N. Kübra Akalın İçinde kaybolacağınız bir polisiye: Fare Kral
HABERİ PAYLAŞ

İçinde kaybolacağınız bir polisiye: Fare Kral

Uzun zaman sonra yeniden polisiye okumaya karar verdim. Ara sıra, yeni çıkanlara bakar, kitapçıda içini kurcalar ve bir cümleden etkilenir, alıp okumaya başlarım. Bu sefer Labirent Yayınları’nın sosyal medyada paylaştığı bir tweet’ten etkilenip karar verdim: “Gerçek bir korku söz konusu olmadıktan sonra kimse gidip evini hapishaneye çevirmek için milyonlar harcamazdı.”

Labirent Yayınları tarafından ülkemizde ilk kez yayınlanan Michael Dibdin’in “Bir Dedektif Zen Macerası” serisinin ilk kitabı Fare Kral, daha açılışıyla okuyucuyu dost meclisine davet eder gibi:

Agli amici di quel tempo / O zamanki dostlara…

Bu ithaf beni hem heyecanlandırdı hem de duygulandırdı. Daha da meraklanarak çevirdiğim sayfalar, kafamdaki bütün kargaşayı bir kenara bırakarak devam etmeme ve romanı soluksuz okumama aracı oldu.

Romana başlar başlamaz, hem İtalya’nın 1980’lerinde dolaşıyor, ara sokaklara girip çıkıyor, şarabın kızılını gözünüzde canlandırıyorsunuz hem de anlatılan gündelik sorunları ve ülke gündemiyle “ne kadar çok bizden” duygusuna kapılıyorsunuz. Bir örnek vermek gerekirse; “Mucize falan istediğim yok, Senatör. Benim istediğim adalet. Yoksa bu ülkede adaletin sağlanması için mucize mi gerekiyor?”

İlerleyen sayfalarda anti-kahramanımız Zen’le tanışmaya başlarken, aynı zamanda bir yandan da kaçırılma vakasıyla başlayan maceranın iyice içine giriyor ve nasıl çözüleceği merakıyla kitabı elimizden bırakamıyoruz; en azından bana öyle oldu. Peki, Zen’e neden anti-kahraman diyoruz? Bu sorunun cevabını daha Zen ile bir tren kompartımanında tanıştığınızda anlayacaksınız.

***

Komiser Zen, “Roma’nın kanlı canlı antitezi olan, hafiflikten uçacakmış gibi bir hava taşıyan bir şehirde -Venedik- doğup büyüdükten” ve orada kaçırılmalar ile ilgili departmanda çalıştıktan sonra görevinden alınır ve bakanlık için çalışmak üzere Roma’ya gelir. 4 yıl boyunca belki de tam bu halet-i ruhiyete bürünürken bir anda yeniden geçici görevle bir kaçırılma vakasında görevlendirilir ve Peregia’ya gider. Ancak işler hiç de öyle kolay olmayacaktır.

Zen’in görevinden neden alındığını öğrenme isteği okuyucuyu romana daha da bağlıyor. Bir yandan içine kapanık, kendinden bahsetmeyi pek sevmeyen kahramanımızın nasıl bir meseleyle görevinden alındığını merak ederken bir yandan da elimizdeki nüvelerle Zen’e ortak oluyor ve cinayeti çözmesi için merakla bekliyoruz. Ancak bu bekleyiş tam olarak bir durağan okuma halinde olmuyor. Kafamızın içindeki onca sorunu bir kenara bırakıyor ve bu vakayı Zen ile birlikte çözmeye başlıyoruz.

Fare Kral politik bir polisiye olmasına rağmen yazar Dibdin okuyucuyu klasik bir yöntem olan ‘politik keşmekeşliğe’ çekmiyor. Dibdin’in gözlemleri ve bunu diyaloglarla aktarma şekli çok başarılı; bir tren yolculuğunda ya da kahve içerken süregelen konuşmalarda bunu okuyucuyu rahatsız etmeden aktarabiliyor. Üstelik Dibdin bunu yaparken öyle kompleks cümleler kurmaya da gerek duymuyor.

Polisiye seven ve okuyan her okuyucu bu duyguyu daha iyi anlayacaktır; yeni başlayacaklar için ise şunu söyleyebilirim ki, bu romanın içinde kısa bir sürede kaybolacak ve bir daha hiç bulunmak istemeyeceksiniz…

Dipnot:
Ayrıca BBC İngiltere, Dibdin’in bu polisiye üçlemesine bir de mini-dizi çekmiş. Dizi ile ilgili bilgilere de buradan ulaşılabiliyor:
Haberin Devamı

http://www.bbc.co.uk/programmes/b00x9x43

Fare Kral, Michael Dibdin, Labirent Yayınları, çev. Seda Çıngay, 2013

***

HAFTANIN ÖNERİLERİ


1- Keşke Bir Öpüp Koklasaydım, Eylem Delikanlı/Özlem Delikanlı, Ayrıntı Yayınları, 2013

2- Daktiloya Çekilmiş Şiirler, Nilgün Marmara, Everest Yayınları, 2013

3- Aşk Konuştuğumuzda Ne Konuşuruz, Raymond Carver, Can Yayınları, 2013

Sıradaki haber yükleniyor...
holder