Yazgülü Aldoğan Yılbaşı ağacı bir Türk adeti!
HABERİ PAYLAŞ

Yılbaşı ağacı bir Türk adeti!

Yılbaşı geldi ya, yine başladılar, bu gavur icadı, çam ağacı süslemeyin, yeni yılı kutlamayın! Hay sizin yobazlığınıza! Muazzez İlmiye Çığ, yaşı lazım değil, dünya tatlısı, nur yüzlü bir Sümerolog. Yani Türklerin atası Sümerlerin uzmanı. Yanlış bildiğimiz doğruları gözümüze gözümüze sokuyor, tatlı tatlı anlatıyor. İslamiyetin kurallarını savunanlar sanıyor ki bunların hepsi İslamiyetle geldi. Halbuki pek çok kural, adet, ritüel, ilk tek tanrılı din olan yahudilikten gelme, bir kısmı da ikinci din olan Hıristiyanlıktan. Ve hatta, bu üç tek tanrılı dinin pek çok adeti, inancı da çok daha eskilerden, Türklerin atası Sümerlerden gelme! Çünkü o zamanın en gelişmiş medeniyeti Sümerlerde. Muazzez İlmiye Çığ’ın pazar gecesi Habertürk ekranında anlattığı gibi gerek çam ağacı süslemek, gerek Noel kutlamak hıristiyan adeti değil, Türk adeti. Zaten Noel de İsa’nın doğum günü değil, Türklerin yeniden doğuş bayramı. Türklerin inancına göre yeryüzünün tam ortasında bir akçam ağacı bulunuyor, buna Hayat Ağacı deniyor. Günlerin uzamaya başladığı 22 Aralık’ta gece gündüz savaşının günün geceyi yenmesiyle sonuçlanması zaferi kutlanıyor! Bayramın adı Nardugan. Ağacın altına konulan hediyeler tanrıya gitsin diye, ağaç dallarına asılan süsler dilekleri temsil ediyor. O gece ağacın altında oyunlar oynanıyor, yenilip içiliyor. Zaten pek çok İslam ülkesinde de çam ağaçları süsleniyor, yeni yıl kutlanıyor. Dubai’de kaldığım otelde kaç ağaç vardı, sayamadım! Ama dünyanın en güzel yılbaşı ağacını geçen akşam, İstanbul’da Boğaz kıyısındaki Four Seasons Hoteli’nde gördüm! Bu otelin çiçek süslemelerine zaten bayılırım. Yazın gittiğimde her yer mor orkidelerle bezenmişti. Yılbaşı öncesi otel, kırmızı Atatürk çiçekleriyle donatılmış ve en güzeli bu çiçeklerden bir yılbaşı ağacı yapılmış! Tabii bütün güzellikler gibi bakım istiyor, ağacı oluşturan saksılar bir kaç günde bir değiştiriliyormuş! Yobazlık yapmayın, hayata gülerek, güzelliklerle bakın biraz, şu çiçeklerin, ağacın tadını çıkarın! O gece Muazzez Hanımı dinlerken biri şöyle dedi: “Oh be, günlerdir ilk kez Türk olduğum için mutlu oldum!”

Haberin Devamı

Aklını peynir ekmekle yemek!

Haberin Devamı

Bu ülkede yaşamak artık Çoruh Nehri’nde rafting yapmaya benzedi, fokur fokur köpüklü sularda bir küçük kano içinde var gücüyle kürek çekmeye ve kanoyu sakin sulara götürmeye çalışan insanlarız sanki! Trabzon’dayım, Karadeniz Kadın Dayanışma Derneği’nin düzenlediği bir çalışmada konferans vermeye geldim, gel gör ki aklım hep başka yerde. Oysa burada çok güzel bir ortam, sıcak insanlar ve çalışma ortamı var, üniversiteden, valilikten, belediyeden, sivil toplum örgütlerinden gelmişler ve medyanın kadına bakış açısını konuşuyoruz. Bu bakış açısının çarpık olup olmadığını tartışıyoruz, iyi de medyanın güncel siyasi olaylara bakış açısı sanki çarpık değil mi? Sabah ulusal gazetelerin tümüne baktım neredeyse. Birinin ak dediğine diğeri kara diyor. Ortada bir olay var. O olaya bakış açısı o kadar farklı ki. İki askeri personel ilk bakışta tuhaf gelecek bir biçimde yakalanmış, onlar orada ne yapıyordu, konu bu. Bir kısım medyaya bakarsanız onlar orada Bülent Arınç’a suikast düzenlemek üzere bulunuyordu. Bir diğer kısım medyaya bakarsanız üzerlerinde beylik tabancalarıyla iki subayın orada suikast düzenlemesi için aklını peynir ekmekle yemesi gerekir. Kurumlar arası güvensizlik, kavga ve hatta savaş ortamını tartışmıyorum, şu bulunduğum ortamda, Trabzon’da medyayı tartışırken tartışılacak tarafı bir tek kadın değil ki, bir tane değil ki, kaç tane, kaç? Medya bu kadar mı birbirine zıt görür aynı olayı? Medya, yandaş ve muhalif olarak ikiye bölündü, birinin var dediğine diğeri yok diyor, birinin ak dediğine diğeri kara demek yetmiyor ki! TSK’nın iki subay gönderip de başbakan yardımcısına suikast düzenlettirebileceğini düşünecek kadar aklını orduyla bozmuş olmak mıdır suçları, yoksa öyle mi görmek istiyorlar bilemiyorum. Ama gazetecilik bu değil diyorum!

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder