Oral Çalışlar

15 Mart 2024, Cuma 07:00

Bu seçim, seçmen-parti ilişkisi açısından bir sınama seçimi olacak...

Yerel seçimler, genel seçimlere oranla her zaman sürprizlere daha açık olmuştur. Adayların niteliği de yerel seçimlerde her zaman, sonucu etkileyici unsurlar arasındadır. Bu seçimde “partili seçmen”in ne yapacağı hepimiz açısından merak konusu. Partili seçmen derken, sadece parti üyesi seçmenden söz etmiyorum. Buradaki kastım, uzun yıllardır aynı partiye oy verenler. Bu sorular kafama DEM Parti’nin İstanbul Büyükşehir Başkan Adayı Avukat Meral Danış Beştaş’ı dinlerken takıldı.

DEM Partili seçmenler, en ideolojik, en istikrarlı, en siyasi duruşu kesin partililer olarak bilinir. Henüz yüzde 10’u aşamadığı dönemde bile seçmenlerini mahalle mahalle örgütleyip aynı seçim bölgesinden 5 ayrı listeden 5 bağımsız milletvekilini çıkartmayı başarmış bir partiden söz ediyoruz. Bu kez değişik bir hava esiyor. Partiye oy veren seçmenle parti arasında bir mesafe açılmış gibi. 14 Mayıs seçimlerinde üç büyük partinin içinden değişik partiler sahneye çıktı: MHP’den İYİ Parti, CHP’den Memleket Partisi, AK Parti’den Gelecek ve DEVA partileri ile Fatih Erbakan’ın Yeniden Refah Partisi belli bir oy potansiyeliyle seçmene bir seçenek olarak seslendiler.

Seçimlerin kaderi üstünde rol oynadılar. Örneğin Yeniden Refah Partisi son dakikada cumhurbaşkanlığı yarışından çekilmeseydi, farklı bir tablo ortaya çıkabilirdi. Ancak sanki bu kez işler değişik bir mecrada yürüyecek gibi. “Küçük” veya “yeni” partiler, 14 Mayıs seçimlerindeki kadar büyük partilere yakın bir pozisyonda değil. Peki DEM Parti’nin İstanbul’daki yüzde 10’un üzerindeki oyu? DEM Parti’nin ve Meral Danış Beştaş’ın bu kez İstanbul’da yüzde 10’u yakalaması mümkün mü?

En az yüzde 5-6’lık DEM Parti oyu başka bir adaya gidecek gibi görünüyor. Aynı durum Yeniden Refah Partisi (YRP) için de geçerli. 14 Mayıs seçimlerinde elde ettikleri yüzde 2.85’lik oyu, bu kez tekrar yakalamaları zor. İYİ Parti’nin de bu seçimde yüzde 10’a ulaşma şansı pek yok. Tespitlerimi ve tahminlerimi özetlersem, şu sonuca varıyorum: İki büyük parti dışındaki seçmenler geçmişte koşarak oy verdikleri partilere bu kez uzak duracak gibi görünüyor. En azından uç ve değişik söylemdeki partilerin eskiden elde ettikleri gücü bu kez bulmaları zor.

13 Mart 2024, Çarşamba 07:00

İstanbul seçmeninin tercihi…

CHP, ciddi yönetim krizlerinden birisini yaşıyor. Kemal Kılıçdaroğlu, CHP tarihinin en yüksek oylarını aldığı 14-28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından tasfiye edildi. CHP’liler ve müttefiki muhalefet partileri, beklemedikleri bir yenilginin ardından, içine kapandı. Seçimlere hazırlıksız ve programsız yakalandı. CHP, şu anda tarihi ve sosyolojik ağırlığına uygun şekilde yönetilemiyor.

Belediye başkan adaylarının saptanması parti içi krize dönüştü. Kılıçdaroğlu’na destek veren başkanların çoğu, aday gösterilmedi. Bu müdahaleler, bazı belediyelerin kaybına neden olacak kadar olumsuz etkiler yapıyor. Devre dışı kalan CHP’li başkanlardan bazı isimler başka partilerden ya da bağımsız aday oldular. DEM Parti ile CHP arasında 2023 seçimlerinde sağlanan mutabakat, bu kez yerel seçimlerde başarılamadı. İstanbul dahil kritik yerlerde, DEM, aday göstererek, CHP’li adayların kazanma şansını zora sokuyor. Eski büyük ortak İYİ Parti ise bu yerel seçimlerde tam anlamıyla muhalefeti dağıtmaya gayret ediyor. Hatta iktidar adaylarının kazanması için çalışıyorlar. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş, Meral Akşener’in top atışları altında…

Sürekli aleyhlerinde konuşuyor. DEVA, Gelecek, Saadet partileri de kendi adaylarıyla sahnede. Seçimlere bağımsız girerek, güçlerini, etki alanlarını görmek istiyorlar. Bazı belediyeleri kazanabilme ihtimalini ellerinde tutuyorlar. Bu seçimlerden umutları yüksek olmasa da bir seçim tecrübesi yaşamaktan yanalar. Bütün bu tabloya baktığımız zaman ne görüyoruz? Nereden bakarsanız bakın iktidar adaylarının çok şanslı olduğu bir yarış bu. Peki anketler ne söylüyor? Meraklısı kamuoyu araştırmalarına bakabilir. Tablonun nasıl şekillendiğini görmek isteyen, anketleri tarafsız bir gözle inceleyebilir.

İktidarın ve muhalefetin başarı şansı üzerine yorumlarda bulunabilir. Benim gözlemim şu: 14-28 Mayıs 2023 genel seçimlerinin ardından muhalefet cephesi büyük bir çöküntü yaşadı. Bir daha oy kullanmayacağını söyleyen, ülkeyi terk edeceğini ilan edenlerin sayısı artmış, Türkiye’nin dönüşü olmayan bir yola girdiğini söyleyenler çoğalmış görünmekteydi. Sanki artık kimse yerinden kıpırdamayacak gibiydi. Yerel seçimlere 20 günden az bir zaman kala, muhalif toplum kesiminin kıpırdadığını gözlemliyorum. Yeniden umutlar artmaya başlamış, yeniden kazanma hesapları yapılıyor. Ancak bu kez temkinli hareket ediyorlar. Daha dikkatli konuşuyorlar. Tabii asıl kritik karşılaşma İstanbul seçimleri olacak. Bu kez farklı bir sonuç çıkabilir mi? Gelişmeleri başka yöne çevirecek bir rüzgar esebilir mi? İlginç bir değişim ve gelişim yaşanıyor.

12 Mart 2024, Salı 07:00

Cuntacılara yenilgi dersi: 12 Mart 1971

12 Mart 1971 askeri müdahalesinin üzerinden 53 yıl geçmiş. Askeri cunta, binlerce solcu öğrenciyi, öğretmeni, sendikacıyı, profesörü tutuklamıştı. Darbecilerin hedefinde demokrasi ve solcular vardı. Bu dönemi ben de Mamak Askeri Cezaevi’nde geçirdim. Mart 1971 darbesinden sonra kaldığımız Mamak Askeri Cezaevi Ankara’da Hüseyin Gazi Dağı’nın eteklerinde 28. Tümen’in içinde bir yerdi. 1971 yılına kadar, askeri tutuklu ve hükümlüler için kullanılmıştı. Biz ilk günlerde asker tutuklularla bir arada kaldık. Sonra onları başka yere taşıdılar. Koğuşların arasında bir berberimiz vardı. Berber, askerler arasından seçilmişti.

Onun küçük pikabında 45’lik plakları dinlerdik. Biz geldiğimizde Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Arslan Mamak’taydı. İdama oradan götürüldüler. Deniz Gezmiş, Selda Bağcan’ın “Mahpushane içinde mermerden direk” türküsünü çok sever, sürekli çalınmasını isterdi. Sadun Aren, Uğur Mumcu, Uğur Alacakaptan, Altan Öymen, Muammer Aksoy, Fakir Baykurt Dış B koğuşundaydı. Talat Aydemir ve Fethi Gürcan, giriştikleri iki darbe kalkışmasının ardından idama buradan götürülmüşlerdi. Bu binayı Aydemir’in inşa ettirdiği rivayet olunurdu. Yıldırım Bölge Kadınlar koğuşunda da Behice Boran, Sevim Belli, Sevgi Soysal, Oya Baydar, Fatmagül Berktay, İpek Çalışlar, Ferai Tınç, Gülay Göktürk… kalıyordu.

Nasıl asker kişi olduk?

Darbeciler, Meclis’i kapatmamışlardı. Kararları askerler veriyor istediklerini, Meclis’e ve sivillere yaptırıyorlardı. Cezaevi müdürü albay M. Kemal Saldıraner bir akşam sayım sırasında bir bölük askerle içeri daldı. “Sizi asker kişi olarak görmek istiyorum. Saçınız sakalınız, duruşunuz asker gibi olacak” dedi. İtiraz edince coplarla giriştiler. Saldıraner uzlaşmak adına “Peki subay statüsünde olun. Saçınız ona göre kesilsin” sözleriyle bizi ikna etmeye çalıştı. “Biz siviliz” diyerek karşı çıktık. Çavuş, Faruk arkadaşımıza bir tokat attı.

Faruk boksördü. Sert bir yumrukla çavuşu yere serdi. Aradan birkaç gün geçti. Meclis’te, “Askeri mahkemelerin tutukladığı kişiler kadın olsun erkek olsun asker kişi sayılır” şeklinde bir kanun kabul edildi. Biz resmen “asker kişi” olduk. 12 Mart cuntası ülkemize ağır bedeller ödetti. Ancak toplum direndi. Geniş bir darbe karşıtı cephe oluştu. Gün geldi Meclis, cuntayı dinlemedi. Darbecilerin Cumhurbaşkanı adayı general Faruk Gürler TBMM tarafından veto edildi. Türkiye 1973 seçimleriyle darbecileri alt etti.

08 Mart 2024, Cuma 07:00

Fildişi Sahili! Kabileler savaşmaktan yoruldu

Abidjan’da bir Lübnan lokantasındayız. TBMM Genel Sekreteri Talip Uzun’la sohbet ediyoruz. Büyük ve lüks bir lokanta. Lübnanlılar son yıllarda Fildişi Sahili’nin en çok konuştuğu yatırımcılar olarak dikkat çekiyor. İnşaat sektöründe ve lokantacılıkta büyük yatırımların sahipleri. Bu ülkenin halkının tamamına yakını siyah ancak bu lüks ve pahalı lokantaların müşterilerinin çoğunluğu beyaz ya da melez. Zenginliğin önemli bir kısmının da hâlâ beyazların elinde olduğunu söylemek mümkün.

Tabii, yüzde olarak beyazlar neredeyse yok denecek kadar az. Bu nedenle buradan yola çıkarak bir sınıfsal ayrım yapmak doğru olmayabilir. Büyükelçi Deniz Erdoğan Barım, “Burada dini ritüeller o kadar fazla dikkat çekmiyor, dini oldukça esnek yaşadıkları söyleniyor” şeklinde yaptığım analizi şöyle açıkladı: “Burada din ve mezhep çok görünür değildir. Bu alanlardan bir toplumsal zıtlık çıkarmak da pek mümkün görünmüyor. Ama kabileler etkilidir. Büyük kabileler siyasette de rol oynuyor. Örneğin Cumhurbaşkanı, en güçlü kabilelerden birinin mensubu. Burada da kabilecilik öne çıkıyor. Tabii onca yoksulluğa rağmen fazla bir gerginlik olmaması, barışçı bir ortamın varlığı dikkat çekici.” Abidjan iki ve tek katlı evciklerden, gecekondulardan oluşan bir işsizler ve yoksullar kenti, yatay bir şehir. Anlamsız çirkin bazı yüksek binaların eklenmesiyle aşırı bir kargaşanın, gürültünün egemenliği altında. 6 milyon civarında nüfusu var.

Atlas Okyanusu’nun kıyısında, yarımadalardan ve haliç benzeri girintilerden oluşan bir deniz kenti. Sahildeki gecekonduların geçim ve karın doyurma kaynağı balıkçılık. Bir önceki yazımda Cumhurbaşkanı’nın Müslüman, eşinin Hıristiyan olduğunu yazmıştım. Başbakan da Hıristiyanmış. Kadınlar, yaşamın her alanında görünür durumda. Ancak yoksulluk nedeniyle çok ağır işlerde çalışıyorlar. Siyasette her şey güllük gülistanlık değil. Özellikle 19 Eylül 2002’deki başarısız darbe girişimi büyük kargaşalara neden olmuş. Darbenin arkasında olduğu iddia edilen, 1999’da bir darbeyle yönetime gelen Robert Guei öldürüldü. Ülkenin bir bölümü isyancıların elinde kaldı.

İç savaş ve çatışmalarla geçen, uzun bir dönemin ardından batının da desteğini alan Quattara başkanlığı ele geçirdi. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un bu ülkeye yaptığı gezinin oldukça olumlu geçtiği ve iki ülke arasındaki ilişkinin daha da ilerlediği söylenebilir. Başkan Kurtulmuş, önümüzdeki günlerde yapılacak yeni yatırımlardan söz etti. Bunlardan enerji yatırımının 1.5 milyar doları bulacağını ve ülke elektriğinin üçte birinin bu yatırımla üretileceğini belirtti. İslam dünyasının dünyadaki siyasi kriz nedeniyle büyüme ve etkisini artırma şansının yüksek olduğunu ifade etti. Ancak İslam dünyasının önemli bir bölümünün son Gazze olayında yerlerde süründüğüne tanık oluyoruz dedi. Sevimli gülen insanların ülkesi Fildişi Sahili’nden güzel anılarla ayrıldık.

06 Mart 2024, Çarşamba 07:00

Fildişi Sahili Cumhurbaşkanı Müslüman eşi Hıristiyan

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile Abidjan’dayız. Yemyeşil ağaçlarla (birçoğu mango meyveleriyle) dolu, beyaz köpükler saçarak yükselen Okyanus dalgalarının eşlik ettiği uzun kumsallar. Abidjan şehri Fildişi Sahili’nin en zengin kenti. Güler yüzlü insanlar. Ancak bölgenin dramatik tablosu yoksulluk. Kişi başına yıllık gelirin 2600 dolar olması bu tabloyu anlatıyor. Yatırımların, ticaretin, sanayinin büyük bir kısmı buraya toplanmış durumda. Şehri dolaşırken yine de yoksulluk etkisini hissettiriyor. Dünyanın birçok bölgesinde savaşlara, iç çatışmalara, katliamlara neden olan da bu yoksulluk.

Fildişi Sahili’nde gündelik hayat içinde siyasi çekişme ve kutuplaşmanın etkilerine rastlamıyoruz. Sakin bir siyasi atmosfer olduğunu anlıyoruz. Nüfusun yaklaşık yarısına yakını Müslüman, neredeyse bir o kadar da Hıristiyan yaşıyor. Hıristiyan-Müslüman evlenmelerine de sıkça rastlandığı söyleniyor. Alassane Quattara, 2017’den bu yana devlet başkanı. Uzun bir siyasi mücadelenin sonunda kademe kademe yükselerek iktidara gelmiş. Amerika’da teknoloji doktorası yapmış. Burkina Faso’yu yöneten Müslüman bir aileden geliyor. İlk eşi Amerikalı Barbara Jean Davis. Ondan iki çocuğu olmuş. 1991 yılında ikinci evliliğini, Cezayir asıllı Fransız Dominik Nouvian ile yapmış. O Katolik bir iş insanı. Anne tarafından da Yahudi olduğu biliniyor. Din ve mezhep temelli bir siyasi örgütlenmenin bulunmayışı ilginç bir tablo ortaya çıkarıyor.

Grand Bassam Kız Yetimhanesi

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un programında, İslam İşbirliği Parlamenter Asamblesi’nden sonra yetimhane ziyareti vardı. Fildişi Sahili’nin yarı köy, yarı tatil yeri benzeri okyanus kıyısındaki Grand Bassam kasabasındaki kız yetimhanesinde 134 kimsesiz kız çocuğu korumaya alınmış. Barınmaları sağlanmış, iyi bir eğitim görmeleri için yardım ihtiyacı doğmuş. Yıkıntı halinde olan bu bina Türkiye’nin katkısıyla yenilenmiş, örnek bir eğitim kurumuna dönüşmüş. Numan Kurtulmuş’un katıldığı bir törenle Türkiye’nin yetimhaneye gönderdiği yardım malzemeleri teslim edildi. Kurtulmuş yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“İsrail, Gazze’deki saldırılarıyla çok sayıda çocuğu yetim ve öksüz hale getirdi. Yetim bırakılan bütün evlatlarımıza sahip çıkmanın bir insanlık borcu olduğunu Grand Bassam’dan ifade etmek istiyorum. İnşallah çocukların yetim bırakılmadığı, kadınların ailelerinden koparılmadığı, yaşlı insanların suçsuz yere öldürülmediği, yer yüzünde hakkaniyetin, adaletin, insafın ve vicdanın hakim olduğu bir dünyayı kurmak hepimize nasip olur.” dedi. Kurtulmuş, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) tarafından yaptırılan okul öncesi sınıfın açılışını da gerçekleştirdi. Yarın yeni şeyler keşfetmek umuduyla bu Afrika ülkesinden bir şeyler öğrenmeye çalışacağız.

05 Mart 2024, Salı 07:00

Fildişi Sahili nere… İstanbul nere…

26 kişilik “Türkiye Cumhuriyeti” armalı uçak Abidjan Havaalanı’na indiğinde hafif yağmur yağıyordu. Resmi heyetin karşılanacağı yere koşturarak gittik. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığında bir parlamento heyeti, İslam İşbirliği Parlamenter Asamblesi’nin 18. Genel Kurulu’na katılmak amacıyla Fildişi Sahili’nin idari başkenti Abidjan’da (Hukuki başkent Yamusukro). Tam 7 saat 45 dakikalık uzun bir uçak yolculuğunun ardından Batı Afrika’nın bu önemli ülkesinin başkentindeyiz.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’la hazır fırsatı bulmuşken heyette bulunan gazeteciler uzun bir sohbet yaptık. Can Atalay dosyasının hâlâ kapanmayan sorunlarını, gazetecilere yeşil pasaport verilmesiyle ilgili gelişmeleri, Anayasa Mahkemesi kararlarının diğer mahkemelerle yaşadığı krizi, nasıl çözülebileceğine ilişkin imkanları konuştuk. Meslektaşlarımızın en çok merak ettiği konulardan birisi olan yeşil pasaport konusunda Başkan Kurtulmuş iyimser. Bu konu seçimlerden sonra çözülür fazla merak etmeyin diyor. Meclis tatile girdiği için MHP grubunun verdiği kanun tasarısı önerisi seçim sonrasına kaldı. Bekleyeceğiz. TBMM Başkanı, çözümün yeni bir anayasadan geçtiğini düşünüyor.

Partilerin ortaklaşa çalıştığı, uzlaşmaya dayalı bir anayasanın mümkün olduğu kanaatinde. Fildişi Sahili’nin demokratikleşme tarihi bizim yakın siyasi tarihimizdeki askeri müdahaleler ve yeni anayasalar açısından ilginç paralelliklere sahip. Fildişi Sahili 1960 yılında bağımsız cumhuriyet halini almış. Anayasal düzen kurulmuş. 1999 yılında bir askeri darbeyle 1960 Anayasası askıya alınmış. 2000 yılında yeni bir anayasa kabul edilmiş. 2016 yılında hazırlanan yeni bir anayasa, sonunda 2020 yılında yürürlüğe girmiş ve ülkede yarı başkanlık sistemine geçilmiş. Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından beş yıllığına seçiliyor. En fazla iki dönem görev yapabiliyor. Cumhurbaşkanı’nın parlamentonun onayından geçen bir yardımcısı oluyor. Başbakanı ve bakanlar kurulunu atıyor. Yasama yetkisi iki meclisli bir parlamentonun.

Ulusal Meclis ve Senato. Birçok Afrika ülkesinde olduğu gibi acıları, sevinçleri yansıtan müzik, bu ülkenin de önemli kültürel özelliklerinden. Tarihi hikayeleri şarkılara döken bir anlatım geleneğine sahip. Eğitim en büyük dertlerinden birisi. 15 yaş üzerindeki nüfusun yarısı okuma yazma biliyor. 30 milyon nüfusa sahip Fildişi Sahili’nin yüzde 42.9’u Müslüman, yüzde 33.9’u Hıristiyan. Yüzde 19.1’i de deist ya da ateist… Ortak dil Fransızca. İlk akşam Fildişi Sahili büyükelçimiz, kadın büyükelçilerimizden Deniz Erdoğan Barım’ın davetlisiydik. Bu yazıyı bitirip beni bekleyen ekibe katılıp Abidjan’ı görmeye tanımaya çalışacağız.

01 Mart 2024, Cuma 07:00

Adalar’da seçim…

Ali Ercan Akpolat ile Uğur Sina Şen… Adalar’da belediye başkanlığı yarışı, bu iki isim etrafında cereyan edecek. Ercan, CHP’nin, Sina, AK Parti’nin adayı. İsimler kesinleştikten sonra ilk işim onları aramak oldu. Güneşli bir havada, Büyükada çarşısını dolaşırken, Adalıların eğilimini de öğrenmeye çalışıyorum…

Bildiğimiz kamplaşma ve kutuplaşma Adalar’da da var. İkili kutuplaşma seçim kazanmaya yetmiyor. Bu nedenle ittifaklar siyaseti hâlâ ağırlığını hissettiriyor. Listeler seçim kurullarına verilmiş olmakla birlikte, değişik geriye dönüş yolları bulunuyor. Örneğin bir aday, başka bir partinin adayı lehine çekildiğini ilan edebiliyor. Bu tür bir hareketliliğe önümüzdeki günlerde daha çok tanık olabiliriz. 2019 yerel seçimlerinde CHP’nin başkan adayı gazeteci Erdem Gül, AK Parti’nin adayı avukat Özlem Öztekin Vural’dı. CHP oyların yüzde 44’ünü aldı. AK Parti yüzde 30’unu…

O seçimde eski belediye başkanlarından Coşkun Özden DSP’den aday oldu ve yüzde 24 oy aldı. HDP, CHP’yi destekledi. 2023 genel seçimlerinde ise Adalar’da durum şöyle şekillendi: CHP yüzde 45’e yükselirken, AK Parti yüzde 18’e düştü. Geri kalan oylar şöyle oldu: Yeşil Sol 10.1; TİP 9.36; İYİ Parti 7.88. Son yıllarda yapılan üç seçimi de değişik adaylarla seçime katılan CHP kazandı.

Adalar az bir nüfusa sahip olsa da dertleri çözüm bekliyor. Faytonlar kaldırılınca hızla özel akülü araçlar her yeri sardı. Ve sokakları da kaldırımları da pek çirkin görünümleriyle işgal ettiler. Küçük çocukların oyuncak gibi kullandığı bu araçlar, bazen de acelesi olan esnaf çıraklarının elinde tehlike püskürüyor. Ancak bu konuda herkesi ikna edecek bir proje geliştirilemedi. Kiralık bisikletler meselesi de orta yerde bırakıldı. Denetimsiz ve kuralsız kiralık bisikletler, tatil günlerinde adaya gelenlerin elinde şaha kalkıyor ve maalesef hayati bir tehlike oluşturmayı sürdürüyor. Adalar, 20 milyonluk bir metropolün nefes aldığı bir nokta.

Kıymetini bilirsek tabii. Bu noktanın tek ihtiyacı korunmak. AK Parti adayı Mavi Marmara adlı deniz taşımacılık örgütünün kurucularından. Sina Şen, çözüm önerilerini şöyle özetledi: “Ben İTÜ mezunu jeofizik mühendisiyim. İlk işim deprem tehdidi altındaki Adalar’da riski azaltıcı çalışmaları artırmak ve hızlandırmak. Bisiklet ve akülü araçlar kurallara uyacak hale getirilecektir. Adaları turizm cenneti yapacağız. Marinalar, iskeleler, yatırımlar… Hepsini sağlayacağız.” CHP adayı Ercan Akpolat, doğma büyüme adalı. Belediye Başkan Yardımcılığı, CHP ilçe başkanlığı ve il başkan yardımcılığı yaptı. Önemli yenilik projeleriyle propagandasını sürdürüyor.

Akülüleri hızla düzene koyacağını, bisikletleri kamulaştırarak merkezin dışına taşıyacağını, en önemlisi bu adımları ihtiyaç sahipleri ve konunun ilgilileri ile birlikte çözeceğini ifade ediyor. Halka açık sahillerin denize rahatça girilecek duruma gelmesi için gerekenin yapılacağını vurguluyor. Kültürel mirası koruyacağına söz veriyor. DEM Parti ve Türkiye İşçi Partisi yüzde 10 civarındaki oylarıyla seçim sonuçlarını etkileyebilir. Adalar seçim havasına girmiş durumda…

28 Şubat 2024, Çarşamba 07:00

Tarsus da artık il olmalı...

Yeni il yapılabilecek ilçeler listesini görünce dayanamadım, bir Tarsus yazısı yazmaya karar verdim. Doğup büyüdüğüm şehir Tarsus’a haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine göre il olması beklenen 25 ilçeyle ilgili rapor açıklandı.

Bu ilçeler, sekiz kritere göre açıklanmış. Cumhuriyet gazetesinin haberine göre bu 25 ilçenin adları sayılırken liste öncelikle Nazilli, Ereğli, Edremit, Fethiye diye başlayınca, Tarsus’un adı listede var mı diye merak ettim.

Evet Tarsus da listeye dahil edilmiş. 8 kriter açısından; yani birinci kriter olarak nüfus, ikinci kültürel zenginlik, üçüncü tarihi miras, dördüncü kişi başına yıllık gelir açılarından bakıldığı söyleniyor…

Yapılan çalışmaya göre il olması için ilçe nüfusunun en az 100 bin olması, il merkezine de en az 30 kilometre uzaklıkta bulunması gerekiyor. Mevcut şehirleşme, ulaşım, hinterland, ekonomik çeşitlilik ve eğitim durumu da il olabilme kriterleri arasında. Bu açılardan diğer kentlerle Tarsus’u karşılaştıracak değilim. Çünkü hepsini tek tek inceleme ve tanıma şansım bulunmuyor.

Tarsus, TÜİK’in yayınladığı rakamlara göre 329 bin 494 nüfusa sahip. Yani il olması mümkün ilçelerin nüfus sıralamasında birinci sırada. Diğer ilçeler onu şu sırayla izliyor: Çorlu 253 bin 551, Siverek 250 bin 100, İskenderun 246 bin 639, Zonguldak Ereğli 174 bin 619, Erciş 173 bin 200, Akhisar 166 bin 129…

Tarsus, Anadolu’nun en kadim, tarihi açıdan en etkileyici şehirlerinden. Demografik açıdan da çeşitli milliyetlerin bir arada yaşadığı bir yerleşim yeri. Mahallenin birisi Afgan mahallesidir, diğeri Giritli mahallesi. Kürt Musa köyü de vardır, Arapların yoğun olarak yaşadığı Musalla (Yeşil) mahallesi de. Türkmenlerin Dedeler köyünü de eklemeliyim. Tarsus farklı kültürlerin bileşimidir. Hıristiyanlığın dünyaya yayılmasını sağlayan Sen Pol Tarsusludur. Kendisini anlatmaya, İncil’de “Ben Tarsuslu bir Yahudi’nin oğluyum” diye başlar.

Mısır Kraliçesi Kleopatra ile Roma İmparatoru Antonius’un ünlü buluşmaları Tarsus’ta gerçekleşmiş. Shakespeare bu buluşmayı manzum bir tiyatro eseri olarak ölümsüzleştirmiştir. Finansal açıdan da zengin bir kent Tarsus. Ülkemizin birçok varlıklı ailesi (Eliyeşiller, Ramazanoğulları, Karamemetler, Ekenler) Tarsusludur. Elektrik ilk olarak Tarsus Belediyesi tarafından 1902 yılında kullanıma sunuldu. Tarsus Mersin’e çok yakın. Bu yüzden il olmasının önüne geçilmesini doğru bulmuyorum. Çünkü Tarsus’un gelişmesi için il olmaya ihtiyacı var. Böylece kültürel ve tarihi zenginliği ile yepyeni bir dinamizm kazanabilir.