geldi tabii. Ama Fatih’teki kütüphaneler bir başka. Sanki birer etüt merkezi. Öncelikle hepsi modern bina anlayışla inşa edilmiş. Bir üniversite amfisi gibi...