Cumartesi Postası Yiğit Kirazcı 'Çok aşığım'

Yiğit Kirazcı 'Çok aşığım'

Paylaş
Yiğit Kirazcı 'Çok aşığım'

En sevilen genç oyuncular arasında gösterilen Yiğit Kirazcı, aşık olduğu kadından ailesine kadar hakkındaki her şeyi anlattı.

Röportaj: Işıl CİNMEN
isil.cinmen@posta.com.tr
Fotoğraflar: Bahadırhan ERKOÇ


Kuaföre gidiyorum Yiğit Kirazcı... Arkadaşıma uğruyorum Yiğit Kirazcı… E gazeteye geliyorum, yine Yiğit Kirazcı! ‘Seviyor Sevmiyor’ dizisindeki başrolüyle kendini kanıtladı. İnsanlar onu gerçekten seviyor.

O da bunu hak ediyor: Kafası çalışıyor, komik, enerjik, nazik ve yakışıklı… Hepsinden önemlisi, işini iyi yapıyor. Onunla iki yıl önce röportaj yaptığımda ıncığını cıncığını sormuştum, çünkü anlatacak bir hikayesi vardı.

HAYATIN TEKMESİ SERTTİ

Yiğit, başarılı bir reklamcı babanın ve varlıklı bir muhasebeci annenin tek çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya geliyor. Zenginlik içinde, el bebek gül bebek büyüyor. Kafasına eseni yapan, 17 yaşında, yakışıklı bir ergen olarak Koç Lisesi’ne devam ederken hayat ona ani ve sert bir tekme atıyor.

Hafif şımarık yıllar, babasının geçirdiği felçle son buluyor. Her şey tepetaklak oluyor, para hızla bitiyor, arkadaşlar çevreden çekiliyor, insanların davranışları değişiyor. Yiğit attan iniyor ve yola bir süre eşekle devam edeceğini anlıyor.

SIĞIR ÇOBANLIĞI YAPTI

Böyle kırılma noktaları en büyük dersleri verir ya... Ona da çok şey öğretiyor. Bilgi Üniversitesi'nde burslu olarak okuduğu reklamcılığı hiç sevmediğini anlıyor. Felsefe dersleri almaya, psikanaliz okumaya başlıyor. Meditasyona ve yogaya merak sarıyor. Aydınlanmayı keşfediyor, hayat felsefesi ‘sorgula’ oluyor ve kendi ruhu üzerinde bir arkeolog gibi çalışıyor.

Geçinmek için bazen sergilerde resimleri tanıtıyor, bazen de modellik yapıyor. Bu arada oyunculuk derslerine başlıyor. Fakat hayat yine kendi planını devreye sokuyor ve Yiğit, Türkiye’de modellik yapan Arjantinli bir kıza aşık olup peşinden Arjantin'e gidiyor.

Kız arkadaşının ailesinin yanında sığır çobanlığı yapıp İspanyolca öğreniyor. Aşk bitince Yiğit dönüyor ve ekranlardaki yerini alıyor. Bakalım görüşmediğimiz sürede neler olmuş…

■ İki yılda hayatında ne değişti?

Aşık oldum. Bestezdemir)

■ Nasıl tanıştınız?

Bir televizyon filmi için okuma provasında... Aslında başta hiç etkilenmedim; 20 dakika geç kaldı, geldiğinde de elinde bir tepsi poğaça vardı! “Niye geç kalıyor, poğaça ne alaka şimdi” diye söyleniyordum.

Sonra replikleri okumaya başladık ve olan oldu. Hocamız Hatice Memiş, “Birbirinizin gözlerine bakmayı keserseniz çalışmaya başlayalım!” dediğinde kendime geldim.


‘EVLENMEYİ İSTERİM’

■ İlk adımı kim attı?

Prova bitince numarasını istedim, vermedi! Sonra dayanamayıp aynı gün rejiden telefonumu almış, mesaj attı. İşte kadın milleti! 15 aydır beraberiz.

■ Nasıl bir kadın?

Halden anlayan bir kadın. Hayatımı kolaylaştırıyor, yaşamın içinde akmayı biliyor, çekiştirmiyor. Aynı eve taşındık; liseli gibi gidip aramızda yüzük taktık. Bazen kavga ediyoruz ama genelde mutlu mesut yaşıyoruz.

■ Daha önceki konuşmamızda “Evlilikle ilgili bir fikrim yok” demiştin. Şimdi?

Evlilik sadece bir imza, bunun yanında psikolojik bir baskı yarattığını da kabul etmek lazım… Ama istiyorum. 33 yaşındayım, bu noktada hayatta öğrendiklerini kullanmayı bilmek gerekiyor.

■ Bu da ne demek?

Yani aşık olmak, sevişmek bir yana... Fiziksel mevzuat seyrekleşir. Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez; arzu da... Bir ilişkideki en önemli şey seks değil. Bunu öğrenecek kadar yaşadım.

‘HEYECAN AZALIR’

■ Peki, en önemli şey ne?

Sihirli kelime: Tahammül...

■ Sıkılmaktan korkmuyor musun?

Hayır, çünkü heyecanın azalmasının doğal olduğunu kabul ettim. Gerçek bir ilişkide kök çakranı ve bütünlüğü paylaşırsın. Bütünlük oluşunca heyecanı da aramıyorsun.

■ Ya çocuk?

Henüz erken. Çocuk, büyük sorumluluk. Birbirimizi hala tartıyoruz. Çocuk için ilişkilerin belli aşamalardan geçmiş olması gerek.

■ Bestein iyi mi?

O kadar çalışıyoruz ki... Başka meslekten birinin buna dayanabileceğini sanmıyorum.

‘ÜNLÜ OLMAK ÜNSÜZLER İÇİN GÜZEL’

■ Ne değişti bu diziden sonra? Annen “Ayy, oğlum ünlü oluyor” demeye başladı mı?

Teyzem o havada. Gazete çıkınca eline Posta’yı alıp komşuları tek tek gezecektir. Babam, biliyorsun, 17 yıldır felçli; beyninin yüzde 64’ü ölü ama konuşabiliyor, o da diziyi izliyor. Annem bu ün meselesine karşı cool duruyor.

■ Ya sen?

10 yıldır bu işi yapıyorum. 6 dizide oynadım, ilk defa başroldeyim. Dört ayda Instagram’daki takipçi sayım 16 binden 110 bine çıktı. İnsanlar sokakta yürürken bana muzırca gülüyor. Bunlar hoş ama hep tetikteyim.

■ Neye karşı?

Kibir. Kim olursan ol, yaptığın nedir ki? Evrende toz kadar zerreleriz. Kibirden nefret ederim.

■ Şöhretin en tehlikeli kısmına karşı gardını almışsın bile…

Büyüdükçe küçülmek gerek… Ayrıca ünlü olmak, ünlü olmayan insanlara güzel geliyor. Davulun sesi uzaktan hoştur ya… Bütün ünlüler süper mutlu bir hayat yaşamıyor. Ünlü olmayı amaç haline getirmek mutsuz eder; bundan kaçınıyorum. İşini iyi yaparsan ün bunun getirisi olur.

■ Ne kadar kazanıyorsun?

Çok para kazanıyorum. Harcayabileceğimden fazlasını... Ama gelen parayı çarçur etmiyorum çünkü para sıkıntım olmazsa, içime sinmeyen bir projede yer almama gerek kalmaz ilerde.

Oyunculuk, benim için şizofrenik bir durum. Ben rol yapmıyorum, o insan olmaya uğraşıyorum; bu da sadece para için yapılmamalı.

■ ‘Şizofrenik’ meselesini anlatır mısın?

Rol yapmamanın tek yöntemi var: Oynadığın karakterin kendisi olmak. O karakterin kendi hisleri, inanç mekanizması, fikri olur. Yiğit’inkine hiç benzemeyebilir, Yiğit onu sevmeyebilir.

Bunu becermek, yani o olabilmek için; karakterin ideasını oluşturup ‘meta’nın, yani Yiğit’in üzerine atıyorum ve peşini bırakıyorum. Ben o karaktere inanabilirsem gerisi kendiliğinden olur. Nihayetinde evren niyetle, insan inançla çalışır!

Haberin Devamı