Giriş
TNS’nin ölçümlerinin başlamasıyla herkes reyting sisteminde yer alan deneklerin kişiliklerini anlamaya çalışıyor... Öyle ki bugüne kadar alıştığımızın çok dışında yeni bir kitle ve statü biçimiyle karşı karşıyayız... Hal böyle olunca hayatını reytingler üzerinden mesleğe vakfetmiş olan kimi TV adamlarının genel tabloyu iyice anlamasını beklemek en normali bana göre...
İşte belki bu yüzden Okan Bayülgen, Ekim ayı başında yayına gireceğini duyurduğu yeni yarışmasını bir türlü ekrana çıkarmıyor... Son olarak belirlenen tarih yeni yılla girilecek olan sezonun ikinci yarısı oldu. Yani Okan, eğer dediğim analizler üzerinde çalışır, bir karara varırsa Ocak ayı itibarıyla ekranda olacak...
O tarihte hâlâ zerre kadar bir kafa karışıklığı yaşıyorsa bu yıl Okan’ı ve Okan Bayülgen’li her işi unutmamız gerekecek; benden söylemesi...
[[HAFTAYA]]
Çocuklarda maki meselesi...
“Muhteşem Yüzyıl”daki zaman atlamasına yönelik eleştiriler bitmek bilmiyor. Star TV’nin çok izlenen dizisinde Mihrimah ve Mehmet Sultan boy atıp semirirken, Hatice Sultan’ın yavruları ekranda maki gibi kaldı... Artık Hürrem yengemiz çocuklara ne yedirdiyse yaşıtlarıyla aralarındaki görünüm farkı bir 10 yıl kadar mesafe aldı...
Bu durumda “mutsuz annelerin çocukları boy atamazken, hırslı annelerin çocukları bir anda gürbüz kesilir” desek saçmalamış olur muyuz? Oluruz da ben miyim tek saçmalayan?
SAHİ NE OLDU BUNLARA?
Atv’de yayınlanacağı duyurulan “Henry” isimli yarışmadan henüz ses seda yok. Şovmen kardeşimiz Hayrettin’in sunacağı söylenen yarışma neden bu kadar gecikti, bilemiyorum? “Aileler Yarışıyor”un yeni versiyonu TRT ekranında olacaktı. Sunucusu da netleşmişti. Şoray Uzun ile Ufuk Özkan arasında gidip gelen top, Ufuk’un ayağında durmuştu ama oradan da henüz bir ses çıkmadı...
Artık başlaması gerekirken, yani sezonun neredeyse ortasına gelmişken hâlâ ekrana gelmeyen “Eyvah Düşüyorum” neden ısrarla “yakında” diye duyuruluyor ve o yakın ne kadar yakın, neden hâlâ bilmiyoruz; kestirebilmiş değilim... Sanırım yarışma dünyasında şu sıralar bir tuhaf haller yaşanıyor, “hayırdır inşallah” diyelim iyisi mi; ne dersiniz?
Neden olmasın?
Bizim “Medya Mahallesi”nin ablası Ayşenur Arslan önceki gün gönlünde yatan aslanı açıkladı. Özellikle kayınvalide olduktan sonra iyeden iyiye duygusallaşan Ayşenur abla bir kadın kuşağı programı yapmak istiyor. Hatta öyle izdivaçlı türlerinden bir şey...
“Yemek yapamam, örgü öremem ama fikir veririm” diyen Ayşenur Arslan’ı bu alanda denemek isteyen TV yöneticileri artık ablalığı bizim mahalleye bol gelen Ayşenur Arslan’dan tüm mahalleler için bir Güzin Abla çıkarabilir, benden söylemesi!
Ali Kırca diyetine dikiz!
Ali Kırca ne yiyor, ne içiyorsa ben de ondan istiyorum. Önceki gece “Siyaset Meydanı” isimli programını izlerken dikkat ettim de Ali ağabeyin yaşlanacağı filan yok... Artık o çok sevdiği “Çökertme” türküsünden mi yoksa ünlü yönetmen Musa Çözen ve mesai arkadaşlarının taktığı isimle “Cin Ali” oluşundan mı bilemiyorum ama maşallah Ali Kırca görünümüyle kendisinden iki kuşak sonraki spikerlere bile fark atıyor...
“Reçetesini açıklasa da şu köşeye koyup tirajı patlatsak” diyorum!
VATANDAŞLIKTAN NASIL ÇIKILMAZ?
“Suskunlar” (Show TV) dizisi özellikle Takoz İrfan karakterinin suskunluğuyla isminin hakkını veriyor. Bunun dışında dizide her kafadan ayrı ses çıktığı için ismiyle paralel akıyor diyemeyeceğiz... O değil de geçen bölüm Ecevit bir operasyonla elemanın tekini Türk vatandaşlığından çıkarıverdi. Öyle çetrefilli bir operasyondan filan bahsetmiyoruz...
Geçti bilgisayarın başına, ulaştı verilere ve bilgisayarın “sil” tuşuna basarak adamı vatansız/yok ediverdi... Bürokraside vatandaşlığa geçmek nasıl bir meseleyse vatandaşlıktan çıkmak misliyle meseledir... Nüfus kayıtlarında ölüp gitmiş vatandaşların bile ciğerinin röntgen bilgilerine kadar detayları bulabilirsiniz...
Vatandaşlık müessesesi öyle “sil” tuşuna basmakla silinmez. Bunu operasyonu yapan Ecevit karakteri alayımızdan iyi bilir; çünkü kendisi hukuk okumuştur!
