Cumartesi Postası 'Annemin altınlarını araklayıp ilk tiyatroma sermaye yaptım'

'Annemin altınlarını araklayıp ilk tiyatroma sermaye yaptım'

Paylaş
'Annemin altınlarını araklayıp ilk tiyatroma sermaye yaptım'

'Annemin altınlarını araklayıp ilk tiyatroma sermaye yaptım'

RÖPORTAJj: ELÇİN CAN

Haberin Devamı

elcin.can@posta.com.tr

Tiyatro, sinema, televizyon, yazarlık, yönetmenlik, çevirmenlik, eğitmenlik, yaşam koçluğu.. İşte bu kadar çok yönlü bir sanatçı olan Ali Poyrazoğlu ile ‘Asi Kuş’ oyununun kulisinde buluştum. O kadar çok hikaye dinledim ki hangisini yazacağımı şaşırdım. Buyrun! Tiyatrodan paslanan aşklara, Afife’ye kızgınlığından siyasete kadar Ali Poyrazoğlu!

* Başa dönersek, hep tiyatrocu mu olmak istediniz?

Aslında korkudan tiyatrocu oldum. Bir kere ailemle ‘Hamlet’ oyununa gittik. Hamlet’in babası hortlak çıkınca çok korktum. Ama korkumun üstüne gittim. Aslında oyunda çok eğlendiğim için ben de kendi oyunumu yazdım. Ve yemek masasının altında da aileme ilk oyunumu sergiledim.

* Tiyatro aşkı uğruna hırsızlık yapmışsınız.

Haberin Devamı

Aynen. İlerleyen yaşlarımda annemin altınlarını araklayıp tiyatroma sermaye yaptım. İlk tiyatromu kurduğumda 17 yaşında konservatuvar öğrencisiydim. Adı da Grup 6’ydı. Ama para kazandıktan sonra bütün çaldıklarımı fazlasıyla iade ettim.

* Asıl mesleğiniz eczacılıktı...

Evet. Babam eczacıydı, o öldükten sonra yıllarca aynı işi yaptım. Rahat geçiniyordum. Tiyatro ağır basınca eczanemizi ve ilaç laboratuvarımızı sattım. İyi de olmuş, bu ara eczacıların başı çok ağrıyor.

* 50 yılda, tiyatro dışında hayatınıza neler sığdırdınız?

350 bölüm dizi, 60 film, 100 bölüm talk show, 12 yıl radyoda talk show, 20 yıl köşe yazarlığı, 35 kitap çevirisi ve üniversitede hocalık... 15 yıldır da şirketlere inovasyon, marka derinliği ve yaratıcılık üzerine eğitim veriyorum. Daha ne olsun!

* Bu enerjiyi nereden buluyorsunuz?

Her gün 2 saat yüzüyorum. Fiziki sıkıntıyla karşılaşınca üstüne giderim. Zihinsel yolculuklar yaparak kendimi zinde tutuyorum. Sağlığımı yenilenmeye borçluyum.

* “Star olmak değil, star kalmak marifet” demişsiniz bir röportajınızda. 50 yıldır star kalmanın sırrı ne?

Star kalmaya çalışmamak. Öyle bir gayretim olmadı, çünkü starlığı ciddiye almadım

'KEREM BURSİN'İ ÇOK BEĞENİYORUM'

* Ülkemizde çok çabuk meşhur olunuyor.

Şimdi bir dizide oynuyorsunuz ve meşhur oluyorsunuz. Ama onların adı bilinmezken bizimkiler biliniyor. Artık çok dizi var, herşey birbirine karıştı. Yine de içlerinde çok iyi oyuncular var.

Haberin Devamı

* Kimler mesela?

Kerem Bürsin’i çok beğeniyorum. Müthiş bir yetenek. Tiyatrocu arkadaşlarımdan Şebnem Bozoklu, Halit Ergenç... Kıvanç Tatlıtuğ örnek alınmalı: Mankenlikten gelip iyi bir oyuncu oldu. Eğlence sektörüne girmek kolaydır. Ama eğlence sektörünün de eğlencesi olmamak lazım. Ortada dolaşan yeteneksiz bir sürü oyuncu var.

'KÖTÜ ELEŞTİRİ UMRUMDA DEĞİL'

* Beren Saat de sizin öğrenciniz. Beğeniyor musunuz?

Çok beğeniyorum. Onun fark edilmesi için çok uğraştım, özen gösterdim. Oyunculukta parlama işi kendine emek vermekten geçer. Beren de kendini çok iyi geliştirdi.

* Cem Yılmaz’ı nasıl buluyorsunuz?

Cem çok farklı bir şey yapıyor. İyi bir oyuncu ve muhteşem bir stand up yıldızı. İlk sahneye çıktığı halini ve kendini nasıl pişirdiğini biliyorum. Cem’e güvenim var.

* Şahan Gökbakar’ı ‘soytarı’ ilan ettiniz ama yanlış anlaşıldınız.

‘Soytarı’ lafını Şahan’ı onurlandırmak adına ve onu beğendiğim için söyledim. Soytarılık, geleneği olan ve çok zor bir meslek. Ortaçağ’dan saraylara kadar uzanan bir düşünce adamıdır ‘soytarı’. İzinli delilerdir. Soytarı, halkın karşısında komedi yaparken aynı zamanda ağır eleştiride bulunur ama bunu çaktırmayan adamdır. Padişah veya kralla dalga geçen tek insandır. Bu lafımın da polemiğe çevrilmesinden çok rahatsızım.

Haberin Devamı

* Siz kötü eleştirileri nasıl karşılarsınız?

Alınmam, umursamam. Kendimle dalga geçmeyi becerebildiğim için, bugüne kadar kendimi taşıyabildim. Her gün yeniden doğmanın sırlarını keşfetmeliyiz. Ustalık seviyesine eriştiğinde çıraklığa geri dönmelisin.

“YILLARCA SALDIRIYA UĞRADIM”

* Şehir Tiyatroları’nın 100. yılını kutluyoruz. Neler söylersiniz?

Bu 100 yıllık hikayenin yarısında ben varım. Türk tiyatrosu; devletin doğru dürüst desteği olmadan, sadece halkın ve gönül verenlerin sayesinde bugünlere geldi. Tiyatroya emeği geçmiş herkesin önünde saygıyla eğilirim. Benim için tiyatro bir mabettir. Ustalarımdan böyle öğrendim.

Haberin Devamı

* Tiyatronun üstündeki baskı ve sansür için ne düşünüyorsunuz?

En kötüsü otosansür. Yıllarca oyunlarım yüzünden mahkemeler veya savcılıklarla uğraştım. Hep baskı gördüm, saldırıya uğradım. Ateşin içinden geçip geldim. İyi ki direnmişim.

'KAFALARINA BİR KOVA SU DÖKECEĞİM'

* Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nde komedi kategorisinin kaldırılmasına çok tepki verdiniz, ortalık karıştı. Sular duruldu mu?

Komedi kategorisini kaldırmak veya eklemek onlara mı kaldı! Sıkıysa eklemesinler. ‘Komediyi ekliyoruz’ diye lütuf gibi göstermeleri de komik. Onların kafalarından aşağı yine bir kova su dökmek gerekiyor.

* Hala sinirlisiniz.

Bütün mesele, etik kurallara uyulması. Ödülde gözüm yok. Bugüne kadar 124 ödül almışım. İsmimin Afife’nin herhangi bir kategorisinde aday gösterilmesine artık izin vermiyorum.

* Devlet sanatçısısınız. Türkiye’de sanatçı yeterince değer görüyor mu?

Bugüne kadar ne cumhurbaşkanı, ne başbakan, ne de bakanlar oyunumu seyretti. Halkın temsilcileri oyunuma gelemedi ama halkın verdiği değerle ben bugünlere geldim. 50 yıldır tiyatroya olan aşkım bir nevi ‘gönül enayiliği’.

* Sayfamızdan siyasilere çağrı yapalım mı?

Gelmek isterlerse kapım açık. Deniz Baykal ve Yaşar Okuyan bilet alıp Ankara’da bir kaç oyunumuza gelmişti. Bir kere de Kenan Evren gelmişti. Ama bu benim hoşuma gitmedi ve yüzüne bile bakmadım.

* Yeni Türkiye’den memnun musunuz?

Doğruya doğru, eğriye eğri demeyi prensip edindim. Türkiye’de ekonomik konjonktürden dolayı işler yolunda gidiyor. Ama insan hakları, düşünce özgürlüğü ve işçi hakları konularında hala çok gerideyiz. Sanata destek konusunda da kültür bakanımızın kavga edilebilecek bir adam olduğunu düşünüyorum. Oturup tartışırız, uzlaşırız

'ANI KİTABIM BASILMAK ÜZERE'

* Yeni projeler var mı?

Yeni yılda televizyona bir sit-com projesi hazırlıyorum. Tiyatroda da ‘Kobay’ ve ‘Kaplumbağa’yı yeniden sahneleyeceğiz. ‘Küçük Prens Bana Dedi ki’ adlı oyunumuz Ocak ayında başlıyor. Çok heyecanlıyım.

* Olay yaratacak anı kitabınız ne zaman çıkıyor?

Basım aşamasında. Bendeki anıları düşünsene Elçinciğim! Epey ses getirecek. Üç tane de çocuk kitabı yazdım, beklemede.

* ‘Asi Kuş’ adlı oyununuz aşktan söz ediyor. Evleneceklere tavsiyeler veriyorsunuz.

Oyunda “Aşk iki kişilik devrimci bir örgüttür” diyorum. Aşkın gerçeğe dönüşmesi için, devrim gibi kendini yenilemesi gerekir. Yenileyemezse ten paslanması, ten çürümesi dediğin o meşhur olgu çıkar karşımıza.

* Ten paslanması ne demek?

Dopamin, endorfin ve serotonin gibi hormonlar sevişme sırasında birbirine karışır. Organlardan geçip kalpten beyine fırladığı anda kadında da erkekte de bir şimşek çakar. Orgazm dediğin şey budur. Bir süre sonra romantizm bitip bu şimşek çakmadığında ten eskir, aşk cazibesini kaybeder. Ten eskimesinden kurtulmayı başaran çiftler, daha mutlu yaşar.