Şirin Sever Kokoreç yemeyi özleyen matrak bir adam….
HABERİ PAYLAŞ

Kokoreç yemeyi özleyen matrak bir adam….

Haberin Devamı

Gazeteci Ali Eyüboğlu, Tarkan’ın 16 yıl boyunca avukatı ve arkadaşı olan Süheyl Atay ile birlikte bir kitaba imza attı. Adı ‘Bir Megastar: Tarkan’ Tarkan’ın yurt dışına açılma serüveninden askerlik sorunu yüzünden ülkeye gelemeyişine kadar bir sürü olayın perde arkasını anlatıyorlar. Benim en çok ilgimi çeken, Tarkan’ın kişisel yaşamıyla ilgili ayrıntılar... Mutlulukları, hayal kırıklıkları, yaşadığı panikler ve özlemleri…

HAY LANET OLSUN

■ Mesela ekip olarak kokoreç yemeye çıktıkları akşam Tarkan’dan telefon geliyor. Ekibinin nerede olduğunu öğrenince de isyan ediyor Tarkan. “Yıllar oldu bir kokoreççiye gitmedim. İnsan istediği zaman kokoreççiye gidip yiyemez mi ya?

Bu duyguyu yaşayınca ‘hay lanet olsun’ diyorum yaşadığım hayata... En basit zevkten mahrum olmak ne kötü bir duygu” diyor. Sonrasında onun için de bir organizasyon yapılıyor; farklı arabaya binip, bere takıp, büyük gizlilikle kokoreç yiyor Tarkan.

KULİSTE EKSTRA İLGİ...

■ Tarkan, turnelerinde otelden çıkmayıp film izleyen, dostlarına yemek yapan, makarna ve salata konusunda arayışları olan bir kişilikmiş.

■ Yurt dışındaki konser ve organizasyonlarda aksamalar olduğunda da, aleyhinde haber yapılmaması için bol bol ‘şeytan tüyü’nü kullanıyor. Bunun için konseri izleyen gazeteciler kuliste ekstra ilgiyle ağırlanıyor; Tarkan’la tanışıp fotoğraf çektiriyor; onun etkisinde kalıp şahane haberler yapıyorlar... Tarkan hakkında sayısız kez ağır yazılar yazan Perihan Mağden’le ilgili bölüm ilginç! Bu yazılar sonrasında Perihan Mağden, bir Viyana konserinde ağırlanıyor ve her şey tatlıya bağlanıyor.

FRANSA’YA PEYNİR TAŞIYAN AVUKAT

■ Ankaralı gazetecilerin İstanbul’daki muhabirlerle karşılaştırılmasına güldüm... Askerlik sorunu bedelli ile çözülen Tarkan’ın en büyük destekçisi dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay’dır. Bakana teşekkür ziyeretine giden Tarkan ve ekibi, Ankaralı gazetecilerin nezaketine çok şaşırıyor. İstanbul’da ona Tarkan diye hitap edilirken, Ankara’da ‘Sayın Tevetoğlu’ sözlerini duymak, takım elbiseli ve resmi muhabirler onu bayağı şaşırtmış.

■ Askerlik sorunu yüzünden Türkiye’ye gelemediği yıllarda en çok beyaz peyniri özlüyor Tarkan. Süheyl Atay da Fransa’ya her gidişinde beyaz peynir, zeytin, sucuk, pastırma ve evdeki yardımcı kadının yaptığı su böreği ve sarmayı gümrükten korka korka geçerek taşıyor.

■ Yine Paris’te olduğu yıllarda, Can Dündar’la röportaj için buluşuluyor. Tarkan’a ‘Öteki’ isimli bir şarkı sözü yazıyor Dündar. ‘Karma’ albümünde yer alması düşünülen bu şiiri Fahir Atakoğlu besteliyor ancak anlaşamıyorlar, bu şiir dinleyiciyle buluşamıyor.

Gözaltı torbaları gitmiş

Ekranların yeni sezon yarışı önümüzdeki hafta itibariyle başlıyor. Hazırlıklar tam gaz, heyecan dorukta. Oyuncular da kendilerini yenilemekle meşgul bu arada. Saçını kestirenler, imaj değiştirenler gırla. Kendini yenileme kararı alan bu oyunculardan biri de Neslihan Atagül.

‘Kara Sevda’ dizisinde Burak Özçivit’le oynayan Neslihan Atagül, 24 yaşında olmasına rağmen pek çok kadın gibi gözaltı torbalarıyla başı dertte. Sonunda, makjayla bile kapatılamayan bu gözaltı torbalarından kurtulmaya karar verdiğini ve yeni sezon başlamadan küçük bir operasyonla o torbaları aldırdığını öğrendim.

Maalesef kadınların en büyük dertlerinden biri bu gözaltı torbaları. Makyajla bile kapatılamadığı için büyük sorun yaratıyor, hele de ekrandaysan! Hatırlayın, Nurgül Yeşilçay da ‘Paramparça’ dizisinde oynarken gözaltı torbalarından ve morluklardan çok çekmişti.

İşte gerçek Tarık Akan heykeli

Dün köşeme Tarık Akan’ın ona uzaktan yakından benzemeyen balmumu heykelini koymuş ve “Bu heykel bir yerde sergileniyorsa kaldırılmalı” demiştim... Konuyla ilgili şöyle bir bir mail aldım: “Haberde kullandığınız, kasıtlı olarak insanları ve emekleri karalamak için kullanılan bir fotodur.

Bahse konu balmumu heykel ise Eskişehir’de, şehre yüzlerce eser kazandıran Anadolu Üniversitesi eski rektörü ve büyükşehir belediye başkanı Yılmaz Büyükerşen tarafından yapılmıştır ve hala sergilenmektedir...”
Aynı heykel nasıl bu kadar deforme edildi ve sosyal medyada yer aldı bilmiyorum ama Tarık Akan da “Cidden bu ben miyim?” diye sormuş, bu olay onlarca haber sitesine konu olmuştu.

Neyse ki bu yazı sayesinde gerçek heykeli de görmüş olduk. Ben bu heykeli de pek benzetemedim ama yanında poz verdiğine göre Tarık Akan beğenmiş olmalı.

Bilginer vardı ama yoktu!

Haluk Bilginer de oynuyor diye merak ederek beklemiştim ‘Ben-Hur’ filmini... Filmin Amerika’da hayal kırıklığı yaratmasını bile umursamadım, sonuçta usta oyuncumuz Hollywood aksiyonundaydı. Ama filmi cuma akşamı izlerken hayal kırıklığı yaşadım.

Haluk Bilginer’in ne diyaloğu, ne bir aksiyonu, ne de varlığı sözkonusuydu. Hiçbir özelliği olmayan bir figürandı, on dakika sonra da öldürdüler zaten. Dolayısıyla adını jenerikte yanlış yazmaları çok da önemli değil, kendisi de filmde yoktu ki!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder