Yaşam "5 kişiye yetecek kadar kıyafetim ayakkabım var ama..."

"5 kişiye yetecek kadar kıyafetim ayakkabım var ama..."

Paylaş
"5 kişiye yetecek kadar kıyafetim ayakkabım var ama..."

Milli basketbolcu Seda Tekindağ geçirdiği kazadan önce kıyafete, ayakkabıya çok düşkündü. Parasını hep giyime, ayakkabıya, çantaya harcıyordu

RÖPORTAJ: MEHMET COŞKUNDENİZ

Sonra bir kaza geçirdi, tedavi sürecinde elinde avucunda ne varsa hepsi gitti. Evini sattı, arabasını sattı... Arkadaşlarına şu mesajı veriyor: Boşverin kıyafeti, ayakkabıyı, siz kenara para atın...

23 Ocak 2010’da Adana-Ceyhan karayolunda meydana gelen bir kaza, bir genç kızın hayatını tamamen değiştirdi. Bir otomobil, aşırı hız ve dikkatsizlik nedeniyle orta refüje çarpıp takla attı. O otomobili Adana’nın ünlü ailelerinden birinin oğlu, Hakkı Bindebir (27) kullanıyordu. Yanındaki koltukta ise milli basketbolcu, Ceyhan Belediyespor’un oyuncusu Seda Tekindağ (26) oturuyordu.

Otomobilden çıkarıldığında ağır yaralıydı. Hatta “Öldü” gözüyle bakıyorlardı. Hastaneye koma halinde vardı. Yoğun bakıma alındı. Günlerce her an ölebileceği söylendi... Ama Seda’nın hırsı ve yaşama arzusu onu hayata bağladı. Kazadan 22 gün sonra gözünü açtı, hayata döndü. 37 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra normal odaya alındı. Ama yürüyemiyor, konuşamıyordu. Hiçbir organını kullanamıyordu. Bu andan sonra müthiş bir hayat mücadelesine başladı Seda. Kendi deyimiyle bu durumda olmak ona yakışmıyordu, kalkmalıydı, yürümeliydi.

Belki artık basketbol oynayamazdı ama en azından tek başına dışarı çıkıp özgürce sokakları adımlayabilirdi. “Bir daha yürüyemez” denilen Seda şimdi yardımsız 30 adım atabiliyor. Refleksoloji denilen bir tedavi sistemiyle yürümeyi adeta yeniden öğreniyor. Seda’nın hayata tutunma hırsı gören herkesin gözleri yaşarıyor. Evet, Seda fiziken iyileşiyor ama ruhen yaraları çok fazla. Kazadan sonra erkek arkadaşının yaptıkları mesela... Hakkı Bindebir o kazadan hafif yaralı kurtulmuştu. Birkaç gün sonra hastaneden taburcu edildi.

Seda’yı aramış. Hatta 1 Nisan 2010’da hastanede yapılan doğum günü kutlamasına da katılmış. Ama sonra kaybolmuş ortadan. Hakkı Bindebir, Adana’da ailesine ait mobilya şirketinin başında hayatını normal olarak sürdürüyor. Kazadan hiçbir arıza kalmamış. Seda ise kızgın ve üzgün. Bu kazadan dolayı onu suçluyor. Seda aslında bu kişiyi hatırlamıyor. Hafızasının o bölümü yok. “Ama varlığını biliyordum. Beni arıyordu. Arıyordu da arkadaş gibi konuşuyordu.

İyi de insan sevgilisiyle arkadaş gibi konuşmaz ki... Ben de dayanamadım buna. Aramasını istemedim” diyor. Tabii Seda bir de basketbol camiasına kırılmış. 14 yıl Galatasaray’a, 1 yıl Beşiktaş’a, 1 yıl da Ceyhan Belediyespor’a hizmet etmiş Seda. Milli takım oyunculuğu da cabası. Sporcu arkadaşlarına sözü yok, onlar hep ziyaret etmiş, hatta yardım gecesi yapıp para bile toplamışlar. Ceyhan Belediyespor da elinden geleni yapmış. Ama ya Basketbol Federasyonu? Federasyon Başkanı Turgay Demirel? “İşte bunlara takıyorum” diyor Seda.

Tedavisi için elinde avucunda ne varsa satmış. Evini, arabasını... Şu anda Bakırköy’deki Psikoakademi’de refleksoloji tedavisi sürüyor. Psikoakademi’nin kurucuları Uzman Psikolog Halil Tabur ve Uzman Psikolog Esat Başaran’ın himayesinde her geçen gün iyiye gidiyor. Seda’dan ücret alınmıyor.

Zaten alınsa, Seda’nın bunu karşılayacak gücü de yok... Seda ve annesi Birsen Hanım ile Psikoakademi’de konuştum. Konuşurken ağlamamak için kendimi zor tuttum. Ama Seda birçok yerde tutamadı kendini... Gözyaşları dökülüverdi. Ama yine de umutlu, yine de gülüyor. Çünkü Seda’daki yaşama azmi öyle güçlü ki, canını sıkan her şeyi anında yok edebiliyor.

Adana’dan Ceyhan’a antrenmana giderken kaza geçirdin. O güne dair ne hatırlıyorsun?

Arabaya bindiğimi bile hatırlamıyorum. Benim hayatımda 8 ay yok. Kazanın 4 ay öncesi ve 4 ay sonrası ile ilgili hiçbir şey hatırlamıyorum. Ben takımla kaç liraya imza attığımı bile hatırlamıyorum.

Ceyhan Belediyesi takımında ilk sezonun muydu?

İkinci sezonumdu.

Adana’da oturup her gün Ceyhan’a mı gidiyordun?

Hayır ben Ceyhan’da oturuyordum. Hiç hatırlamadığım bir erkek arkadaşım vardı. Biz o akşam Adana’da bir nişana katıldık. Sabah da Ceyhan’a dönüyoruz. Yol mu kapalıymış valla neymiş. Kaza olmuş işte... Erkek arkadaşımı hatırlamıyorum ama öyle birinin olduğunu biliyorum.

Kazadan sonra senin bilincin kapandı. Kaç gün bu halde yattın?

Adana’da 37 gün yoğun bakımda kaldım bilincim kapalı olarak. Kendime geldiğimde gözümü açtığımda İstanbul’da hastanedeydim.

Sana kaza geçirdiğini kim anlattı?

Annem ve ablam.

O an ne hissettin?

“Ben kaza yapamam” dedim. “Bu bana yakışmaz” dedim (ağlıyor).

İçinde “Bir daha hiç yürüyemeyeceğim” diye bir korku oldu mu?

Hayır olmadı, çünkü biliyordum yürüyeceğimi.

Kazayla birlikte hayatın tamamen değişti. Peki artık hayata bakışın nedir?

Bazen hiçbir şeyi takmıyorum, bazen de küçücük şeylere takılıp kalıyorum.

Arkadaşların ziyarete geliyor mu seni?

Elbette geliyorlar.

Takımın ilgilendi mi kazadan sonra?

Yoğun bakımda kaldığım sürede bütün masraflarımı ödemişler.

Erkek arkadaşın seni kazadan sonra aradı mı?

Aradı ama ben de artık aramasını istemedim. Beni normal arkadaşı gibi arayıp “Canım nasılsın?” diye soruyordu. Ben onun normal arkadaşı değilim ki... Belki de haklıydı...

Kazada erkek arkadaşın da hafif yaralandı. Kısa sürede taburcu oldu. Sonra sen yoğun bakımdayken ortadan kayboldu diye biliyorum ben.

Evet. Birkaç kez görüştük şimdi irtibatımız hiç yok.

Arabayı o kullanıyordu değil mi?

Evet kazayı yapan o.

Basketbol camiasından kimlerle görüşüyorsun?

Arkadaşlarım hep geliyor başka da kimseyle görüşmüyorum. Bir tek Milli Takım menajeri olan Müzeyyen Abla var.

Basketbol Federasyonu ilgilendi mi?

Hayır hiç ilgilenmedi. Kimse arayıp sormadı. Beni niye aramıyorlar? (ağlıyor) İşte bunlara takılıyorum ben.

Sen bu refleksoloji ile yürüme konusunda epey bir aşama kaydettin. Peki hiç umudunu kaybettiğin zamanlar oldu mu?

Aslında olmadı. Ama kendimi sorguladığım zamanlar oldu. “Ben bu kazayı nasıl yaparım?” diye... Gerçi kazayı da ben yapmadım ama... Ben İstanbul’da yıllarca araba kullandım. Bırakın kaza yapmayı, trafik cezam bile yok. “Başıma bunlar niye geldi?” diye düşündün mü?

“Allah’ın takdiri, beni bir sınavdan geçiriyor” dedim...

Hafızan yerinde mi şimdi?

Evet ama hala bazı boşluklar var.

Peki bu refleksoloji merkezinde nasıl bir tedavi uyguluyorlar sana?

Ayak sinirlerimi uyarıyorlar. Beyne sinyaller gönderiyorlar.

Şu anda 30 adım yürüyebiliyorsun. Kendi işini görebiliyorsun. Peki şimdiki hedef ne?

Ben yürümek istiyorum. Kimsenin yardımı olmadan bağımsız yürümek istiyorum. Ve bunu yapabileceğime de inanıyorum. Konuşmam düzeldi, el hareketlerim, adımlarım düzeldi. Ben geldiğimde hiç adım atamıyordum. 1 ayda 30 adım atar hale geldim. Önümüzdeki 1 yıl içinde tamamen yürüyeceğim, bunu biliyorum.

Hırs var mı içinde?

Ben çok hırslıyımdır zaten. Ben daha önce iki dizimden sakatlık geçirdim. Basketbol hayatım bitme noktasına geldi. Ama ben yılmadım, iki dizime de kıkırdak nakli yaptırdım.

Senin kazanla ilgili benim vicdanımı sızlatan o kadar çok şey var ki...

Mesela basketbol camiasının vefasızlığı. Ama asıl benim içimi acıtan erkek arkadaşının davranışı... Buna rağmen aşka bakışın nasıl? Yeniden sevebileceğini düşünüyor musun? Aşk benden uzak dursun... İstemiyorum. Çünkü beni çok yıpratıyor (ağlıyor).

Peki o vefasız erkek arkadaşına karşı hırsın, intikam duygun var mı?

Ben ayağa kalktığımda, yürüdüğümde, beni sapasağlam gördüğünde vicdanı sızlayacak. Bende intikam duygusu yok. İntikam duygusu ile onu yüceltemem. O zaten yerlerde.

Kazanın üzerinden 21 ay geçti. Araba kullanabilir misin tekrar acaba?

Kullanacağım. Ben araba kullanmayı çok severdim. Bir süre sonra denemek istiyorum.

O kaza anında arabayı sen kullanıyor olsaydın durum farklı olur muydu? Yoksa sen bunu bir kader olarak mı görüyorsun?

Ya bu görülecek bir şeymiş. Ben çok inançlı bir insanım. Gerçi isyan ettiğim zamanlar oldu. Belki inançla tezat gibi görünüyor ama isyan ettiğim zamanlar çok oldu. Ben o kaza anını hatırlamak için çok yordum beynimi. Ama hatırlamıyorum. Mesela diyorum ki “Demek Allah benim bunu hatırlamamı istemiyor...”

Peki senin gibi basketbolcu arkadaşlarına söylemek istediğin bir şey var mı?

Herkes lütfen yatırımını iyi yapsın. Bende 5 kişinin giyeceği kıyafet var, ayakkabı var, çanta var. Ama bunlar önemli değilmiş. Kenara para atmak gerekliymiş. Böyle günlerde insana ayakkabı lazım olmuyor ki. Ben ne yapayım, buraya tedaviye gelirken topuklu ayakkabı mı giyeyim? (gülüyor)

Topuklu ayakkabı giymeye özlem duyuyor musun?

Duyuyorum elbette. Çeşit çeşit ayakkabım var benim. Hepsi de topuklu. İşte bu ayakkabı olayı da hastalık. Bende de vardı.

Verilen sözlerin hiçbiri yerine getirilmedi

Anne Birsen Tekindağ:

Kızınızın kaza geçirdiğini duyduğunuzda ne hissettiniz? Bu kadar ciddi bir şey olduğunun farkında mıydınız?

Birsen Tekindağ: Bana önce söylemediler. “Antrenmana giderken trafik kazası geçirdi, bir şeyi yok” dediler. Ama onlar bunu söylerken televizyonlarda Seda’nın öldüğünü duyuruyorlardı. “Milli basketbolcumuzu trafik kazasında kaybettik” falan diyormuş haberler. Neyse ben hemen kulübün başkanını aradım, “Merak etme durumu iyi” dedi. İlk uçakla Adana’ya gittim. Arkadaşları karşıladı beni, erkek arkadaşıyla kaza yaptığını söylediler. Zaten 3 haftadır tanışıyorlarmış. Yani benim erkek arkadaşından haberim yoktu. Seda’yı bana göstermiyorlar. Benim tansiyonum fırlayınca, fenalaşınca göstermek zorunda kaldılar. Seda’yı yoğun bakımda gördüm, öyle kötüydü ki durumu... Yarına çıkmaz bir haldeydi.

Doktorlar ne dedi durumu hakkında?

Seda’nın bir çizgi üzerinde olduğunu her an yaşam tarafına da ölüm tarafına da geçebileceğini söylediler. Yani aslında yaşamasına dair umut çok azdı. 22 gün boyunca her gün ölme ihtimali vardı. Biz her günü atlattığımızda “Şükürler olsun bugün de yaşadı” diyorduk. 22 gün sonra nihayet yaşam tarafına geçti. Yaşam belirtileri göstermeye başladı. 37 gün sonra yoğun bakımdan çıktı, İstanbul’a Darüşşafaka Romatem Tedavi Merkezi’ne götürdük. Ama en zor günlerimiz orada geçti.

Nasıl zor günlerdi onlar?

Seda o zaman konuşmuyor. Bilinç henüz yerine oturmamış. Boş boş bakıyor. Hiçbir tarafı tutmuyor. Bir pelte gibiydi. Tekerlekli sandalyeye bile oturamıyordu. 5 ay aralıksız tedavi gördü orada. Biraz ayağa kalktı. Tekerlekli sandalyeyi hiç istemedi Seda. Kendine yakıştırmıyordu. Benim yardımımla yürümek istiyordu. Tabii fiziksel tedavi devam ederken Seda psikolojik tedavi de gördü. Hala daha görüyor.

Maddi anlamda güçlük çektiniz mi?

Çok çektim. Bizim Ceyhan Belediyespor’a kızgınlığımız yok. Kulüp üzerine düşen her şeyi yaptı. Asıl isyanım Basketbol Federasyonu’na. Bir de Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören haber göndermişti, Seda’yı yalnız bırakmayız, gerekirse Avrupa’ya göndeririz diye... Peki nerede şimdi? Federasyon Darüşşafaka’daki tedavi masrafını ödeyecekti. Hastaneden çıkacağımız gün sadece 10 bin lira ödeyebileceklerini söylediler. Geri kalan parayı biz karşıladık. Allah’tan arkadaşları Seda için Suada’da bir gece yapıp para toplamıştı. O para ile taburcu olabildik hastaneden. Halbuki o parayı ilerideki tedavisi için kullanacaktık.

Federasyon Başkanı Turgay Demirel hiç aramadı mı?

Hayır hiç aramadı.

Maddi açıdan nasıl bir ailesiniz?

Ben emekliyim. Emekli maaşım var. Eşim vefat etti. Seda kaza yapmadan 18 ay önce. 4 kızım var, 2’si evli. M.C.: Peki bu tedavi süreci devam ediyor. Nasıl karşılayacaksınız? Neyse ki burası bizden ücret almıyor. Zaten ödeyemezdim. Benim kızım basketbola 16 yıl hizmet vermiş. Bizim ödülümüz bu mu olmalıydı? Ben hayatımı Seda’ya endeksledim. Onu bir tek gece bile yalnız bırakmadım, bırakamadım... (ağlıyor)

REFLEKSOLOJİ NEDiR?

Tarihi 5000 yıl öncesine, Mısır firavunlarına kadar uzanıyor. Hindistan, Japonya, Çin ve Amerika yerlileri tarafından da biliniyordu. 1900’lü yıllarda Dr. William Fitzgerald refleksolojiyi yeniden keşfetti. Bu sistem ayakları bedenin ve ruhun bir aynası olarak görüyor. Stresten baş ağrısına kadar her şeyi ayaklar aracılığıyla tespit etmek mümkün. Beyin dahil tüm organların el ve ayak tabanlarında uzantıları var. Yani sinir uçları ayak tabanlarında son buluyor. Refleksoloji işte ayak tabanlarındaki bu sinir uçlarına yani refleks noktalarına el ve parmaklarla baskı uygulanarak yapılıyor. Bu uyarılar merkezi sinir sistemini, oradan da beyni direkt etkiliyor.

Bu yöntemle bedenin kendi kendini tedavi etme mekanizması harekete geçiriliyor ve bedende fizyolojik rahatlama sağlanıyor. Psikoakademi Türkiye’deki 34 şubesiyle refleksolojide önemli bir aşama kaydetmiş. Hiç yürüyemeyenler, felçliler bu merkezlerde tedavi gördükten sonra ayağa kalkabiliyor. Psikoakademi’de bel fıtığı gibi çeşitli rahatsızlıklar nedeniyle tedavi gören ünlüler de var. Acun Ilıcalı, Şafak Sezer, Tamer Karadağlı, Meltem Cumbul, Metin Şentürk, Nemci Yapıcı, Hakan Yılmaz, Petek Dinçöz, Birol Güven, Ebru Cündübeyoğlu, Ferdi Tayfur gibi... Detaylı bilgi için: www.psikoakademi.org

(20.11.2011 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır.)

3

Haberin Devamı