Mesut Yar Reytingiyle gürültülü bir giriş yaptı!
HABERİ PAYLAŞ

Reytingiyle gürültülü bir giriş yaptı!

Haberin Devamı

Uzatmaya gerek yok. TV8 kendi ekran tarihinin ve Acun Ilıcalı patronluğunda devam eden sürecin en yüksek reytingini önceki gece aldı... “Survivor All Star” isimli yarışma 10 yıllık parlak isimlerini bir araya getiren bu yeni içeriğiyle seyircinin merak duygusuna oynadı. Ve merak galip geldi... Tüm izleyici gruplarında birinci olan program, içeriklerden yana yüzü gülmeyen kanalın deyim yerindeyse kurtarıcısı ve umudu oldu...

Bu arada daha ilk etaptan kavga çıkmasını bekliyorduk ama çekişme beklemediğimiz bir hattan, Serenay ile Seda’nın yarışması sonrasında geldi. Serenay rakibini geride bırakınca “Annem için” diye bağırdı. Seda ise “Bizim anamız babamız yok mu, biz de onlara düşkünüz. Bu nasıl bir davranıştır?” minvalinde bir çıkma yaptı... Açıkçası sebep sudan olunca üstünde durmadım ama yarışmanın nasıl bir atmosfer içinde geçeceğinin de ipucunu almış oldum. Neyse, dilerim içi dolu polemikleri izleyerek çekirdeklerimizi çıtlatırız!

[[HAFTAYA]]

Denize düşen geri döner!


“O Hayat Benim” (FOX) dizisinde İstanbul açıklarından denize düşen Ateş karakteri iki hafta sonra taa Sakarya’da bir hastaneden kafa gösterdi... İklim koşulları ve hatta denizin durumu gereği yaşamasını mucize olarak değerlendirmemiz gereken arkadaşın Adapazarı’na kadar sürüklenmiş oluşu mucize ötesiydi... Neyse, Allah’tan bu “denizleri aş da gel kurbanın olam” durumuna daha önce “Kavak Yelleri” (Kanal D) ve “Karagül” (FOX) gibi dizilerden aşina olduğumuz için öyle vahim bir hayrete kapılmadık... Bu arada meseleye bu hattan girmişken bir de okurumuz Hasan Ketenci’nin sorusunu gündeme getirelim; “Yahu o evde kurulan sofrada kavgasız bir yemek yenmez mi? Sofranın bereketi kaçar ama ne hikmetse bu dizide bırakın bereketin kaçmasını paralar havada uçuşuyor” diyor. Haksız da değil ama mucizelere inanmışız bir kere, açıkçası pek de tınlamıyoruz...

Alışıldık değil olması gerektiği gibi!


“Ve Kazanan” (Star TV) yarışması için hemen ertesinde bir not düşmek kısmet olmadı. Ama ille de bir şeyler söylememiz gerekiyorsa, “alıştığımız ses/yetenek yarışmaları için fazla sakin, istediğimiz yarışma ekranı içinse tam kıvamındaydı” diyebiliriz... Belki jüri sayısının azlığından belki de formatı anlamak için bir süre can çekiştiğimizden dolayı ilk reytingler yarattığı rüzgarın altını dolduramadı ama ben bu türden işlere zaman vermek gerektiğine inanıyorum... En azından memleketin starı olmayı tek başına SMS tribününe ihale etmemek, yeteneklerin önüne geçen bir jürinin egosunu izleyip içten içe bilenmemek için!

Tören de program da tat vermedi!

Oscar ödülleri önceki akşam sahiplerine kavuştu. Töreni bu yıl Digiturk özel bir yayınla aktardı. Açıkçası geçtiğimiz yıla oranla biraz daha toparlanmış olsalar da çevirmen faciasıyla izleme keyfimizin fena halde kaçtığını söyleyebilirim... Kimi arkadaşlar “rahatsız olduysan orijinal diliyle de izleyebilirsin” gibi telkinlerde bulunsalar da “Herkes İngilizce bilmek durumunda değil” diyerek topu geldiği alana geri yollamak durumundayım... Eğer bir töreni aktarma işini üstünüze aldıysanız işin hakkını vermek zorundasınız. Törendeki şarkıların sözlerini ruhsuz bir simultane anlatışıyla dilimize çevirmek de ne ola ki? Bıraksalardı şarkıyı dinleseydik en azından. Neyse... Ben Yekta Kopan ve Mehmet Açar performansını sevdim, Sevim Gözay ve bu işlerin yerinden takipçisi Meltem Cumbul biraz renksiz kaldılar. Bunu bir kenara koyalım... Ödülleri “Birdman” isimli film topladı. Benim favorim filan yoktu. Bir Julianne Moore’un “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü almasını dilemiştim, o da oldu. Ha, uykusuzluğa değdi mi? Yok vallahi açıkçası törende de görkemli bir şey bulamadım. Anlayacağınız büyük ödül benim için her anlamda “Hayal Kırıklığı” isimli çekilmemiş filme gitti!

Can Baba'yı unutmayacağız

Türk TV tarihinin en önemli isimlerinden Can Akbel ağabeyimizi önceki gün yitirdik.Açıkçası gece bültenlerinin efsane ismiydi... TRT’nin Siyah Beyaz ve tek kanal olduğu zamanlarda “Güne Bakış” isimli programıyla kitlelerin gönlünü fethetmişti. Emekli olduğu güne kadar büyük bir disiplinle işini yapan Can Baba daha sonra eğitmen olarak kariyerine devam etmişti... Bu türden kült olabilen değerler artık TV ekranından çıkmıyor. Dolayısıyla Can Akbel’in benim kuşağın hafızasındaki yerini küçümsemek mümkün değil... Kendisini her daim tebessümüyle anacağımız Can Akbel’e Allah’tan rahmet diliyorum. Can Baba’nın kendisi gibi TV emekçisi olan kızı Cansu Akbel ve tüm ailesine de sabır diliyorum... Bu arada, haberi haber gibi vererek işini ehliyle yapan ilk ve son kuşaktan olduğu için de yerinin kolay dolmayacağını not düşüyorum...

Sıradaki haber yükleniyor...
holder