Yaşam 11 bin yıldır dilek tutuyoruz

11 bin yıldır dilek tutuyoruz

Paylaş
11 bin yıldır dilek tutuyoruz

Anadolu toprakları, sayısız medeniyete ev sahipliği yaptı. Zaman içinde, bu topraklarda yaşayan halkların dini inançları da önceki medeniyetlerinkiyle harmanlandı

Yüzyıllar geçtikçe gerçekleşen bu kültürel bağdaştırmalardan olağanüstü bir zenginlik ortaya çıktı. Bunun kültürel izleri Bektaşi ve Alevi inanca sahip Anadolu halklarınca yaşatıldı.

Sadece onlar değil, Anadolulu Rum, Ermeni ve Süryanilerle, sayıları iyice azalan Edizilerin gittiği ziyaret yerlerinde de bunu görebilirsiniz: Türbeler, yatırlar, kutsal sayılan ağaçlar, kayalar... Anadolu insanı 11 bin yıldır derdine çare bulmak için dilek tutuyor. National Geografic Türkiye Dergisi araştırdı...

Antalya-Elmalı’nın Tekke Köyü yakınlarında bir yer... Türkiye’deki Bektaşi ve Alevilerin, Hacı Bektaş Veli’den sonraki en kutsal ibadet makamı olarak kabul edilen Abdal Musa’nın dergahı... Bu dergahta dua eden yakınlardaki Akçaeniş Köyü kadınları, ardından, Tahtacı Türkmenlerin, ‘şah’ diye nitelediği ardıç ağacının dallarına çaput bağlıyor, dilekte bulunuyorlar... Ne yazık ki bölge halkının Hıdrellez’i kutladığı, Abdal Musa’yı anıp niyaz ettiği bu ziyaret alanının geleceği tehlike altında. Tehlikenin kaynağı, Akçaeniş ve Tekke köyleri sınırları içindeki Durdağı’nda faaliyet gösteren bir taş ve mermer ocağı. Köylüler ibadet alanlarının dibindeki bu ocaktan rahatsız. Üstelik mermer ocağından çıkan toz, su kaynaklarıyla tarım alanlarına nüfuz ederek halk sağlığını da tehdit ediyor.

Bölgede ulu kabul edilen ‘mukaddes’ bir kaya da var. İnanışa göre, bu kaya, yüzlerce yıl önce dergaha yürümeye başlamış. Abdal Musa sırtını yaslayıp “Dur dağım!” diyerek dağı durdurmuş. Adı ‘Durdağı’ kalmış. Kayanın etrafındaki demir çerçevelere renk renk yüzlerce çaput asılı. Kırklar Meydanı, Oturak Baba Mezarlığı, Budala Sultan Türbesi’yle birlikte Bektaşi ve Aleviler’in Türkiye’deki en kutsal ikinci ziyaret mekanı olan Abdal Musa Türbesi de bu alanın içinde. Bir zamanlar, Kaygusuz Abdal ile Abdal Musa’nın ömürlerinin büyük bir kısmını geçirdikleri, açları doyurdukları, kimsesizleri barındırdıkları bir dergahmış burası.

Kutsal kayalarda Hz. Ali’nin izi

Bugün Anadolu’da pek çok topluluk, yatır ve türbelerin yanı sıra dağları, kayaları ve ağaçları da kutsal sayıp ziyaret ediyor. Bazen bir kayanın önünde dualar edilip adaklar adanıyor, bazen de özellikle çorak coğrafyalardaki tek bir ağaç o yörede yaşayanların dileklerini ilettikleri yer oluyor. Anadolu’da kutsal kabul edilen pek çok ziyaret yeri var. Nevşehir’deki Hacı Bektaş Veli Türbesi’nin yakınlarındaki ‘yürüyen kaya’, kutsal işareti ve izi bulunan taşların belki de en ünlüsü. Mudurnu’da Akkaş Köyü’nde, Amasya’da Çoban Dede’de, Maraş-Elbistan yolu üzerinde ve Çanakkale Ayvacık’taki Durdağı’nda Hz. Ali’nin atının ayak izleri olduğuna inanılan, bu yüzden ziyaret edilen ‘mukaddes’ kayalar var.

Bir başka deyişle Türkiye, ‘şifa tapınakları’nın zenginliğiyle öne çıkıyor. İnsanlar şifa bulmak, evlenmek, çocuk sahibi olmak ya da askerdeki çocuklarının korunup gözetilmesi için binlerce yıldır türbe ve yatırları ziyaret edip ağaçlara çaput bağlıyor. Dünyanın bilinen en eski ziyaret alanı, Şanlıurfa yakınlarındaki Göbeklitepe. Geçmişi İÖ 9000 yıllarından öncesine gidiyor.

Buranın, uzun ama çok uzun yıllar önce önemli bir hac merkezi olduğu öne sürülüyor. Gaziantep’in 10 kilometre kuzeybatısında yer alan ve Anadolu’nun en eski yerleşim merkezi olarak bilinen Dülük (Doliche) antik kenti yakınlarındaki Keber Tepe de geçmişi binlerce yıl önceye giden ziyaret yerlerinden biri. Yörede yaşayanlar, 25 yıl önce Dülük Baba Yatırı yıkılana kadar, bu tapınağın yakınındaki ağaca çaputlar bağlayarak dileklerde bulunuyorlardı.

Binlerce kişi akın ediyor

Ortodoks Hıristiyanlardan Dersim Alevilerine, Ezidilerden Bektaşilere farklı inanç topluluklarınca kutsal kabul edilen, sayıları bini aşkın ziyaret yeri var Türkiye’de. İstanbul’daki Eyüp Sultan Türbesi ile Telli Baba, Zuhurat Baba, Tezveren Baba, Koyun Baba gibi yatırlar her yaştan çok sayıda Müslüman tarafından yılın her döneminde, özellikle de Ramazan ayında yüzlerce insan tarafından ziyaret ediliyor. İzmir-Selçuk’a 9 kilometre uzaklıktaki Bülbüldağı’nda bulunan ve Hz. İsa’nın annesi Hz. Meryem’in son yıllarını geçirdiğine inanılarak Hıristiyanlarca kutsal kabul edilen ‘Meryemana Evi’ her yıl binlerce kişinin akınına uğruyor. İstanbullu Rumlar, Ayios Yeorgios’a atfen kutladıkları yortu gününde, Büyükada’nın tepesindeki, azizle aynı adı taşıyan manastıra, ellerinde renkli iplerle çıkıyor, mum yakıyor, manastırın duvarına ve çevredeki ağaçlara bez bağlayarak dilek tutuyorlar. Dilekleri gerçekleşenler eylül ayındaki Aya Thekla Yortusu’nda manastıra tekrar gidip kandil yağı getiriyorlar.

Ortodokslarca Ayios Yeorgios, Katoliklerce Saint Georges, Ermenilerce Surp Kevork olarak adlandırılan bu azizin yortusu, her yıl 23 Nisan’da kutlanıyor. Tunceli-Nazımiye’de bir dağda bulunan ‘Bava Duzgı’ (Düzgün Baba) adlı kutsal alan da önemli ziyaret yerlerinden biri. Dağın zirvesinde, taşlarla çevrili mezarın Düzgün Baba’ya ait olduğu söyleniyor. Düzgün Baba kimine göre Seyyidler dönemi öncesinde, bölge mitolojisinde yer alan bir şahsiyet. Kimine göre de Dersim bölgesine Aleviliği anlatmak için gönderildiğine inanılan halifelerden Seyyid Mahmud Hayrani’nin torunu.

Erzincan, Bingöl, Erzurum, Sivas ve Malatya’dan onbinlerce Alevi burayı ziyaret ediyor, adak adıyor, kurban kesip dua ediyor. Özellikle ağustos ayında bölgeye gelenler geceyi, dağın tepesinde, Düzgün Baba’nın bir süre yaşadığı, sonrasında kaybolduğuna inanılan mağarada geçiriyor. Rüyalarında Düzgün Baba’yı görmeye çalışıp dilekleriyle ilgili işaret almayı deniyorlar. Bazı ziyaretçiler, mağaranın yakınındaki bir başka küçük mağara içinde bulunan kaynaktan su içmeye çalışıyor. Ancak söylentilere göre, sadece kalbi temiz olanlar buranın suyundan içebiliyor.

3 saatlik tırmanış kutsal dağa ulaştırır

Muş’daki Surp Garabed Manastırı, yıkılmadan önce, Ermenilerin, Paskalya’dan 98 gün sonra suyun kutsandığı Vartavar Bayramı’nda en çok rağbet ettiği yerlerden biriydi. Bugün bu bayram, daha çok Üsküdar’daki Surp Garabed Kilisesi’nde kutlanıyor. Vartavar’ın kutlandığı yerlerden biri de Batman’da, Sason yakınlarında kutsal olarak kabul edilen Mereto Dağı. 2973 metre yüksekliğindeki dağın zirvesinde Meryem Ana’ya ithafen yapılmış Maruta Parstır Asdvadzadzin adlı yıkık bir Ermeni kilisesi var. Ermeniler yöreyi terk ettikten sonra çevredeki Müslümanlarca da ziyaret edilen bir yer. Temmuzun son perşembesi insanlar, Kayadibi Köyü’nden 3 saatlik bir tırmanışla dağa çıkıyor, kurban kesiyor, yemek pişiriyor, halay çekiyorlar. Bugün sayıları 500’ü geçmeyen Ezidilerin kutsal mekanlarından biri ise, Urfa-Viranşehir’in Burç Köyü’ndeki yatır.

Nusayrilerin ise Hatay-Samandağ’da çok sayıda ziyaret yeri var. Nusayriler, Gadir-i Hum Bayramı’nda, Habib-i Neccar Dağı eteklerindeki ‘Sultan Suyu’nda kurban kesip herise (keşkek) pişiriyorlar. Kaz Dağları da (İda) ziyaret amaçlı olarak çıkılan dağlar arasındaydı. Binlerce yıl önce, pagan inancının yaygın olduğu dönemde halk bu dağlara çıkardı. Daha sonra Meryem Ana’ya atfen idrak edilen Kimisis tis Theotoki Yortusu nedeniyle Ortodoks Hıristiyan toplulukları Kaz Dağları’na çıkmaya başladı.

Günümüzde ise ‘Sarıkız Hayırı’ için Türkmen topluluklar çıkıyor. Türkmenler, Sarıkız Tepesi’ndeki türbeyi tavaf ettikten sonra, zirvedeki mermer taşların altında ne kadar çok ‘cık cık dede’ (kuluçkadan çıkmış uğurböceği) bulurlarla gelecek yılın o kadar bereketli geçeceğine inanarak seviniyorlar.

(14.05.2011 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)

2

Haberin Devamı