Rauf Ateş

24 Ocak 2012, Salı 04:00

TL yeniden değerlenecek mi?

Dün sabah saatlerinde Zorlu Grubu’nun patronu Ahmet Zorlu’nun açıklamalarını dinledim. “TL’nin yeniden değerlenmeye başlaması bizim altımıza dinamit koyulmasıdır” diyordu. Açıklamasının bir yerinde de şunu söylüyordu: “Yılın ilk üç ayını kazasız atlatırsak Türkiye’nin notu artırılabilir.” İhracat ağırlıklı şirketlere sahip olan Ahmet Zorlu’nun ‘TL’nin değerlenmesine’ karşı çıkmasını normal karşılamak gerekiyor.

Bu nedenle açıklamasının ilk tarafında sorun yok. Ancak, ekonomide işlerin yolunda gitmesiyle birlikte not artırılacağını tahmin etmesi ve beraberinde TL’nin yüksek kalmasını temenni etmesi biraz çelişkili görünüyor. Türk Lirası’nın geçmiş eğilimlerini yakından izleyenler, dünya ve Türk ekonomisindeki iyileşme ile birlikte değer kazandığını da bileceklerdir.

[[HAFTAYA]]

Para girişi hızlanırsa!

Ekonomide işler iyi gittiğinde Türkiye’ye hisse senedi ya da tahvil için fon girişi olur, bu da TL’ye değer kazandırır. Son birkaç haftadır da bunun örneklerini görüyoruz. TL’ye büyük ölçüde, kısmen de hisse senedine giriş var. Faizler yüzde 11’lerden yüzde 10.30’lara, dolar da 1.92’lerden 1.82’lere kadar geriledi. Türk Lirası, 1 Kasım 2010 ile 22 Ağustos 2011 arasında gelişmekte olan ülkeler arasında değeri en çok düşen para birimiydi. Bu dönemde yüzde 25 değer kaybetmişti. O tarihten sonra, 5 Ocak 2012’ye kadar geçen sürede yüzde 5’in altında değer kaybetti.

10 Ocak 2012, Salı 04:00

Bankalar frene bastı mı?

2008 yılındaki krizin ilk dalgasında bazı bankalar kötü sınav vermişlerdi... Anadolu’daki KOBİ (küçük ve orta boy işletme) toplantıları ve düzenlediğimiz diğer etkinliklerde buna tanıklık etmiştik... Bazı bankalar, deyim yerindeyse, ‘baltalar elimizde’ yöntemiyle kredilerini kesmişti. Bunun bedelini ödeyen, KOBİ’ler oldu. Ama bazı bankalar da bu süreçten yara ve ders alarak çıktılar... O nedenle son birkaç yıldır bu işi daha özenli yapıyor, ‘kafa göz yarmadan’ ilişkilerini yürütüyorlar. Pazar günü Sabah gazetesinde bu yönde haberler görünce iki nedenle şaşırdım: 1. Bütün bankaların hedefinde KOBİ’de büyümek var. Bazılarında bu hedef yüzde 30’ları da aşıyor. 2. Anadolu’nun büyük şirketlerine ise herkes kredi vermek istiyor. Boydak, Naksan, Konukoğlu gibi şirketlerin böyle bir sorunu yok.
[[HAFTAYA]]

Peki gerçekten neler oluyor?

Öncelikle önemli bir gerçeği, önde gelen bir Anadolu grubunun patronunun ağzından ortaya koyayım: “Merkez Bankası faiz oranını yüzde 5.75’te tutuyor ama ortada faiz koridoru var. Yüzde 12 ile koridor açıldığında, maliyet ve kârla birlikte KOBİ’lerde faiz yüzde 18-20’ye kadar çıkıyor. Bu oranla da kimse kredi kullanmak istemiyor.” Gerçekten de böyle bir gerçek var. Geçen hafta konuştuğum önemli bir bankacı da KOBİ’ler için faizlerin yüzde 20’lere ulaştığını söylemişti. Biraz riskli olanlar, ya kredi alamıyor ya da birkaç puan yükseğine razı oluyorlar.