Verda Özer Uludağ ve dünyanın 6'ncı kez yok oluşu
HABERİ PAYLAŞ

Uludağ ve dünyanın 6'ncı kez yok oluşu

Dünyada insanlardan başka hiçbir canlı olmasa nasıl hissederdiniz? Yani ağaçlar, çiçekler, hayvanlar yok olsa… Kuşlar ötmese, güller açmasa, toprak kokmasa... Kendinizi yalnız hisseder misiniz? İnsanoğlu bu şekilde yaşamaya ve doğayı bu kadar hoyratça sömürmeye devam ederse, gelecek nesiller bu dediğimi yaşamak zorunda kalacak.

Ki insanın yaşamı diğer canlılara bağlı olduğu için, o zaman insan da yok olmaya yüz tutacak. Bu, hiç de ütopik bir senaryo değil: Dünya üzerinde insan dışındaki canlı nüfusu son 50 yılda yüzde 68 azalmış. Var olan hayvan ve bitki türlerinin yüzde 75’i yok olmak üzere.

Haberin Devamı

Bilim insanları buna ‘Yeryüzünün 6’ncı Yok Oluşu’ ismini takıyor. Zira insanoğlunun var oluşundan bu yana dünya üzerinde yaşam 5 kez böyle tükenmiş. Her seferinde yeryüzünde canlıların yüzde 75’i hayatını kaybetmiş. Ama bu sefer bir fark var: Bu yok oluş ilk kez insan eliyle oluyor!

Uludağ ve dünyanın 6ncı kez yok oluşu

TÜRKİYE’NİN FARKI

Türkiye canlı türleri açısından dünyada istisnai bir öneme sahip, farkında bile değiliz. Öyle ki, ülkemizden 15 kat daha büyük olan ve 60’ın üzerinde ülke içeren koskoca Avrupa kıtasında bizden daha az bitki türü var.

Tüm Avrupa’da 12 bin tür varken, Türkiye florasında 3 bin 649’u endemik (yalnızca belirli bölgede yetişen, dünyanın başka yerinde yetişme ihtimali olmayan, yöreye özgü hayvan/bitki türü) 10 binin üzerinde tür bulunuyor. Bunlara ek olarak 167 familyaya ait 1321 cins ve 12 bin de takson (‘tür’ gibi bir birim) var. Komşu ülkelerle kıyasladığımızda; İran’da 8 bin (150’si endemik), Yunanistan’da 5 bin 500 (1100’ü endemik), Bulgaristan’da 3 bin 700 (53’ü endemik), Irak, Suriye ve Lübnan’da toplam 3 bin (600’ü endemik) tür yetişiyor.

“Türkiye’nin bu muazzam biyolojik çeşitliliğinin nedenlerinden biri, coğrafi konumu. Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları arasında köprü vazifesi görmesi, topoğrafik özelliklerinden dolayı farklı iklim şekillerini içermesi, üç tarafının denizlerle çevrili olması, çok sayıda tatlı ve tuzlu suları olması; 500’den fazla habitat tipinin oluşmasına yol açmış” diyor Balıkesir Üniversitesi Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Programı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selami Selvi.

Haberin Devamı

Uludağ ve dünyanın 6ncı kez yok oluşu

Selami Selvi

GÖZÜMÜZ GİBİ BAKALIM

Türkiye’nin bu istisnai özelliğini bize bugünlerde hatırlatan ise Uludağ oldu. Malum; Uludağ Milli Parkı’nın 2 bin hektarlık bölümü geçtiğimiz günlerde Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nden “Alan Başkanlığı’na” devredildi.

Ki, bu bölgenin tamamı milli park ve de hem 1’inci hem de 2’nci derece doğal sit alanı. Milli park statüsünü kaybetmesi ise bu bölgede yapılaşmanın artması ve doğal sit alanlarının tahrip olması riskini taşıyor. Oysaki Uludağ, Türkiye’nin ilk milli parklarından biri olarak ta 1961’de (11 bin 338 hektarlık bölümü) koruma altına alınmış.

Buna ek olarak; Milli Park sınırına kadar Uludağ yamaçları doğal sit alanı ilan edilmiş. İlk çağlarda “Olimpos” adıyla bilinen dağın bitki örtüsünde ise 96’sı nadir olan toplam 791 takson var. Bunlar arasında en az 25 takson, yalnızca Uludağ’a kayıtlı yani endemik. Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın (WWF-Türkiye) 2005’te tamamladığı “Türkiye’nin 122 Önemli Bitki Alanı” raporuna göre; alandaki türlerden 2’si uluslararası Bern Sözleşmesi’nde ‘koruma altına alınması gereken bitkiler’ arasında yer alıyor.

Haberin Devamı

Bu özellikleriyle Uludağ, WWFTürkiye tarafından ‘Önemli Bitki Alanı’ olarak belirlenmiş. Yani aslında buraya gözümüzün içi gibi bakmamız gerekiyor.

SAYISIZ FAYDALARI

“Uludağ’ın önemi bitki örtüsüyle sınırlı değil, Verda Hanım. Ciddi bir yaban hayata da sahip. Türkiye’nin ‘Önemli Kuş Alanları’ndan da biri. Zirvesi karla, etekleri ormanlarla kaplı olan yüksek dağlar; aynı zamanda doğaya ve insana paha biçilmez ekosistem hizmetleri sunar. Tatlısu kaynaklarının sürdürülebilirliği; bu dağlardaki su döngüsünün, arazi ve toprak yapısının, bitki örtüsünün sağlıklı bir şekilde var olmasına ve işlemesine bağlıdır” diyor WWF-Türkiye’nin Doğa Koruma Direktörü Dr. Sedat Kalem. Ayrıca Bursa’nın su ihtiyacının yüzde 90’ı da bu havzadan karşılanıyor. Dik yamaçlar üzerindeki bitki örtüsü toprağı erozyona karşı da koruyor. “Bu nedenle Uludağ, Bursa ovasındaki verimliliğin ve bu bölge insanlarının sağlığının sigortası. Alanın milli park olarak koruma altına alınmasının arkasında yatan nedenlerden biri de bu” diye ekliyor Sedat Bey.

Uludağ ve dünyanın 6ncı kez yok oluşu

Sedat Kalem

2005’TE GELEN UYARI

Kaldı ki bırakın Uludağ’ın milli park statüsünü kaldırmayı, ta 2005’te WWF-Türkiye şu uyarıda bulunmuş: “Yaklaşık 20 milyon insanın kolayca ulaşabileceği uzaklıktaki Uludağ Milli Parkı, her yıl 1 milyonu aşkın kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Kış turizmiyle birlikte 1940’lı yıllardan beri süregelen yoğun yapılaşma ve bunlara bağlı olarak gelişen yol yapımı, teleferik hattı, su şebekesi gibi altyapı çalışmalarıyla dağın yüksek kesimlerindeki bitki örtüsünün ve yaban hayatın önemli bir bölümü zarar görmüştür.”

İNSANLIĞA BORCUMUZ

Bir önceki yazımda da yazdım: Kanserden kalp hastalıklarının tedavisine, bitkilerin insan sağlığına sayısız faydası var. Tam da bu yüzden yeryüzünden silinen her bitki türü, tüm insanlığa verilen geri dönüşü olmayan bir zarar. Doğal sit alanlarımızı ve endemik bitkilerimizi korumak, boynumuzun borcu. Dileyelim ki bu karardan ya acilen geri dönülsün ya da Alan Başkanlığı gerekli olan korumanın sağlanacağına dair bize sağlam garantiler versin.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder