Yazgülü Aldoğan Ormanı kesersen yağmur sel olur
HABERİ PAYLAŞ

Ormanı kesersen yağmur sel olur

Haberin Devamı

Marmara Bölgesi’ni sel altında bırakan, binlerce şimşek eşliğinde kilolarca suyun kovadan boşaltılması biçiminde gerçekleşen “AFET” sadece Fırtına Tanrısı’nın gazabı mıdır? Yoksa biz elimizle buna gel gel mi yaptık?

Hatırlatalım: 3. Havalimanı ve yolları yüzünden Kuzey Ormanları talan edildi. 3. Boğaz Köprüsü ve yan yolları yüzünden yüzbinlerce ağaç kesildi. Alemdağ, Çekmeköy, Polonezköy, Beykoz, Riva Ormanları bu yıkımlardan nasibini aldı. İstanbul’un ciğeri sayılan Belgrad Ormanı’na villalar inşa edilirken yol kenarları hafriyat ve moloz yığınlarıyla dolduruldu. Kentin göbeğindeki avuç içi kadar Taksim Gezi Parkı’na bile göz dikildi. Can kaybı pahasıyla önlendi ama meydan beton yığınına dönüştürüldü. Şimdi saksı içinde çiçek yerleştiriliyor.

Beykoz Konakları, Acarkent Villaları, Zekeriyaköy, Göktürk’teki villalar, ne kesilerek yapıldı? Papatya mı, ağaç mı? Tuzla Hacet Deresi, Cendere Vadisi, Langa Bostanı, Fatih Ormanı, Kayışdağı’ndaki yapılaşmayı, ranta kurban edilmeyi de hatırlayalım.

Bir şehirden bu kadar çok ağaç kesilir, orman katledilirse yağmur suları dere olur, sel olur taşar. Sıcaklık artar. Çölleşme ve ani yağışların ağaçlı toprak tarafından emilemeyişi sonucunda sel tehlikesi artar. Bunlar kamu kurumları ve belediyelerin yaptığı çölleşme katkıları.

İnsanların hiç mi suçu yok? Var tabii, ormanların içinde oturmak istiyor, dere yataklarına bilinçsizce ev yapıyorlar. Su yolunu buluyor ve önüne geleni katıp götürüyor. Sonrası göz yaşı. Salı günkü AFET’in nedeni, rant hırsı, çarpık şehirleşme, orman ve ağacı korumaya önem vermeme.

Tek sevineceğimiz, can kaybı olmaması. Hatta moralimizi bozmayıp gülüp geçmemiz. Ama bir dahakine doğa bu kadar anlayışlı davranır mı bilinmez!

Suçu muhalif olmak

Kılıçdaroğlu’na “Kontrollü Darbe”, ve “İki darbe var, biri 15 Temmuz FETÖ darbesi, diğeri 20 Temmuz Sarayın darbesi” dedi diye taktılar. Öyle ağır ithamlar yapılıyor ki sonunda FETÖ’cü ilan edecekler.

Kemal Bey, bugün ülkeyi yönetenlerin Pensylvania’da el etek öpmelerinin tersine, Fethullah Gülen’le hiç konuşmamış, hatta ona hep karşı çıkmış biri.

14 Temmuz’da CHP milletvekilleri meclisteydi. 15 Temmuz’da Yenikapı’ya gitti, konuştu. Biz de demokrasi istiyoruz, meclisi çalıştırın, beraber yapalım dedi. Ama 20 Temmuz’da alınan OHAL kararı ile Meclis devre dışı bırakılıp, Türkiye bir yıldır kararnamelerle yönetildiği için eleştiriyor. Kanun Hükmünde Kararnamelerle yüzbinlerce insan işinden atıldı, bunların adalet ve hak arama yolu da kapalı.

Adalet yürüyüşü de bunun için yapıldı. Kılıçdaroğlu, Bahçeli gibi hükümete payanda değil, yanlışlara karşı çıkıyor diye FETÖ’cülükle suçlanıyor. Anlamak isteyen bal gibi anlıyor, diğerleri işlerine gelmediği için çarpıtıyor.

Oteller içki vermeyecek mi?

Açıklanan yeni müfredatta otelcilik okuluna giden ve barmenlik dersi alan öğrencilere alkollü kokteyl hazırlama dersi kaldırılmış. Aman tek sıkıntımız bu olsun da diyebiliriz tabii.

İyi de bu öğrenciler okulu bitirip nerede çalışacak? Suud’da mı? Türkiye’de mi? Türkiye, turizm gelirlerine ve yarattığı istihdama bel bağlamış ve büyük yatırımları olan bir ülke. Bu otellerde alkollü içki servisi yapılıyor, zaten yapmayacaksan kapa kapıyı! Burada istihdam edilecek personel, bu okullardan geliyor.

Alkollü içki öğretmeyi niye kaldırıyorsun? O genç kırmızıyla beyaz şarabı ayıramazsa nasıl servis yapacak? Servisi yabancı personel mi yapacak? Böyle ucu bucağı olmayan engellerle uğraşmak kimseye yarar sağlamaz. Size de! Nokta.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder