Ankara Akın Öztürk, mütalaaya karşı son savunmasını yaptı

Akın Öztürk, mütalaaya karşı son savunmasını yaptı

Paylaş
Akın Öztürk, mütalaaya karşı son savunmasını yaptı

Akın Öztürk, mütalaaya karşı son savunmasını yaptı

Özkan ARSLAN/ANKARA, (DHA)- 15 TEMMUZ darbe girişiminin askeri kanadının 1 numarası olduğu iddia edilen, sözde 'Yurtta Sulh Konseyi Üyesi' eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk, yargılandığı Genelkurmay Çatı davasında, savcının esas hakkındaki mütalaasına karşı savunmasını yaptı. Öztürk, savunmasında darbeci olmadığını ve kumpasa kurban gittiğini iddia etti.
Sözde 'Yurtta Sulh Konseyi' üyelerinin de aralarında bulunduğu 224 sanığın yargılandığı Genelkurmay Çatı davasının görülmesine, Ankara 17'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nce Sincan Cezaevi Yerleşkesi'ndeki salonda devam edildi. Savcının, darbe girişimi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast girişimi ve 250 şehitten sorumlu tutarak 252 kez ağırlaştırılmış müebbet hapsini istediği Akın Öztürk, duruşmada mütalaaya karşı savunma yaptı. Öztürk, "1970 yılında üniformasını giydiğim ve yarım asra yakın sadakatle hizmet ettiğim ülkemde, tam da emekli olmaya karar vermişken ne yazık ki asılsız iftiralarla vatan hainliği ile yargılanıyorum. Bu bana verilebilecek en büyük cezadır. Benim vatan hainlerine aklımı kiraya verip, darbe girişiminde bulunacağım söz konusu olamaz" dedi.
Öztürk, meslek hayatı boyunca yurtdışı dahil olmak üzere birçok görevde yer aldığını belirterek, "Bu görevler sırasında birçok defa ölümle burun buruna geldim. Herkes çok iyi bilsin ki hain darbe girişimiyle bir alakam yoktur. Bu örgüt mensuplarıyla aynı suçlamayla yargılanmaktansa keşke o zaman ölseymişim" ifadelerini kullandı.
'DARBE SÖZCÜĞÜNÜ İLK KEZ ORADA KOMUTANDAN DUYDUM'
Öztürk, lojmandan Akıncı Üssü'ne gittikten sonra yaşadıklarını da şöyle anlattı:
"Nizamiyeden içeri girerken beni kimse karşılamadı. Elinde silah, maskeli kişiler gördüm. 30 kişi falandı. Ben onlara aldırış etmeden üs komutanı Hakan Evrim'in odasına girdim. Genelkurmay Başkanı Akar, Hakan Evrim, Ömer Faruk Harmancık, Kubilay Selçuk ordaydı. Ben 'Komutanım hayırdır ne oluyor?' diye sorduğumda, 'Ya bunlar bu işi yapmışlar. Akın bunlarla konuş, bunları ikna et, bunlar darbeye kalkışmışlar' diyerek karşıdaki ekibi gösterdi. Daha sonra Mehmet Dişli odaya girdi. Bir karacı subay daha vardı. Ama onu ben duruşmalarda hiç görmedim, kim olduğunu da öğrenemedim. Ben ilk kez darbe sözcüğünü ilk defa komutandan duydum. Bu konuşmanın ardından Mehmet Dişli ile biz orada kaldık, diğerleri çıktı. Komutan bize, 'Ya ben Evren Paşa'nın cenaze törenine katıldım. Neler olduğunu gördüm, bu devirde böyle şeyler olur mu? Hükümette söz dinleyen adamlar vardı. Mesela Davutoğlu, mesela Abdullah Gül. Bunlarla konuşuldu mu? Bunlara söylenseydi belki bir şeyler yapılamaz mıydı?' dedi. Daha başka isimler saydı ama ben bunları hatırlıyorum."
'143. FİLODA HİÇ SİVİL YOKTU'
Komutanın emri ile darbenin merkezi olduğu ve darbecilerin bulunduğu söylenen 143'üncü filonun gazinosuna gittiğini anlatan Öztürk, "Orada kamuflajlı, maskesi olan, olmayan insanlar vardı. Ama hepsi askeri kıyafetliydi. Sivil kimse yoktu. Bir tane sivil gördüm o da bizim askerlerden biriydi. Orada Ömer Faruk Harmancık'ı dışarı çektim ve Genelkurmay Başkanı'nın emirlerini ilettim. Komutanın söylediklerini aynen ilettim. Onlardan ne müspet ne menfi bir tepki alamadım. Ancak daha sonraki gidişlerimde çıkmak üzereyken birisi 'Arkamızda durulsaydı bu iş böyle olmazdı' dedi. Bu kişinin Ömer Faruk Harmancık olduğunu değerlendiriyorum. Çünkü ortam loş bir ortamdı. Yüzleri seçmek çok mümkün değildi" diye konuştu.
'KISA, BELİNİ SIKAN BİR PANTOLONLA, YAZLIK TİŞÖRTLE LİDERLİK YAPILMAZ'
Komutanın emri ile gidip gelirken üniforması üzerinde olmadığını, emir subayını arayarak kıyafetlerini istediğini anlatan Öztürk, "Çantalarımı Çankaya'daki konuta götürdüklerini, ortamın çok karışık olduğunu ve oraya gidemeyeceklerini söylediler. Bunun üzerine bana oradan kıyafet ayarladılar. Onlar da zaten görüntülerde var. Paçaları kısa soytarı gibi. Ama ne yapayım o ortamda buna razı oldum. Adamlara 'Yapmayın bu işi' diyoruz. Üzerimde tişört var, 'Sen kimsin?' diyebilirler. Beni darbe planlayıcısı, sevk ve idare eden hatta lideri olarak lanse ediyorlar. Ben de o zaman soruyorum, 'Bu nasıl bir liderlik?' Ben darbenin 20.30 sıralarında başlamasına rağmen hiçbir kişiyle telefon görüşmem yok. Böyle bir durumda lider çıkar televizyona konuşma yapar, gözdağı verir. Böyle bir şey var mı? Yok. Yoksa benim gibi böyle kısa pantolonla, belini sıkan bir pantolonla, yazlık tişörtle liderlik yapılmaz herhalde" dedi.
'LEHİME OLAN İFADELER GÖRMEZLİKTEN GELİNDİ'
Öztürk, Hulusi Akar'ın kendisini 4-5 kez darbecileri ikna etmek için 143. filoya gönderdiğini ancak kendisine, 'Akın dur bakalım, sen ikna edemedin, bir kez de birlikte gidelim' demediğini belirterek, "Hep beni görevlendirdi. 'Neden' diye sonra çok düşündüm ama hala anlam veremedim" dedi. Öztürk, dava kapsamında bazı sanıkların lehine verdiği ifadeleri de okuyarak, bunların savcılık tarafından görmezlikten gelindiğini savundu.
'BAŞBAKANLA GÖRÜŞTÜKTEN SONRA FİKRİNİ DEĞİŞTİRDİ'
Darbenin bastırılmasından sonra Genelkurmay Başkanı Akar'ın, "Birlikte gidelim, Başbakan'a durumu arz edelim" dediğini iddia eden Öztürk şunları söyledi:
"Bu arada Başbakanla telefonla konuştu. Ne hikmetse telefon görüşmesinin ardından bana 'Burada kal' dedi. Ben kendisine 'Ben de sizle gelsem iyi olur' dedim. Ancak bunu bir kez söyledim. Kendi ifadesinde 'Akın Öztürk benimle gelmek için ısrar etti' diyor. Hayır ben bir kez söyledim. Benim aracımla helikoptere giderken yanında Mehmet Dişli vardı. O bu duruma şahit. Acaba töhmet altında kalmamak için mi 'Gelmek için ısrar etti' diyor."
Akar ve Dişli'nin Başbakanlığa gitmesinin ardından kendisinin de gitmek için iki kez teşebbüs ettiğini ancak helikopterine ateş açıldığını söyleyen Öztürk, daha sonra üsse tutulan komutanları kurtardıklarını iddia etti. 16 Temmuz akşamı kendi aracı ve korumalarını Abidin Ünal'a verdiğini ve konvoy halinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na gittiklerini anlatan Öztürk, hakkında yapılan algı operasyonları ve haberlerin ardından 17 Temmuz günü gözaltına alındığını söyledi. Öztürk, anlattığı şeylerin, darbe gecesi net olarak hatırladığı şeyler olduğunu da sözlerine ekledi.
İŞKENCE İDDİALARI
Öztürk, gözaltına alındıktan sonra darp edildiğini belirterek, "Her gelen polis 'seninle özel olarak ilgilenmemi istediler' deyip sürekli darp ettiler. Yere düşünce biri saçlarımdan tutup çekiyor diğeri tekmeliyordu. En acısı benimle ilgili bu görüntüleri çekip diğer gözaltındakilere film gibi izletmeleri oldu. Bin ismini hatırlayıp mahkemenize verdiğim bu polislerden şikayetçiyim. Bu işkencenin tanıkları var. Tırnaklarımın arasına asit döküldü. Herkeste plastik bende demir kelepçe vardı. Ellerimi sıkınca biraz açmalarını istedim. Açmaya geldiler anahtar kırıldı açamadılar. Sonra atölyeye götürüp demir makasla kestiler. Bu sırada biri sürekli yüzüme vuruyordu. Ayrıca en ağırıma gidenlerden biri genç askerleri üzerime saldılar. 'Başınıza gelen bunun yüzünden' diyerek beni darp ettirdiler. Kulağımdan kan gelene kadar dövdüler. 'Akif Öksüz'ü tanıyor musunuz?' diye sorup, 'Bilmiyorum' dedikçe darp ediyorlardı" dedi.
'MAHKEMEYE GELSEYDİ ŞAHSIMLA İLGİLİ İZLENİMLERİNİ SORACAKTIM'
Öztürk, kendisi ve avukatının ısrarlarına rağmen MİT Başkanı Hakan Fidan ve dönemin Genelkurmay Başkanı Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın, mahkemede tanık olarak dinlenmediğini belirterek, "MİT Başkanına darbe girişiminden önce 60-70 kişilik FETÖ'cü listesi vermiştim. Mahkemeye gelseydi bunu ona soracaktım. Hulusi Akar duruşmaya gelseydi, şahsımla ilgili izlenimleri nelerdir bunu soracaktım. Kendisi o gece serbest olmasına rağmen neden benim dışımda başkasına darbenin durdurulması için emir vermediğini soracaktım" dedi.
Öztürk, savunmasında kendisine yöneltilen tüm suçlamaları da reddetti.
DÜGÜNE GİTMEME NEDENİNİ AÇIKLADI
Akın Öztürk, Korgeneral Mehmet Şanver'in kızının İstanbul'daki düğününe nikah şahidi olmasına rağmen gitmediğini, Akıncı Üssü'ne gelerek darbeyi yönettiği yönündeki iddiaları da, "Benim düğüne gitmemem darbeci olduğumun kanıtı olarak sunuldu ve haberlerde işlendi. Ben bunu daha önce de açıklamıştım. Mehmet Şanver düğünden 1 ay önce davetiyeyi elden getirdi. Ben de kendisine teşekkür edip, o tarihlerde izinde olacağımı, kanserin son safhasında olan babamla ilgileneceğimi, aynı tarihlerde kardeşimin oğluna kız isteyip, nişan yapacağımızı söylüyorum. Bu düğüne katılamamam darbeci olduğumun delili olarak kullanılıyor. Bu düğüne katılmayacağımı Abidin Ünal da biliyordu" ifadelerini kullandı.
'BEN DAHA İZMİR'DEYKEN BİRİLERİ İŞİ PLANLAMIŞ'
15 Temmuz günü Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak'ın uçağıyla 12.30 sıralarında İzmir'den Ankara'ya geldiğini anlatan Öztürk, "Sonradan öğrendiğim kadarıyla Başbakanlık danışmanı Murat Aydın bu saatlerden itibaren beni aramaya başlamış. Bu kişi benim eski personelim. Bende emir subayı olarak kalmak istedi. Benim reddettiğim kişi. Demek ki ben daha İzmir'de kampta iken birileri işi planlamışlar. Darbenin başına bir Orgenerali katmak lüzumunu görüp, beni katmışlar" dedi. Öztürk, Ankara Çukurambar'da darbe toplantılarına katıldığı iddia edildiği tarihlerin de İzmir'de bulunduğu tarihlere denk geldiğini söyledi.

Haberin Devamı