Rauf Tamer Arayış
HABERİ PAYLAŞ
Haberin Devamı

Vesayetsiz yaşayamıyoruz.
Her dalda biat kültürü, vücudumuzu sarmış.
İşaret bekleyenler, icâzet arayanlar, daima yukarıdan medet umanlar, kurtar bizi diye bağıranlar, daha da olmazsa Ordu’yu göreve çağıranlar, neler gördük kırk yıldır.
Vesayet. Hep vesayet.
*
İlle de bir şefimiz olsun.
İlle de başımızda bir şeyh,
bir ağa bulunsun.
Tapmak istediğimiz bir adam şart.
Yoktan var edilse bile, bize mutlaka bir efsane lâzım.
Anlaşılır gibi değil.
Esaretten nefret eden bir millet, nasıl oldu da bu kadar teslimiyetçi bir hastalığa yakalandı?
Nedir bu zavallılık?
Giden ağam, gelen paşam da ayrı bir karakter yapısı.
Yeter ki tepede bir put olsun.
*
Ama diğer taraftan da vesayete hayır kabadayılığı hiç eksik değil.
Bu nedir, bilir misiniz?
Bizdendir/Onlardandır meselesidir...
İrademe ipotek koyacak olan Reis, eğer Bizim Reis ise, varlığım ona armağan olsun.
Peki, hani nereden gelirse gelsin
her türlü vesayete karşıydık?
Laf.
Futboldaki amigoluktan daha ileri giden bu azâd kabul etmez kölelik, ruhumuzu sarmış.
Reis “azâd ettim sen git” dese “hayır gitmem, ille de kölen olarak kalacağım” diye direneceğiz.
Sosyologların incelemesi gereken acayip bir yapı bu.
Kör ölünce neden badem gözlü olsun, kel ölünce neden sırma saçlı olsun?..
Deli miyiz biz?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder