Giriş
Bir Bulut Olsam’da (Kanal D) bir manyetik alan var. Hayır, dizi de çekiyor ama dizinin içindeki bir alandan söz ediyorum. Bilirsiniz manyetik alanlar çeker. Mıknatısın durumu budur! Narin (Melisa Sözen) karakteri de böyle bir mıknatıs işte. Doktor Serdar’ı saymazsan, Mustafa’nın nasıl bir saplantılı olduğunu izledi Türkiye. Son bölümde bir de Harun öğretmen çıktı... Başından beri temiz bir karakteri vardı. Hatta Narin etrafındaki sacayağının en temiz ucu olarak görüyordum onu. Ve fakat adam sapıttı. Sanıyorum Narin de iki vakte kalmaz üşütür kafayı. Nereye dönsen bir deli. Eh laf da ortada; körle yatan şaşı kalkar. Psikopatla yatan da farklı olmaz herhalde. Geçmiş olsun diyelim...
Bir çocuk daha olmaz!
Arka Sokaklar’da (Kanal D) içler acıtan bir mevzu vardı. Malum Hüsnü Çoban komiser beş çocuk sahibi oldu. Sıradan bir polis maaşıyla yedi gırtlak doymaz. Allah’tan her bölümde ailenin başına farklı bir talih kuşu konuyor. İyi de taşıma suyla değirmen döner mi?.. Mesela en kabadayı, fazla mesaileri de katarsan en fazla 2 milyar maaşla nasıl okutursun o kadar çocuğu, nasıl giydirirsin, nasıl ihtiyacını karşılarsın?.. Hele ki iki evladın Metin ve Tekin, bir köpek hırsızını yakalayıp 2500 lira ödül alıyorken, sen haklı olarak “Yıllardır itin köpeğin peşindeyiz bu kadar maaşım yok be” diye hayıflanmaz mısın?.. Bak Çoban komiser. Bu hükümet yüzde 5 zammın üzerine çıkamayacağını açıkladı. Sen sen ol, beline hakim ol. Her çocuk nasibiyle gelir derler ama nasip yüzde 5 ise “Biraz ağır ol” derim komiserim!
O heyecan sahada olsa...
Hani bazen diyorum, “Şu maç anlatıcılarda, spikerlerde, yorumcularda olan heyecanın onda biri sahadakilerde olsa kimse duramayacak karşımızda”... Şampiyonlar Ligi’ndeki ilk karşılaşmamızdı; Beşiktaş- Manchester United maçı. İster istemez bir umut vardı içimizde. Ben Beşiktaşlı olarak bir parça daha heyecanlı olduğumu not düşebilirim... Ne oldu peki? Yenildik. Olabilir, futbol bu. Ama ne bileyim, tribünün, ekran karşısındakinin ve ekrandakine maç anlatanın bir hakkı var orda... Özellikle de Emre Tilev’in. Yırtındı çocuk. Heyecanının bir kısmı, ne bileyim, Mustafa Denizli’de olsa o sahaya gömemezdi kimse bizi... Bu arada Star spikerlerinin Şampiyonlar Ligi’ne iyi hazırlandığını söylemiştim. Bir iki bilgi karmaşası dışında Emre döktürdü o gece. Sıra Ertem Şener’de; bakalım o ne yapacak?
Kimi çalışıyor, kimi konuşuyor!
Star Haber’de Uğur Dündar her haberin vurucu tanıtımlarını döndürüyor haberden bir önceki saniyede. Etkili olduğu kesin. Zaman aldığı da... Kanal D Haber içerik haberlerine yoğunlaştı ve muhabirlerini sıcak bölgelere yolluyor. PKK’nın yönettiği söylenen Mahmur kampından bile yayın yapabiliyor... Show Haber, geçen hafta Siyaset Meydanı’nda tartışılan “Çocuk gözüyle Kürt Açılımı” tartışmasından büyük darbe aldı. Orada edilen fanatik laflar kanalın başını çok ağrıttı. O yüzden açığı kapatmak kabilinden şehit haberlerine ağırlık veriyor... Atv Haber, henüz uçuşa gitmeden reklam lüksünde. Yeni yayın yönetmeni gölgeler arasından çıkıp, habercilik bizim işimiz diyerek klip çekiyor. Al Pacino beklerken Erdoğan Aktaş’ı bulunca filmin doğru mesajı yanlış yerde verdiğini görüyor insan. “Dizi mi bu?” diyor içinden, gülerken... Diğerlerine gelince onlara da sıra geliyor. Bu köşede; pek yakında! Artık kim çalışıp, kim saçmalıyorsa...
Tersi tutmuyor
Kanal D bu yıl gündüz kuşak programlarında istediği randımanı alamıyor. Aslında geçen yıl, sabah saatlerinden itibaren başlayan bir çözülme bu. Peki kanalı yıkar mı? Mümkün değil... Daha çok prime time işleriyle aldığı yüksek reytingin haklı kaymağını yiyor kanal. Ve gündüz işlerinde prestij kovalıyor... Bana kalırsa pazartesi başlayan Güzel Bir Gün prestijli bir iş. Dünyanın her yerinde kadın kuşakları konuşturur; dövüştürmez. Cem Davran ve Tülin Şahin de evrensel olanı yapmaya çalışıyor... Kişisel fikrim der ki; hiç sorun yok. Ama izleyicimiz alışık değil mirim. Kan çıkmazsa izlemiyor, gözyaşı olmazsa yüzüne bile bakmıyor. Dilerim Güzel Bir Gün’ü de katletmez bu anlayış... Ve fakat dedim ya; tersi tutmuyor!
